''Mutlu bana bir şeyler oluyor Mutlu!''

402 34 24
                                    

‘’Ha?’’’ dedim kafamı kantinin yuvarlak masalarından birinden kaldırıp etrafıma nerede olduğumu sorgularcasına bakarken. Derin elini gözümün önünde aşağı yukarı salladı.

‘’Ha değil, efendim.’’ Dedi bilmiş bir tavırla.

‘’Aman her ne haltsa. Ne var, yine bozdun rahatımı?’’

Öğle arasındaydık ve kantin gürültüsünde en rahatsızından bir güzellik uykusu çekiyordum ama Derin’e malzeme vermek hobilerim dışındaydı.

‘’Kızım bir etrafına bak. İkinci dönemin ilk günü bugün. Yeni öğrenciler falan hani. Ay mal mısın Vera, bunları senin bana söylemen lazım.’’ Dedi kendini geriye doğru atarak. Biraz fazla sert bir gerileme olmuş olacak ki kantinimizin kıytırık sandalyesiyle birlikte zeminle ateşli dakikalar yaşamaya başladı.

‘’Ulan Derin.’’ Dedim tabiri caizse anırırken. Elimi uzatıp kaldırdım yerden. Allahtan pantolon giyiyor da götü başı açılmıyor yavrumun. Çok anacım ya, iyi değil bu hallerim.

‘’Of gülmesene be, sen de biliyorsun sandalyeler sağlam değil’’ diye mıymıntılandı yerine otururken.

Haklıydı.                        

Dokuzuncu sınıfın ikinci döneminde çok net öğrenmiştim.

Beden eğitimi dersindeydik ve su almak için kantine inmiştim. Sedat’ın dersi de boştu. *Yazar eliyle bahsi geçen şahsı gösterip sonra tekmeleyerek geri yollar, böyle de büyük bir nefret* Sedat, senenin başında bana çıkma teklifi eden, kabul etmediğim daha sonra arkadaşım Beste’yle çıkmaya başlayan ve HALA ÇIKAN yavrucak oluyor. O dönem aramız biraz tuhaftı sonuçta, kısa saçlı olmamın getirilerindendir ki okuldaki yegâne lakabım ‘’yakışıklı’’.

Sen gel bana yakışıklı diye laf at. Oldu mu şimdi bebeğim? Yakıştı mı sana hiç Sedat? Diye içimden söylene söylene masasına gidip tekmeyi sandalyesinin arkasına geçirmem ile sandalyenin iki parçaya ayrılması bir oldu.

Hayır, kesinlikle camış falan değilim, sandalye kıytırık.

En azından bir yıldır böyle avunuyorum, bozmayın hiç.

‘’Of iyi be gülmedik.’’ Dedim bıyık altından gülmeye devam ederek. Gözlerini kısıp bana ‘’bütün sülaleni sikerim’’ bakışı attı.

‘’Ha bu gülmemiş halin. Anırdın ulan anırdın. Okul kapısında eşek sürüsü var, seni bekliyorlar. Sinemaya gidecekmişsiniz. Bekletme arkadaşlarını.’’

Komik misin şimdi sen?

‘’Eşekler sürüyle mi geziyor lan?’’ dedim suratına boş boş bakarak. Gözlerini öyle bir devirdi ki gözleriyle birlikte okul devrildi ulan.

‘’Ha bir tek ona takıldın. Abeve Vera ya.’’

Abeve ne be kezo?

‘’Ha?’’

Bakışlarını ne ara çıkardığını anlamadığım telefondan çekip yine üstüme dikti.

‘’Ha değil, efendim be! Ben söylemekten bıktım sen ‘ha’ demekten bıkmadın. Yet her.’’

‘’Ya kızım bi’ dur. Abeve ne be? Roman mısın, içine Çingene mi kaçtı, nabıyon sen yani?’’

Suratıma uzun, baya uzun bir süre ‘’ciddi misin lan’’ bakışı attıktan sonra eliyle alnına vurdu.

‘’Allah belanı versin’in kısaltımı tabii ki, beyin hücrelerine senin ya.’’

Bu kez noktayı koymuş, çok pis ezmişti beni. Cevap vermedim o yüzden, yemedi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 16, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞıpsevdiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin