Ece ve Açelya okul çıkışında servisten inmeyip bizim eve kadar olan yolculukta bana eşlik etmişlerdi. Bu iki kafadar herkesle çok samimi olabilen dedikoducu ama iyi kızlardı. Bize geldiklerinde de ben sadece konuşmalarına küçük tebessümlerim ve kısa cevaplarımla eşlik etmiştim. Hiçbir zaman muhabbetlerine elimde bir çekirdekle merakla bakan gözlerle eşlik etmemiştim. Zaten konuşmaktan çok dinlemeyi severdim ben. Ece'nin annesi aradığında ikisi de çok durmayıp yol almışlardı. Hava bugün çok felaket sıcaktı. Bu yüzden sadece evin kapısına kadar yolcu etmiştim. Onlar gittiğinde ise birden telefonumun ışığının yandığını fark ettim. Her zamanki gibi sessizdeydi. Ve telefonun diğer ucunda ise beni bekleyen isim sevgili psikoloğum Efe Bey'di. Bir süre daha telefonda yanıp sönen ışığı izlerken o ışığın kapanmasına yakın telefonu elime aldım ve cevap verdim:
"Alo?" sesim tüm itici ve istenmeyen bir tonla çıkmıştı.
"Merhaba Eylül nasılsın?"
"İyiyim siz nasılsınız?
"Teşekkür ederim ben de iyiyim" ben ot gibi cevap verirken adam hatrını sorduğum için teşekkür etmişti sanırım kibar olmayı bir şekilde öğrenmeliydim. Aslında kaba bir kız değildim ama yine de bazen kime nasıl davranmam gerektiğini unutuyordum. Bunların arasından sıyrılmama Efe Bey'in konuşmasına devam etmesi yardımcı oldu.
"Eylül seans saatlerini ve günlerini değiştirdim artık sabah gelmene gerek yok seansları akşam yapacağız ve cumartesi pazar olacak" ay ne kadar üzüldüm tahmin edemezsiniz. Sanki çok meraklıydım sabaha psikologla başlamaya..Ama tabi ki bunlar yine içimden geçenlerdi.
"Peki" diyerek karşılık verebildim ve bu sefer yaptığım kabalığı yapmayacaktım.
" Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim Efe Bey" tam da hanım hanımcık görüntüme yakışır bir şekilde cevap verdiğim için kendimle gurur duymalıydım belki de ..
" Rica ederim Eylül yarın akşam 21.00 de bekliyorum hoşça kal."
"Hoşça kalın." diye telefonu kapattıktan sonra yine kendi kendime konuşmaya başlamıştım. Dengesiz adam neden akşamın dokuzunda yapmaya karar vermişti ki? Hiçbir zaman da nedenlerini sorgulamamışımdır böyle şeylerin hep "tamam" " peki" diyerek konudan sıyrılmışımdır. Kendi içimdeki aykırılıktan kimsenin haberi yoktu. Zaten o aykırılık benim kendi duvarlarımdı. Zor durumda beni enkaz altında bırakan duvarlarım. Sürekli mücadele etmeyi gerektiren duvarlarım.
Artık psikoloğuma yeni lakabını takmıştım bu adam kesin dengesizdi. Ve biraz kendimi eğlendirmek biraz da bu lakabı hayata geçirmek adına telefon rehberimde kayıtlı olan "Psikolog Efe Bey" yazısını " Dengesiz" diye değiştirmiştim.
Bu seans saati ve günü değişikliğinden bizimkilerin haberi ne kadar vardı bilmiyorum. Ama zaten bunu önce dengesiz bey aileme söylemiş olmalıydı aksi takdirde bana söyleyip uygulamaya geçmezdi. Fakat ben yine de en azından böyle bir bilginin varlığından haberim olduğunu belli etmek için annemi arayıp söylemem gerektiğini düşündüm.
İki üç kez çalan telefon neticesine ulaşamamıştı. Ben de anneme mesaj atarak olayı bildirmiştim annem ise "Haberim var" diye kısa bir mesaj atmıştı . Zaten en son benim haberim olurdu. Benim hayatımın kalemi ailemin elindeydi. Onların yazdığı senaryoya uyarak yaşamıştım bugüne kadar. İçimdeki küçük Eylül'ün haykırışlarını umursamadıkları için o haykırışlar büyüyüp asi bir kızı benliğine yerleştirdi. Ve bu benlikten henüz kimsenin hayatı etkilenmemişti.
Evde tek olmak bazen canımı çok sıkardı kendi kendime de zaten ya şarkı dinler ya kitap okur ya da uyurdum. Aksi takdirde tek başına sessizliği dinlemek bana hep kötü hissettirirdi. Hiç kimsenin olmadığını değil hep birilerinin beni izlediğini düşünürdüm ve bu düşüncelerden ise ancak gürültülü ortamlarda kurtulabiliyordum. Yüksek sesle müzik dinlemenin ise bana faydası oldukça fazla olurdu. Ders çalışırken bile kesinlikle yüksek sesle çalışırdım kendi sesimin yalnızlığını ancak kendime ileterek kapatabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOFOBİ
ChickLitGitmek istediğim yalnızlığımın bile canımı yakıp beni kabullenmeyişiyle aşk kavramına boyun eğişimin öyküsü..