Üniversitenin ilk günü çok güzel geçmişti. Jungkook birkaç kişiyle tanışmış ve onlara çok çabuk ısınmıştı.Yugyeom, Jungkook, Hoseok ders bitince beraber çıkmışlardı. Jungkook, Hoseok ve Yugyeom ile çabucak kaynaşmış ve babasıyla da tanışmalarını istemişti. Arkadaşları da onu kırmamıştı.
Bir lamba direğinin önünde beklemeye başladılar.
"Ah keşke şu beyaz gömlekli yakışıklının kafasına sıçsam, saçlarını dağıtsam, gözünü oysam.."
Jungkook bir üzerine baktı sonra saçlarını karıştırıp dudaklarını büzdü. Kafası karışmıştı çünkü bunu söyleyenin Yugyeom ve Hoseok olmadığına emindi. Hoseok yavaşca Jungkook'un omzuna vurarak;
" Öyle dudak büzme Jungkook çok çirkin oluyorsun."
dedi şakasına ve mükemmel gülüşünü ortaya koydu. Jungkook onun gülerken çok yakışıklı olduğunu düşündü. Yugyeom Jungkook'u omzundan tutup kendine çekti ve Hoseok'a dalaştı;
" Hey benim yakışıklı arkadaşıma çirkin diyemezsin tamam mı! Yoksa seni- "
" Sen daha yakışıklısın."
Yugyeom'un yüzü kıpkırmızı kesildiğinde Hoseok kahkahayı patlatmıştı. Böyle bir şeyi hiçbiri beklemiyordu.
"Hoseok biraz daha gülersen yere kapaklanacaksın."
"O piti piti kargaların sepeti hangi yakışıklı daha sevimli?"
Jungkook tekrardan duyduğu aynı ses ile kafasınu yukarı kaldırdı ve bir karga gördü.
" Ah yakışıklı Jungkook bana baktı gaaak gaak hemen suratına tuttuğum boku bırakmalıyım."
Jungkook olanları idrak edemeden suratına düşen bir şey hissetti. Karga cidden Jungkook'un suratına sıçmıştı. Gülmesini yeni durduran Hoseok tekrardan gülmeye başlamıştı ki karga bu sefer de Hoseok'un kafasına sıçtı. Hoseok kıpkırmızı suratıyla kargaya bağırmaya başladı.
"Seni serseri kuş, elime geçersen seni öldürürüm! Bir dakika sen bana güldün mü? Hrrr."
Yugyeom Hoseok'un bu haline gülerken çantasından iki peçete çıkardı ve birini Jungoook'a diğerini Hoseok'a uzattı.
"İşin iyi yanından bakın kuş boku şans getirirmiş." dedikten sonra kahkahayı bastı Yugyeom.
Çok şanslılar ki okulda ufak tefek kişi kalmıştı ve herkese rezil olmamışlardı. Jungkook delirdiğini düşünmüştü çünkü karganın ne dediğini anlayabiliyordu.
Biraz sonra Jungkook'un babası geldi ve iki oğlanla tanıştı. Babası iki çocuğu da arabasına aldı ve hep birlikte bir kafeye gidip bir şeyler atıştırdılar. Güzel bir günün ardından babası çocukları eve bırakmayı teklif etti ama Yugyeom ile Hoseok dans kurslarının olduğunu burası da çok yakın olduğu için yürüyerek gitmek istediklerini söylediler. Tabii Jungkook'u da en yakın zamanda kursa kayıt yaptırması için ikna etmişlerdi.
Babası arabayı sürerken Jungkook yolu izliyordu. Dışarı dilini sarkıtmış bir köpek görünce ona gülümsedi.
" Sen neye gülümsüyorsun yakışıklı? Eğer bu güzelle evlenmek gibi bir hayal kurduysan sen alacak en güzel köpek mamaları."
Jungkook şaşkınlıktan gözlerini avuşturup kafasını içeri soktu. Babası arabayı durdu.
" Benim minik oğluşumun neyi var, sen sanıyorsun ki ben senin durgunluğunu fark etmedim ama babalar her şeyi fark eder. Şimdi söyle oğlum neyin var?"
" Eğer söylersem bana inanmazsın baba."" Ayı taşıyabilirim desen inanırım köpek, ne demek inanmazsın?" diyip sırıttı babası.
"Hayvanların ne dediğini anlayabiliyorum, baba.
"Siktir puşt."
"Baba ben ciddiyim."
" Adını Jungkook koyduğumuzu sanıyordum."
" Ya baba..."
" Yakında zihnimizi okumaya başlayacaksın bu gidişle be evladım."
" Şey aslında-"
" Jungkook sakın yapabiliyorum deme şu gencecik yaşımda beni öldüreceksin daha yirmilerini görmemiş adamım ben be."
"Baba ben 20 yaşındayım sen nasıl yirmilerini görmemiş olabiliyorsun ya."
" He sen her boku yapıyorsun biz inanıyoruz ama ben yirmilerimi görmediğimi söylediğimde ' bibi bin yirmi yişindiyim' oluyoruz. Tamam Jungkook, sus Jungkook, Jungkook konuşma, arabayı sür Jungkook."
"Baba ama sürücü koltuğunda-"
" Tamam Jungkook, arabayı da ben sürerim tamam konuşma ya."
"Ama baba-"
" Yaaaa oğluşum ben de seni çoooooook seviyorum, özrünü kabul ettim, gel buraya koca oğlan."
Jungkook'un babası kesinlikle garip biriydi ama sevimliydi de. Jungkook babasına sarılıp hafifçe gülümsedi. Kesinlikle böyle bir aileye sahip olduğu için çok şanslıydı.
Eve vardıklarında babası arabayı park etti. O sırada annesi de kapıda onları bekliyordu. Jungkook koşarak annesine sarıldı. Babası da yanlarına gelip sıkıca onlara sarıldı.
"Hanım bizim oğlan var ya bizim oğlan işte zihin okuyabiliyormuş. Oğlum göster annene nasıl zihin okuyabiliyorsun, bakalım."
"Yapacağım ama çok şaşırmayın tamam mı?"
Jungkook gülümseyip annesinin zihnine odaklandı, annesinin zihninde dolanan iki düşünce vardı biri ailesini ne kadar sevdiği diğeri ise kocasıyla yalnız bir tatil yapabilmek.
Duyduklarını söyledikten sonra söyledi ve annesi çok şaşırdı biraz da utandı. Jungkook kocaman olduğunu ve ikilinin tek başına tatili hak ettiklerini söyledi. Babası bir vay anasını çektikten sonra eşine ve çocuğuna sarıldı. Uzun zamandır karısıyla tek kalamıyordu ve aklında değişik düşünceler vardı. Jungkook şakasına babasının koluna vurduktan sonra oğlunun zihnini okuduğunu anlayıp şakasına azarladı.
"Seni gidi hergele annen ile babanın düşüncelerini nasıl dinlersin he , seni kim büyüttü söyle bakayım da onun kulaklarını çekeyim bir. Dur sakın bunu söyleme hadi herkes yemeğe tek kelime etmek yok."
Hep birlikte yemek yedikten sonra Jungkook bugünün hayattındaki en güzel ve garip günlerden biri olduğunu düşündü.
@sunhelianthus bu bölüm senin için geldi
Umarım beğenmişsinizdir lütfen vote vermeyi unutmayın siz vote vermeyince kötü yazdığımı düşünüp yb atasım gelmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Superhero
FantasyBaşka bir gezegenden gelmiş ve dünyaya ayak uydurmaya çalışan gencin hikayesi