📌Hiçbir süs ve makyaj bir kadını analık sevgisi kadar güzelleştiremez.
-Emile Brachvogel
Oniki yaşımdan bu yana ,her yıl doğum günümde bana ,kimin gönderdiği belli olmayan beyaz bir gardenya gelirdi .
Üzerinde ne bir not ne de bir kart olurdu .Çaresiz bir şekilde çiçekçiyi aradığımda ise ödemenin peşin yapıldığını söylerlerdi.
Uzun bir süre sonra ,çiçeği gönderenin kimliğini öğrenme çabalarımdan vazgeçtim .Yumuşacık ,pembe kâğıtlara sarılmış sihirli bir görünüm
Sergileyen beyaz çiçeğin baş döndüren kokusunu ve güzelliğinin tadını çıkarmaya başladım.
Fakat hiçbir zaman da gönderenin kim olduğu üzerine hayaller kurmaktan vazgeçmedim.
En mutlu anlarım,kimliğini saklayan bu çok utangaç ama tuhaf aynı zamanda heycan verici ve harika insanın kim olduğunu düşünerek geçti .
Ergenlik dönemimde, çiçeği gönderenin beni çok seven ya da benim tanımadığım ama bana hayran bir erkek olduğunu düşünmek çok zevkliydi .
Annem genellikle benim bu hayallerime katkıda bulunurdu .Bana sık sık ,bu kişiinin iyilik yaptığım ve teşekkürünü bu biçimde dile getirecek biri olup olmadığını sorardı .
O zaman ,bisikletime binerken küçük çocuklarıyla alışverişten eli kolu dolu olarak evine gelen komşumuzu anımsardım.
Çünkü her zaman o komşumuzun aldıklarını arabasından eve taşımasına yardım eder yada çocuklarının yola fırlamalarını engellerdim .
Çiçekleri gönderen ,belki de caddenin karşısındaki evde oturan yaşlı adamdı . Kışın buz tutan merdivenlerden inerken düşmemesi için posta kutusundaki
Mektuplarını ben alır götürürdüm evine .
Annem ,gardenya konusunda hep hayal gücümü kullanmama yardım etmiştir .Çocuklarının hep yaratıcı olmalarını isterdi .
Ayrıca sadece kendisinin değil ,tüm dünyanın bizi sevdiğini hissetmemizi isterdi .
On yedi yaşıma geldiğimde bir erkek kalbimi kırdı .Beni telefonla son kez aradığı gece ,uyuyana kadar ağladım .
Ertesi sabah uyandığımda aynamın üzerine rujla yazılmış bir not buldum :
"İnsanlar güllerin peşinden koşarken kır çiçeklerini ezdiklerini fark etmezler unutma!"
Emerson'un bu sözleri hakkında uzun uzun düşündüm ve çektiğim acılar yok olana kadar da annemin yazdıklarını aynamdan silmedim .
Cam siliciyi elime aldığımda annem gerçekten iyileştiğimi biliyordu artık.
Fakat elbette annemin iyileştiremiyeceği yaralar da aldım.
Liseden mezun olmadan bir hafta önce babam bir kalp krizi geçirip öldü .
Duyduğum bu üzüntü bir an terkedilmişliğe, korkuya güvensizliğe ve öfkeye dönüşmüştü .
Babam, yaşamımın en önemli olaylarının birinde beni terk etmişti .
Yaklaşmakta olan menzuniyet törenim, sahnelediğimiz oyun ve balo artık hiç ilgimi çekmiyordu .Oysa bütün bunlar için uzun bir zaman çalışmıştım
ve menzuniyt günümü dört gözle bekliyordum .
Üniversiteye gitmeyi çok istememe karşın ,kendimi daha güvende hissettiğim için evden ayrılmamayı bile düşünmeye başlamıştım .
Yaşadığı büyük acı bile annemin duygularımı anlamasını engellememişti .
Babam ölmeden bir gün önce ,baloda giyeceğim elbiseyi satın almak için alışverişe gitmiştik ve çok güzel bir elbise beğenmiştik .kırmızı beyaz ve mavi puanlı ,çok güzel
Mini bir elbiseydi .Elbiseyi gidiğim zaman kendimi prenses gibi hissettim .Fakat elbisenin bedeni büyüktü ve ertesi gün babam ölünce elbise tamamen aklımdan çıkmıştı.
Oysa annem unutmamıştı elbiseyi .Balodan bir gün önce ,bir de baktım ki elbise oturma odamızdaki kanephenin üzerinde beni bekliyor ,hem de benim bedenimde .
Benim için o elbisenin hiçbir önemi kalmamıştı ama annem için çok önemliydi .
Çocukların kendilerini nasıl hissettikleri her zaman onun için önemli olmuştu . bize , çirkinliklerden bile bir güzellik bulmayı öğretmişti .
Annem çocuklarının kendilerini gardenya gibi görmelerini istemişti ; güzel ,güçlü ,mükemmel ve sihirli ve belki de biraz gizemli bir kokuyla birlikte .
Annem ,yirmi iki yaşıma geldiğimde öldü ve ben annemin ölümünden bir süre sonra evlendim .
Gardenyalar o yıldan sonra gelmez oldu .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa hikayeler ,Kısa anılar ❤️
Short StoryMeraba arkadaşlar ben Elif kısa hikayeler yazıyorum buraya da paylaşmak istedim umarım keyifle okursunuz beğenirsiniz :)