"İki gün önce toplu olarak derse girmemişsiniz. Bir sonraki gün de Bay Black ve Bay Lupin izin almış ve Bay Pettigrew'le... Hmm, çok ilginç ama Bay Potter derse girmiş. Bay Black izin almak için geçerli bir sebebiniz var mıydı gerçekten?" diye sordu Profesör Mcgonagall burnunun ucundaki gözlüğü düzelterek Sirius'a dik dik bakarken, Sirius ise önce sıra sıra yanına dizilmiş diğerlerini süzdü sonra muzip bir gülümsemeyle omuzlarını kaldırarak, "Bu soruyu neden Remus'a da sormuyorsunuz?" diye mırıldandı. Sağındaki Remus hafifçe kolunu dürttü çocuğun, sadece yükünü paylaşmaya çalışıyordu oysa Sirius. Profesör Mcgonagall daha da dik dik bakmaya başladığında masum bakışlar atmaya çalıştı.
"Sizce neden sormuyorum Bay Black?" Aslında bir sürü haklı sebebi vardı Profesör'ün, Sirius da bunları biliyordu ama başını eğip üzülmüş gibi bakmaya çalıştı. Aslında çok eğleniyordu şu an, yine de o her üzülmüş gibi yaptığında Mcgonagall hemen vicdan yapıyor ve konuyu değiştiriyordu. Bazen yemiyordu tabii ki ama genelde çocuk dramacılık oynamakta başarılı olduğu için onu etkileyebiliyordu. Ve yine öyle olmuş olmalıydı ki Profesör Mcgonagall boğazını temizledi hafifçe ve sonra bütün dörtlüye bakmaya başladı. "Toplu olarak derse girmediğiniz günü nasıl açıklayacaksınız?"
Peter, James ve Sirius direkt Remus'a bakmaya başladığında Remus aklındaki toparlamak için olsa gerek birkaç saniye bekledi ardından çok hülyalı bir ifadeyle, "Profesör Dumbledore'a bu konuyu danışabilirsiniz, kendisi onayının olduğunu söyleyecektir." dedi. Bu cümle üzerinde anında Sirius ve James kabardıkça kabardı, Peter ise hala biraz endişeli görünüyordu. "Merlin aşkına," dedi Mcgonagall şaşkın şaşkın bakarak, "Siz dördünüzde nasıl bir şeytan tüyü var da Profesör Dumbledore'un bir şekilde kanına girebiliyorsunuz?"
Dört çocuk da ağzı ayrılırcasına gülümsediğinde Mcgonagall pes edercesine elini masadaki kitabının üstüne koydu ve, "Son bir soru soracağım. Geçen gece Severus Snape geç saatlerde Yasak Orman'ın yakınlarında yakalandı. Sizin bu işte parmağınız var mı?" diye mırıldandı. Sirius hızlı hızlı başını onaylamazca sallarken James söze girmeye çalıştı ama onun sözlerini Remus kesiyordu ve Peter da tuhaf bir mırıltıyla ortalığı daha çok karıştırıyordu. Mcgonagall oldukça sert bir şekilde boğazını temizlediğinde hepsi bunu bir uyarı olarak algıladığı için yaptıkları gürültüye son vermişlerdi ve bir sessizlik oluşmuştu.
"Evet Potter, açıklayabilirsin."Aslında James'in açıklamasının doğru olduğundan pek emin değildi Sirius. Ama bu hakkın Peter'a verilmediğine şükrediyordu. Odadaki herkes James'in ağzının içine bakarken James uzun uzun düşündü ve sonra nihayet, "Biz yapmadık." dedi. "Söyleyeceklerim bu kadar." Mcgonagall gözlerini devirdi ve üçlü bakışlarını James'ten çekip baygın baygın baktı. Sanki klonlanmış gibi hepsinde aynı ifade vardı.
"Bizden neden şüphelenesiniz ki?" diye sordu Sirius yine dramatik bir tavırla. "Son zamanlarda Snape ile hiç uğraşmıyoruz. Ayrıca onun ruh sağlığının iyi olduğunu sanmıyorum. Kim bilir neden oradaydı o gece..." Sesinde öyle acılı bir ton vardı ki Sirius'un, Mcgonagall'ı neredeyse Snape'in hasta olduğuna inandıracaktı. Sonrasında Remus devraldı konuşmayı, "O gece neden orada olduğuna dair en ufak bir fikrimiz yok ki öyle olsa mutlaka bizim de dışarıda olmamız gerekirdi. Bizi dışarda kimse görmedi, değil mi Profesör?" diye mırıldandı kendinden emin emin. Ve son olarak da Peter, "Hepsine katılıyorum." dediğinde Profesör Mcgonagall kırık bir nefes verdi.
"Dışarı çıkar mısınız?"
"Elbette, dinlenmenize bakın." dedi James ve göz kırparak odanın kapısını açtı, bir sürü misali hepsi kendisini dışarıya attı. Dışarı çıktıklarında hepsi birbirine bakarak sırıttı, bu işten de yırtmanın haklı bir gururunu yaşıyorlardı. Peter bile tedirgin görünmüyordu, yüz ifadesi kalan üçlüye ayak uydurmuştu. Hep birlikte dışarıya doğru yürümeye başladıklarında Sirius, "Ödevim için hala araştırma yapmadım." dedi sıkıntılı sıkıntılı. "Neden dışarı çıkıyorsun o zaman?" diye sordu Kılkuyruk dudaklarında yayvan bir sırıtış eşliğinde. Yukardan yukardan baktı ona Sirius, sanki kendisi ödevini yapmış gibi konuşuyordu. Yine de onunla muhatap olmak istemedi çünkü bir şeyler açıklayacak tahammülü olmadığını hissediyordu. Remus'a döndü bir telaşla ama Remus sanki söyleyeceği şeylere hazırlıklıydı. "Asla Sirius. Bu kaçıncı oldu sayamadım ben! Peter'a söz verdim bu seferlik hem. Ona da sadece yardım etmem şartıyla. Kaç tane ödev yapabilirim acaba? James de istedi hayır dedim."