Hayat çok gariptir. Bu dünyada yaşayan insanların yüzde doksanı elbet kendinden birgün vazgeçip,başka bir şekle ve hayata bürünmek için çabalarken. Bunu çaba sarf etmeden yaşayan ve kendilerini o hayallerde bile kendi gibi hissetmeyip hayatlarını kabul etmeyen her çeşitten insan var.
Bana gelicek olursak; Düşücelerini anlatamayan,Sessiz,Yalnız,Hep uykusuz,Hani düşünen insan uyuyamaz ya ondan. Ha bir de en büyük sorunum. En yakın arkadaşıma olan kalbimde ki büyük aşk var elimde...Ne ben bilirim kendimi,ne de o bilir ona olan sevgimi...
En yakın arkadaşım bir erkek. Bir sevgilisi var ve ben hergün ona olan duygularımı sahiplenmek yerine silmeye çabalıyorum. Sevgilisini bana anlatırken veya onun için gözlerinin içi bile gülümserken. Ben hergünün bana verdiği ızdıraplar için gece yatağıma geçip yaşlarım akmasın diye gün ayana kadar tavanı izliyorum. Arada bir kaç damlanın hizasını bozup,kendini gözümde ki uçumurumumdan attıkları oluyor. Ama ben yine de kalbimde ki ince ince ve derinden gelen sızıyla uykuya dalmaya çalışıyorum.
Şimdi bunca zaman niye anlatmadın,hep içinde tutup niye patladın diceksin haklısın...Ama bazen insanların taşmasına neden olan sahneler ve hayattan kesitler vardır. Ben ise o sahnede kısılıp kaldım. Bu sevgiyi bile kabullenmemek için aşkımın her zerresinden kaçarken yine de ben şuan oturup onu anlatıyorum. Kendi kendine konuşmak delilik değildir umarım. Yoksa ben 46'lık raporu olan bir deli miyim?
Bu konuşan deli kim diyeceksiniz. Hemen kendimi tanıtayım. Ben...Ah kapı çaldı. Geldi kalbimin baharı...
Koşarak kapıyı açıp,karşısında kendinden biraz kısa olan bedene bakarak kocaman bir gülümseme bahşetti. Karşısında ki beden o gülümsemede takılı kalırken,ikisi de kısa bir süre sonra kendine gelip içeri adımladılar.
"Zelo ben geldim!! Hadi yemek yiyelim."
Ah evet ben Zelo. Bu anlattıklarım aramızda kalıcak,yoksa sır olmasının ve kalbimde saklı olmasının bir anlamı olmaz değil mi? Şimdi bilmiyor numarası yapıcağız.
Hoşgeldin kalbimin sahibi..Demek isterdim. Ama sadece;
"Seni hangi rüzgar buraya attı Jongup?"
Diyebildim...Ah aşk ah can ağrım ah kalp sızım. Neden sessiz kalmak zorundasın ki...Sessizlik böyle bir aşka yakışan bir davranış değil oysaki.Sevipte,söyleyememek. Onun her adımındaki nefesimi kesişi kadar zormuş bunu çok iyi öğrendim.
"Seni özledim minik dostum~"
Deme öyle kalbim yerinden fırlayacak şimdi...Yine oturdu.Onun kokusunun sindiği tekli koltuğa,Sırf onun kokusu gitmesin diye ben o koltuğa oturmuyor ve kimseyi oturtmuyordum.Oturmadan ona bakmaya devam ederken zaten hazır olan masayı gözlerimle işaret edip,onun karşısındayken titreyen sesimi düzene sokarak konuşmaya çalıştım.
"O zaman geçelim masaya"
Gülümsedim.Gerçekten bir tek ona gülümseye biliyordum.Tek beni gülümsete bilen ve sebebi olan kişiydi. Şuan masaya oturuşu bile bana sanatın bir köşesinden fırlayan bir sanatkârı anımsatıyor.Geçip karşısına oturdum. Sessizce yemeğimize başladık. Ama benim içim,dışımdan çok konuştuğu için yine kendime yeni sırlı sözcükler döküyordu. Ona bakarken hissettiğim şeyleri içim,bir tek içime dökebiliyordu kendini.
Kalp sevgiyi hissetmeden suyunu alamamış bir çiçek gibi solmaya yüz tutmuş ve boynu bükük gibi onunda kırılmaya yüz tutmuş kararmaya başlaması var. Sevgi herşeyden önemli herşeyden değerli. Başta ailede. Anne ve baba sevgisi hissedemezsen hep onun arayışında olursun. Kalbin hep bir yerlerde bunu arar. Biz bunu aradık. Sevgi yoksunluğunu kapatmak istedik. Yarımdık çünkü yarısı koparılmış kalplerdik. İyi insanlar olabileceğine inanmak istedik birilerinin bize sevgisini verebileceğine. Bu en büyük hatamızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlatılamayan Kimsesiz Aşk
FanfictionKendine bile inanmayan birinin,kalbinde ki ufak çarpıntılara kulak vermeyişinde ki büyük pişmanlık... Biricik yavrum @leahjbarnes ' İthafendir♡