Bir takıntısı olduğunu biliyordu. Gece-gündüz onu izlerdi. İstekleri vardı ve onu her şeyden çok istiyordu. Uzun siyah saçları, süt beyaz teni, kıvrımlı vücudu. O, onundu. Onu sevdiğini biliyordu. Hayatını her gün olması gerektiği gibi yaşadığı sırada, onun gölgelerinde gizlenerek onu anladı. Bunca yıldan sonra onu sevdiğini biliyordu. O deli değil, değil mi? Hayır, çünkü onu sevdiğini biliyor.
O hep acınası hayatını yaşıyordu, onun için zor olan şeylerle birlikte. Hep ağlıyordu ve hiç umudu yoktu. Hep birilerinin onu izlediğini düşünüyordu, ölmüş büyük annesi olabilir miydi? Hayalet? Yada çıldırmış da olabilirdi. Bu onun korkmasına sebep oluyordu, henüz güvenli değildi. Belki de bu sebeple umudunu kazanabilir ve çıkış yolunu bulabilir. Sadece belki...
***
Yeah, you can start over, you can run free
You can find other fish in the sea
you can pretend it's meant to be
But you can still hear you making that sound
Taking me down, rolling on the ground
You can pretend that it was me
But no
Baby, I'm preying on you tonight
Hunt you down eat you alive
Just like animals, animals, like animals
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erotomania / Çeviri
Fanfice.ro.to.ma.ni.a iˌrätəˈmānēə,-ˌrōtə-/ isim (i.) 1: aşırı cinsel istek 2: kişinin başka birinin sevgisinin veya cinsel arzularının nesnesi olduğuna dair sanrısal inançla işaretlenmiş bir psikolojik bozukluk.