Mırıldanışlar küçük çığlıklara dönüştü, nefesler birbirine karıştı. Büyük olan, korkudan bayılmak üzereyken parmaklarını titreyen dudağının üzerine attı. Kırmızı çantası tozdan görünemeyecek haldeydi. Diğeri ondan farklıydı. Gözlerine giren küçük taşları umursamadan ışığa baktı. Beklememeliydi, bunun da bir sonunun olacağını biliyordu. Harekete geçti. Sağ eline siyah pastel boyayı alıp kalktı.
Toz bulutlarını arkasında bırakıp gülümsedi. İçinden.
Işık artık görünmüyordu. Kolonlardan biri daha gürültüyle devrildi. Büyük olan ağlamama kararını bozdu ve şu an neyin onu tuttuğunu düşündü. Zemin kat. Yanındaki çocuğu göremeyince, çığlıklarının şiddeti arttı.
Toz bulutları dağıldı, siren sesleri duyuldu.
Biri deli gibi korkup ağlarken ve sindiği köşeden çıkmazken, diğeri cesurca taş yığınlarının üstünde koştu.
Unuttuğu bir şey vardı, bazen fazla cesur davranmamak gerekirdi.
guggenheim7 | eylül, 2018