Artık kimsenin beni kurtaramayacağı bir yere mahkûm edildim.
Prangalarım, gün geçtikçe bileklerimdense yüreğimi yakıyor.
Gazabımın kurbanı olacaklar, hırsım yalnızca büyüyor.
Bu sonsuz cehennemin dibine lanetlemem onlar için hakikat, milyonlarca yıldızın altında çektiğim eziyetse utançtan ibaret...
Küçük düşürülüyorum, bana boyun eğen o değersiz başlar tek tek kalkıyor.
Çaresizliğime gülüyorlar, hepsinin kökünü kazıyacağım.
Zincirlenmiş bedenimin görevini gözlerim üstleniyor,
öfkemden tir tir korkuyorlar.
En aşağılık varlık olduğumu yüzüme vurmaya çalışıyorlar.
Haklılar mı?
Artık ne savunabileceğim onurum ne de yüceltebileceğim bir gururum var.
Zaman, onları ihanetle birlikte alıp götürüyor.
Öncesinde, gurur ile onur uğruna ölebilecekken artık o kadar uzaktakiler ki, tanıyamaz oluyorum.
Benden geriye kalanlar öfke ve intikamdan oluşsa da...
Biliyorum,
bir yerde hâlâ bunlara inananlar var.
Kollarıma bağlı zincirler bile, onlara ulaşmama engel olamaz.
Sonları gelene dek, duramam.
Geçmişimden kalan küçük bir parça,
kaybettiğim onurumu özlese dehenüz,
bu kadere
boyun eğemem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adak
FantasyŞafak söküyor, ruhların çırpınışlarını görebiliyorum, çığlıklar eşliğinde doğru yönü bulmaya çalışıyorlar fakat hepsi toz olup sonsuzluğun birer halkası haline geliyor. Gözlerimden ansızın firar eden yaşları silip, son dileklerini kalplerine gömüyor...