1

46 6 13
                                    

Aptaldım. Gerçekten bu evrendeki en aptal insandım ki şuan karşımda direk dansı yapmaya çalışan çok sevgili arkadaşım Jongdae'nin sarhoş olmasına izin vermiştim.

Akşam dışarı çıkıp bir şeyler içelim diye tutturduğunda bir şeylerden kastının içki olduğunu anlasaydım kabul eder miydim hiç..

Biralarımızı alıp girdiğimiz rastgele bir sokakta camlardan ışık gelmeyen bir apartmanın önünde oturup ikişer bira içmiştik. İki bira ile kim böyle körkütük sarhoş olurdu ki Tanrım...

"Jongdae, üzerinde dans etmeye çalıştığın şeyin direk değil de ağaç olduğunu ne zaman fark edeceksin? Tanrım birileri görüp bizi deli sanıp pataklamadan gidelim buradan hadi."

"Baekhyun, neden bu direk bu kadar kalın, avucumun içine sığmıyor!" Ağlamaklı bir sesle harfleri yutarak söylemişti.

Tanrım beni anladığı bile yoktu bu salağın kime laf anlatıyordum ki?

"Gerizekalı seni. Direk değil diyorum sana ağaç o be ağaç! Off gel buraya."

Ağaçtan ayırmak için yanına gittim. Salak herif koala gibi yapışmıştı ağaca. Tam kollarını ayırdım derken bir çığlık koparıp tekrar sarıldı ağaca.

"Ne yapıyorsun be bırak beni! Daha dansım bitmedi Baekkie~ hem daha en seksi hareketlerimi göstermedim bekle." diye çemkirdiğinde geri çekilip konuşmasını bekledim.

"Lanet olasıca herif ne diye uydum ki senin aklına ya! Tamam bak gel evimize gidelim ben daha güzel bir direk bulacağım sana. Hem avucun da birleşir ha? Yalvarırım gidelim Jongdae, deli sanacaklar bizi."

"Söz ver ama, daha güzel direk bulacaksın bana."

"Söz Tanrı'nın cezası söz. Hadi gel at kolunu omzuma."

Ne günah işledim de bunları çekiyorum Tanrım. Amma da ağırmış ya eve kadar nasıl taşıyacaktım ben bu salağı.

"Baekkie~ popon neden bu kadar yumuşak? Ahh Baekkie'nin poposu çok yumuşak!"

Sinirle bir nefes verdim. Herifin aptallıklaırını çektiğim yetmezmiş gibi bir de taciz ediliyordum! Tanrım...

"Çek elini kıçımdan yoksa seni burada bırakır giderim. Direk filan da rüyanda görürsün!"

"Baekhyun..sanırım kusacağım.

Ne hayır hayır olamaz yolun ortasındayık!

"Biraz tut kendini yolun kenarına gidene kada- TANRIM!"

Hemen çekildim yanından. Yolun ortasına kusuyordu salak herif. Bu geceyi bir atlatalım ben sana göstericem bu rezilliklerin hepsini. Kimse görmeden gidebilsek bari şu lanet sokaktan.

Jongdae'nin kusmasının bitmesini beklerken yakınlarda ayak sesleri duyuldu. İşte şimdi bitmiştik. Kesin bizim sesimizi duyup uyanmışlardı ve büyük ihtimalle bizi dövmeye geliyorlardı.

"Jongdae kalk hadi birileri gelmeden gitmeliyiz."

Kolundan tutup çekiştiriyordum. Ayakta zor duruyordu.

"Baekhyun başım acayip dönüyor."

"Tamam sen sadece bana sıkıca tutun."

Jongdae'yi kaldırmayı başarmış ilerleyecekken yolun başında iki adam koşarak üzerimize doğru geliyordu.

Karanlıkta görebildiğim kadarıyla öndeki adam kısa boylu, tombul; arkadaki ise tam tersine uzun ve ince bir bedendi.

"Seni yakaladığımda öldüreceğimi bile bile hala kaçıyorsun ha piç kurusu! Nereye gidersen git yakalayacağımı biliyorsun üstelik!"

Arkadaki adam kalın sesiyle bağırmıştı. Birkaç saniye sonra öndeki adam yanımızdan hızla geçip bir apartmana girdi. Ardından arkadaki adam da hızla yanımızdan geçti ve adamın girdiği apartmana gir-

Tanrım hayır, hayır hayır bu olmuş olamaz değil mi? Umarım hayal görüyorumdur çünkü şuan tam da Jongdae'nin kusmuğunun üzerinde oturuyorum!

"Baekkie düştün mü? Bir şeyin var mı?"

Yanımdaki Jongdae'yi görmezden geldim ve ellerimdeki kusmuğu yere silip ayağa kalktım.

"Piç kurusu! Nasıl olurda çarpıp düşürdüğü kişiden bir özür bile dilemeden gider! Şimdi gösteririm ona."

Kıçımda ve ellerimde Jongdae'nin kusmuğunu hissederken gece boyu biriktirdiğim tüm sinirim ile o salak herifin girdiği apartmana girdim. İkisi de girişte durmuş birbirine bakıyorlardı. Daha doğrusu şu salak sırık herif diğer adamın boğazını sıkmış duvara yapıştırmıştı. Neler oluyordu burada?

"Hey, seni gerzek! Ailen sana özür dilemesini öğretmedi mi ha? Hey sana diyorum sırık herif duymuyor musun beni?"

İkisi de aynı anda kafalarını bana çevirdiğinde ne diyeceğimi bilemedim. Orada öylece durmuş ikisine bakıyordum. Tombul adam fırsatı bulmuş gibi, sırık herif bana sinirle bakarken birden elinden kurulup kapıya doğru koştu. Beni de adamın üzerine itip çıkıp gitti.

"Sikeyim, ne yaptığını sanıyorsun sen!?"

Üzerinden sinirle itti beni.

"İnsanlara özür dilemeni öğretmeye çalışıyorum. Çarpıp düşürdüğün insanlardan özür dilersin hiçbir şey olmamış gibi gitmezsin!"

Bana öyle bir bakmıştı ki, saf öfke denilen şeyi o an gözlerinde görmüştüm.

"Canına mı susadın sen!? Az önce ne yaptığının farkında mısın!?" deyip çekip gidecekken birden bileğine yapıştım.

"İki saattir ne konuşuyorum ben burada gerzek herif! Özür dile heme-"

Tanrım, nefes alamıyordum. Gerçekten nefes alamıyordum. Bu aptal herif ne yapıyordu? Birden boğazıma yapışmış, beni duvara öyle bir itmişti ki sanırım kaburgalarım kırılmıştı.

"Bana seni öldürmemem için tek bir neden söyle şimdi!"

Eli hala boğazımdaydı ve Tanrı'nın cezası hiç acıması yokmuş gibi sıkıyordu. Gözlerinden öfke akıyordu.

"N-nefes, n-nefes al-alamıyorum.." hahladı.

"Alama diye sıkıyorum zaten!"

Tırnaklarımı bileğine batırdım ama nafileydi. Bırakmamaya yemin etmiş gibiydi. Tanrım, sanırım buraya kadardı. Bu sırık herif beni burada öldürecekti. Gözlerimden yaşlar geldi ve o an sadece bir saniyeliğine gözlerindeki yumuşamaya şahit oldum ama sadece bir saniye sürmüştü. Sonra tekrar o psikopat bakışına geri dönmüştü.

"Bir daha sakın karşıma çıkma. Yoksa bu sefer seni affetmem anladın mı velet!?"

Bunlar beni bırakıp gitmeden önce söylediği son sözler oldu. Boğazımı bırakır bırakmaz sırtım duvardan kaydı ve yere düştüm, öksürmeye başladım. Derin derin nefesler almaya başladım daha sonra. Tanrım resmen saniyeler önce ölümden dönmüştüm. Psikopat adam neredeyse öldürecekti beni.

"Az önce ne oldu öyle?"

OFF BAYA HEYECANLIYIM. NEYSE KAÇTIM DŞŞALDŞWÇDÇAÖD

SECRETS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin