2

44 6 4
                                    

"O sırık herif beni neredeyse öldürecekti Jongdae!"

Salonda otururken dün gece olanları Jongdae'ye anlatıyordum. Manyak herif beni orada bırakıp gittikten sonra kendimi toparlamış, Jongdae'nin yanına gidip onu da kendimi de sağ salim eve getirmeyi başarmıştım. Şimdi de boyumda ki parmak izlerine bakıp anlattıklarımı dinliyordu.

"Katil kılıklı heriflerin peşinden neden gidiyorsun ki salak? Bak ne yapmış boyuna ya gerçekten orada öldürseydi seni?"

Elini boynuma uzatmıştı, boyuma değecekken eline şaplak atıp durdurdum.

"Bir de kalkmış bana akıl veriyor. Kimin yüzünden oldu bunlar acaba!?"

"Off şimdi bir yıl boyunca başımın etini yersin. Şekerim ben mi dedim yoldan geçen katil kılıklı heriflerin peşine düş diye?"

"Bir de deseydin! Sana o kadar içme dedim bilmiyor musun hemen kafayı buluyorsun? Sonra benim başıma kalıyorsun pislik!"

"Ta-maam, tamam Baekhyun özür dilerim. Bak söz bir daha içip böyle sapıtmayacağım tamam mı? En azından senin yanında. Hadi gel de boynuna bir bakayım krem filan sürelim bak morarmış."

"Off, o sırığı gördüğüm yerde öldüreceğim. Bu boynun hesabını verecek!"

Kafama bir şaplak yedim.

"Ne vuruyorsun be!"

"Salak salak konuşma Baekhyun. Dünden beri hala ders almadın mı? Adam seni öldürecekmiş be! Şu boynuna bak hala neler diyorsun. Kimseye bulaşmayacaksın bundan sonra, tamam mı?"

"Tamam ya. Zaten bir daha nerede göreceğim ki o sırığı. Kafam acıdı hem neden vuruyorsun!"

"Özür dilerim. Gel buraya."

Beni yanına çekip vurduğu yere bir öpücük kondurdu.

"Baekhyun, beni dinle. Ucuz yırtmış olabilirsin ama gerçekten yaşadığın şey dalgaya vurulacak bir olay değil. Adamın kim olduğunu bilmiyoruz hem, ya gerçekten katilse? Ya da mafya filan?Eğer o adamı bir daha görürsen arkana bile bakmadan kaç tamam mı? Sana bir şey olsun istemiyorum. Hele ki benim yüzümden."

"Jongdae sadece şaka yapıyordum. Senin bir suçun yok tamam mı, üzme kendini. Hem bir daha nerede göreceğim o adamı. Boşver gitsin tamam mı? Hadi krem getirde sürelim."

"Sadece söylemek istedim. Tamam bekle de krem getireyim."

Jongdae krem getirmeye gittiğinde kendimi kanepeye attım. Acaba neden yakalamaya çalışıyordu o tombul adamı? Aslında pek de katil kılıklı heriflere benzemiyordu. Kıyafetleri oldukça güzeldi. Hatta giydiği ceketten bile belliydi oldukça zengin olduğu. Biraz da yakışıklıydı. Birazcık. Kafamı iki yana salladım neler düşünüyordum burada. Off umarım boynumdaki morluk çabucak geçerdi.

Cebimdeki telefonum titredi. Sehun arıyordu.

"Hey Baekhyun, bu akşam işin var mı?"

"Neden sordun Sehun?"

"Bu gece benimle bir yere gelmen gerekiyor Baek. Eğer işin varsa da unut onu. Bu gece benimlesin."

"Hayır zaten bir planım yok ama, sen ne karıştırıyorsun yine?"

"Şuan anlatamam. Akşam seni almaya gelirim tamam mı? Görüşürüz."

"Nereye gid- Sehun?"

Hay bin lanet, bu akşam kıçımı devirip yatacaktım ben ya. Nereden çıktı şimdi bu.

Ah, tanıştırayım bu Sehun. Hayatımda sayılı değer verdiğim kişilerden birisidir kendisi. Sehun ile lisede tanışmıştık. O zamanlar tek arkadaşım Jongdae'ydi -gerçi şimdi de çok arkadaşımın olduğu söylenemez ama- Jongdae benim çocukluk arkadaşım. Sehun da aramıza lisede girdi işte. Ah, Sehun'u tanıdıktan sonra Jongdae'ye baş belası dediğim her gün için tek tek özür dilemem lazım kendisinden. Çünkü baş belası kelimesinin anlamını Sehun'u tanıdıktan sonra öğrendim asıl. Her gün başını belaya sokan sapık herifin tekidir kendisi. Her ne kadar öyle olmadığını söylese de beyni alt tarafında çalıyor. Tek bildiği şey yemek yemek, uyumak, seks yapmak ve daha sonra tekrar uyumak. Yaptığı sapıklıklar yüzünden az mı dayak yemiştim.

SECRETS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin