SCREWBALL -1. Bölüm- ''Başlangıç''

33 4 0
                                    

BÖLÜM 1 ‘’BAŞLANGIÇ’’

Gözümü bir süreliğine filmden ayırıp camın arkasında kalan sokakta gezdirdim. Kansas’da serin bir arkşamdı ama çok huzurlu hissettirmişti. Edwin varken bu daha da huzurlu oluyordu. Patlamış mısırıma elimi daldırıp ağzıma bir kaç tane attım ve Edwin’in benimle konuşacağı konuyu beklemeye başladım. Konuşmak yerine derin derin nefesler almayı seçiyordu ve sinirlerim bozulmaya başlamıştı.

‘’Konuşabiliriz dediğimi hatırlıyorum Edwin?’’ dedim sabırsızlanarak. Ağzını bir şeyler söylemek için araladı.

‘’Annenin geçirdiği kaza yüzünden ne kadar üzüldüğünü çok iyi biliyorum. Bak, amacım sana bunu hatırlatmak değil sakın kendini kötü hissetme, bu isteyeceğim son şey. .’’ dedi. Söylemekte zorlandığı her halinden belliydi. Dediklerini duyunca gözlerimin dolmasına engel olamadım. En hassas noktam buydu ve annemden her bahsedildiğinde ortalığı yıkmak isterdim. Bazı kızlar gibi bende her gün anneme sarılmak, onun yanımda olduğunu hissetmek, dertlerimi onunla paylaşmak ve ihtiyaçlarımı söylemek istiyordum. Ama bunu doya doya yapamamıştım, annesizliğin ne demek olduğunu çok iyi bilirsiniz. Gözyaşlarıma engel olamayıp akmalarına izin verdim. Ayağa kalkıp her şeyi devirmek ve Edwin’i evden kovup delice ağlamak istiyordum. Bana sarlan bir çift kol hissedince bunun Edwin olduğunu anladım.

‘’Şhh, ağlama lütfen.’’ dedi pişman olduğunu belli ederek. Onu hafifçe ittirdim ve geri çekildim.

‘’Bu konuyu bir daha açmayacaksın Edwin, eğer başka biri olsaydı onu hemen kovardım biliyorsun.’’

‘’Kleida annen böyle olmanı-‘’ devam etmesine izin vermedim ve hemen atladım.

‘’Sana ondan bahsetmeyeceksin dedim!’’ Sinirle ayağa kalktığımda en az o da benim kadar sinirli gözüküyordu. Benden sonra oda ayağa kalktı.

‘’İşte sorun da bu Kleida! Sen böyle olamazsın, sen bu değilsin. Kaç aydır evden çıkmıyorsun ve çıksan bile ruh gibisin. Eski neşeli Kleida değilsin ve bu beni çok üzüyor tamam mı? Bak bunun bir çaresi var, nasıl düzeleceğini biliyorum ama...’’ Haklıydı, ne dese haklıydı ama annem benim en hassas noktam ve hala onun ölümünü kendime yediremiyordum.

‘’Ama?’’ dedim, söyleyeceği şeyi merak ediyordum.

‘’Bak, seni zorlamıyorum ama bunun tek çözüm yolu bu, bir desteğe ihtiyacın var ve ben bunun için iyi değilim. Bir psikoloğa gitmeni istiyorum Kleida.’’ Nasıl? Psikolog mu? ‘’Buna gerçekten ihtiyacım olduğunu düşünüyor musun?’’ Ona inanamıyordum. Nasıl benim deli olduğumu düşünür? Tamam bana ‘’Sen bir delisin Kleida.’’ demedi ama psigoloğa giden insanların sonuçta sorunları vardır değil mi? Ben kesinlikle sorunlu değilim.

‘’Kleida senin asla bir deli olduğunu düşünmüyorum. Bu sadece bir destek, emin ol ki her gün eve geri döndüğünde rahatlamış olacaksın.’’ Ben rahatım, ben evimde rahatım, ben uyurken rahatım, annem yok diye üzülüyorum ve asosyalliğim hep bunun yüzünden ama ben rahatım, kendim düzelebilirim.

‘’Ben hayatımdan memnunum ve asla psikoloğa gitmek istemiyorum. Git artık!’’ diye ona bağırmıştım. Yanımda olan tek arkadaşıma bağırmıştım, ama kendini aşmıştı.

‘’Gitmiyorum Kleida. Seni böyle bırakmam.’’ dedi ve koltuğa geri oturdu. Ama bırakacaksın Edwin, gideceksin. Ağlamaya başladım. Anne, sen niye yoksun ki? Edwin zaten yakında gidecek, ailesinin yanına evine dönecek. Hep benim yanımda kalamaz ki? Sen olsaydın her şey çok farklı olacaktı anne. Beni yalnız bıraktın, her gün rüya görüyorum, hepsinde sen varsın.

‘’Senin suçun. Psikolojimi alt üst ettin.’’ diye konuştum kendi kendime, sanki karşımda annem duruyormuş gibi. Nefesimin daralmaya başladığını hissettim. Belkide, belkide Edwin haklı, ben gerçekten delirmiş olabilirim? Ya da henüz delirmemiş ama delirmek üzere olan biri? Edwin’e fazla kötü davrandım, o haklı olabilirdi. Ama psikoloğa gitmeyeceğim, kesinlikle gitmeyeceğim. Nefesim giderek daralıyordu. Ellerimi boğazıma koyup nefes almaya çalıştım. Edwin bir şey olduğunu anladığında hemen ayağı kalktı.

‘’Kleida?! Ne oldu?’’ diyerek önüme geçti. Konuşamıyordum. Edwin hemen masanın üstünden astım ilacını bana verdi. Bir kaç kez sıktım. Rahatlamış gibiydim ama bir türlü geçmedi. Edwin’in beni kucağına aldığını hissettiğimde gözlerimi kapadım ve kendimi karanlığa bıraktım.

  Gözlerimi açtığımda beyaz ışık gözlerimi mahvetmişti. Edwin yanımda duruyordu.

‘’Sonunda uyandın. Bu kadar uykun olduğunu bilmiyordum.’’ dedi uykulu gözleriyle.

‘’Kusura bakma, astım krizi geçirdim de.’’ diye alay ettim yatağımdan kalkarken.

‘’Hey, hey gitmiyorsun. Dinlenmen lazım.’’ Yanımda geldi ve beni geri yatırdı. Tekrar doğruldum.

‘’Saçmalama Edwin. Kaç saat uyuyormuşum zaten. Eve gitmek istiyorum hastanelerden hoşlanmadığımı çok iyi biliyorsun.’’

‘’Hayır Kleida, kalıyorsun.’’ Telefon sesi çalmaya başladığında hiç bekletmeden açtı. Bir kaç şey söyledikten sonra kapadı ve bana baktı.

‘’Kleida, kalıyorsun. Benim acil bir işim var hemen gitmem lazım. Geri döndüğümde seni alacağım. Tamam?’’ dedi ve tek kaşını kaldırdı. Yalan söylemekten nefret ediyordum ama yinede yapacaktım. Gülümsedim ve ‘’Tamam.’’ dedim. Arkasını dönüp bana son kez bakıp çıktığında hemen yerimden kalktım ve kıyafetlerimi giymeye başladım. İşim bittiğinde evimin anahtarınıda alıp çıktım ve hastaneden ayrılmak için asansöre bindim. Hastaneden sonunda çıktığımda derin bir nefes aldım. Yere bakarak yürürken aniden birine çarpmamla sarsıldım. Çarpmak mı? Sanırım üstüne çıkmak üzereydim. Adamın elindeki kağıtlar rüzgar sayesinde yola saçıldığında telaşlandı ve hepsini tutmak için uğraştı. Bende hemen ona yardım etmek için etrafımdaki kağıtları topladım. Yüzünü bana çevirdiğinde sinirlendiğini çok iyi anlamıştım.

‘’Önüne baksana! Nasıl yürüyorsun sen?!’’ dedi bir yandan kağıtları yakalamaya çalışırken.

‘’B-ben çok özür dilerim. Sadece bir an dalmışım.’’ dedim geveleyerek ve topladığım kağıtları ona uzattım.

‘’Tanrım, sınava geç kalıyorum!’’ diye bağırdı. Kağıtları eline sıkıştırdığı gibi beni ittirdi gideceği istikamete koşmaya başladı. Onun ittirmesiyle yere düşecektim ki son anda dengemi sağladım.

‘’Ne itiyorsun be!’’ diye arkasından bağırdım. Koşarken sarıya kayan kahverengi saçları çok güzel gözüküyordu. Tatlı çocuktu. Her neyse. Yürümeye devam ederken buraya doğru gelen taksiyi gördüğümde hemen durdurup bindim. Edwin bana çok kızacaktı.

  Düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum.. Gerçekten psikoloğa gitme ihtiyacım var mı? Yoksa artık şu hayatı bırakıp biraz sosyal mi olmalıyım? Edwin’e kızıyorum ama, o hep benim yanımdaydı, kendi işlerini bile bırakıp benim yanıma koşan tek kişiydi. Ona borçluyum, ona hayatımı borçluyum. Ona kesinlikle bir gram bile kızmaya hakkım yok. Dediklerini yapmalıyım, mutlu etmeliyim onu. Biraz sosyallikten zarar gelmez bana. Sahi, kaç ay oldu ben dışarı çıkmayalı? Dört? Beş? Belkide daha fazla. Ama gerçekten, bu dünyada sosyal olmak mümkün mü? Her bir köşesinden nefret edilecek duruma geldi. Kafamı yavaşça çevirdim ve duvarda asılı olan takvime baktım.

1 Mart 2021.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 25, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SCREWBALLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin