II

598 85 18
                                    

Gökyüzü altın rengine boyanmış, güneş şatonun arkasında kaybolmaya başlamıştı bile. Günlük işlerin bitiminden sonra Draco Malfoy diğer Slytherin arkadaşlarından uzaklaşmış, Umbridge'nin verdiği gereksiz ödevi Pansy'e emanet ettikten sonra kafasını dağıtmak için yürüyüş yapmaya karar vermişti. Ki babasıyla son tartışmasından sonra gerçekten buna ihtiyacı vardı.

Yaşı ilerledikçe evdekilerde konuşmak zorlaşıyor muydu ne? Deri kaplı defterini dizlerine yerleştirmeden önce avludaki bir ağacın altına kuruldu.

Hava kararmaya yüz tutarken avlu sessizdi, eline tüy kalemini alıp yazdığı şeye odaklanması için mükemmel bir fırsattı.

Bir şeyleri kayıtlı tutmayı seviyordu. Pansy yazdığı şeyin düpedüz günlük olduğunu iddia etse de öyle değildi. O 'sevgili günlük' saçmalıklarına girdiği de yoktu.

Orada ne kadar yalnız oturduğunu bilmiyordu. Yanına birinin oturduğunu hissedince kafasını kaldırdı ve hiç beklemediği bir yüzle karşı karşıya kaldı.

Potter.

O ağzını açamadan Gryffindor'lu çocuk konuşmaya başlamıştı bile.

"Beş dakikalığına götlük yapma," dedi hızlıca. "Konuşmamız lazım."

"Beni nasıl buluyorsun sürekli sen?"

"Yani yanında birileri varken yanına gelmiyorum, çünkü serseri ünvanını falan koruman gerekiyor herhalde."

"Doğru galiba," Draco iç çekti.

"Her neyse. İkizler bu gün gözlüklerimi çaldı."

"Hangi ikizler?" Sarışın çocuk tek kaşını kaldırdı.

"Ne demek hangi ikizler? Weasleyler!" Harry oldukça bariz bir gerçeği anlatırcasına ellerini havaya kaldırdı.

"Potter, üç farklı ikiz grubu var ve hepsi Gryffindor'da." Slytherin çocuk gözlerini devirdi.

"Her neyse. Bu gün gözlüklerimi çaldılar. Bilirsin, Fred ve George'u severim-" Draco'nun yüzündeki aşağılayıcı ifadeyi görmezden geldi. "Ama gözlüklerim olmadan gözümün önündeki şeyi göremiyorum. İnsanlara çarpıp duruyorum ve kime çarptığımı bile anlamıyorum, birazcık gururum inciniyor doğrusu-"

"Neden gözlerini düzelttirmiyorsun ki?"

Birkaç saniyelik sessizlik oldu.

"Ne?"

"Neden gözlerini düzelttirmiyorsun?" Draco sabırsızca tekrarladı. "Doğruca hastane kanadına Madam Pomfrey'e gidip gözlerini düzelttirebilirsin."

"Gözlerimi düzelttirmek." Harry yavaşça tekrar etti, gerçekten şaşırmışsa benziyordu.

"Potter! Biz büyücüyüz! Niye bunu sürekli unutuyorsun?!"

Harry alınmış bir ses çıkarttı.

"Kusura bakma! Ben merdiven altında büyüdüm!"

Draco ona dönerken iç çekti.

"Dünyayı kurtarması gereken kişinin en büyük zayıflığı gözlükleri."

"Haklısın!" Harry elini alnına geçirdi. "Bu yüzden öldürülebilirim!"

"Hadi ya? Şu an direkt Voldemort'a gidip şunu diyebilirim. 'Hey, Potter'ın gözlüklerinden kurtul ve kazanırsın!'"

Harry kafasını ona çevirdi.

"Bunu yapma tabii."

Draco ona aynı şekilde baktı.

"Şu an gidebilirim."

"Bu ikimiz arasında özel bir konuşma Malfoy, hadi ama!"

Birkaç saniyelik sessizlik oldu.

"Draco?"

İki taraf da gülmemek için dudaklarını birbirlerine bastırıyorlardı.

"Bir daha Draco desene."

Harry bu sefer daha yumuşak bir sesle tekrar etti. "Draco?"

Draco derin bir nefes aldı.

"Bunu senin için yapmıyorum Potter, Bilgin olsun."

İkisi de farklı yönlere baktılar.

"Biliyor musun Malfoy. Haklısın. Gidip şimdi gözlerimi düzelttireceğim." Bir eliyle onun dizine patpat yaptı.

Draco gözleri istemsizce Harry'nin eline takılırken konuştu.

"Emin misin? Şatoya girdiğin anda unutmayasın."

Harry hızlıca ayağı kalktı. "Hayır. Şimdi gidiyorum hatta." Uzaklaşırken seslendi. "Görüşürüz Malfoy."

Draco arkasından uzunca iç çekti.

"Aptal. Daha önce St. Mungo'ya gitmişti!"

Bittersweet Love // drarryWhere stories live. Discover now