"Günaydın Bay Güneş!"
"Sana da günaydın."
Taehyung, puflarda oturmuş bana bakıyordu.
"Ne yapıyorsun orda?"
"Uyuyamadım."
"Yine mi? Hemşireyi çağırsaydın ya!"
Monki'yi aldım ve Taehyung'ın kucağına koydum.
"Git ve uyu biraz lütfen."
Monki'ye bir öpücük kondurdu ve konuştu.
"Önemli değil Jimin, kahvaltıya inelim."
🌹🌹
Bugün Jungkook yine yoktu. Hala hasta olmalıydı. Kendimi suçlu hissediyordum. Benim yüzümden üşütmüştü sonuçta.
"Taehyung, sıraya gir ve tekrar yemek al. Çok fazla reçel almışsın."
Taehyung bu sefer itiraz etmedi. Bugün onun üstünde bir tuhaflık vardı. Onun için endişeleniyordum.
"Jimin, sen oturabilirsin."
Taehyung geldiğinde, ateşi var mı diye kontrol ettim. Yoktu.
"Problem ne Tae?"
"Sadece moralim bozuk, birazdan iyi olurum."
Neden moralinin bozuk olduğunu soracaktım ki, vazgeçtim. Belki de sadece yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Fazla düşünmemeye karar verdim. Bu Taehyung'tı sonuçta, birazdan kutu gülümsemesiyle gülümser, etrafa neşe saçardı.
Önümdeki yumurta sarısıyla oynadım. İştahım yoktu.
"Yemeğini ye Chim."
"Canım istemiyor Tae."
Gözlerini bana çevirdi. Sinirli gözüküyordu. Ağzını konuşmak için açtı. Söylemekle söylememek arasında kalmış gibiydi. Susmayı seçti.
İkimiz de bir şey yemedik. Normalde hiç susmazdık, hep konuşacak bir şeyimiz olurdu. Ama şimdi, ikimizin de ağzını bıçak açmıyordu.
Güneş yalan söylemişti. Bugün güzel geçmiyordu işte. Suratımı daha fazla asabilirmişim gibi astım.
Odamıza doğru ilerledik. Çaktırmadan Tae'ye bakmaya çalışıyordum. Bu konuda fazla yetenekli olduğum söylenemezdi ama merakımı gideriyordum en azından.
Kaşları çatıktı. Daha önce hiç göstermediği türden bir ciddilik vardı yüzünde. Ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerimizi buluşturdu.
"Jungkook yüzünden değil mi?"
"Neyden bahsediyorsun?"
Ani bir sinirle bana doğru yaklaştı ve konuştu.
"Jungkook'u hep kendinden önce düşünüyorsun. O olunca yemek yiyorsun, o olunca gülümsüyorsun. Kendine hiç önem vermiyorsun Park Jimin!"
Bir şeyler onu sinirlendiriyor olmalıydı. Taehyung hiçbir şeyi içine atmazdı. Ama şimdi, uzun zamandır içinde tutuyormuş gibi bir hali vardı.
"Taehyung, öyle olmadığını biliyorsun b-"
"Jimin, ben gerçekten yoruldum artık. Dün sana serum takılması gerekti. Daha ne kadar devam edeceğiz bu duruma? Şu haline bak. Şapkasız dışarı çıkmıyorsun! Sen her halinle güzelsin Jimin. O aptal adam sana şapka hediye edip seni şapkaya alıştırırken, ben seni şapkasız sevdim!"