Çığlık (bölüm 1)

268 8 5
                                    

 Yıl 5.5/APPLE/24. Yeni dünya artık kurtarılmayı bekliyor, insanlar intihara meyilli davranıyordu. Galaksi Çağındaki savaşın patlak verdiği dönem.. Savaş askerleri hiçbir sebep yokken kayboluyordu ve ağzı kan dolu bir şekilde ölü bulunuyordu.

 Clara'nin tek istediği biraz dinlenip gelecekte tatil turu yapmaktı. Doktor, Clara'nın bu davranışlarından ne kadar hoşlanmasada onu kırmak istemiyordu. 

- "İstediğini yapabilirim. Ancak beni asla bir işin içine sürükleyemeyeceksin. Zamanda yolculuk tehlikelidir ve bunun sorumlulukları vardır. Gittiğin yerden asla dönemeyebilirsin." Clara dalga geçercesine:

- "Sorumluluğu ben alabilirim sen benim yanımda kal yeter." dedi. Clara koşarak orada işine yarayabilecek eşyalarını toparladı. Doktor koordinatları belirledi. Tam yola çıkacağı sıra Tardis sarsılarak daha önce hiç çıkarmadığı cızırtılı ve rahatsız edici bir ses çıkardı. Adeta huzursuz bir çocuk gibi çırpınıyordu. Koordinatları tekrar denedi. Tekrar ve tekrar. Doktor sinirlenmişti. İlk defa bu durumla karşılaşıyor ve kendisini beceriksiz hissediyordu. Vazgeçmedi ve tekrar denedi. İstediği yere Tardis'i indirdi. Tardis'in inmesiyle birlikte gücüde kesildi. Doktor telaşlıydı ve Clara'nın bu konuda hiç ses çıkarmamasına kızarak bağırdı. Sinirliydi. Clara'ya tekrar seslendi. Bu karanlık ortamda yalnız olduğunu hissetti. Bir süre sonra Tardis'in acil durum lambaları devreye girerek etrafı kırmızıya büründürdü. Clara ortlarda yoktu. Koşarak onu arıyordu. Ana konsola tekrar geldiğinde arkasını döndü ve Clara'yı gördü. Göz bebeği belirgin bir şekilde büyümüş ve sersemlemişti. Clara başını tutarak neler olduğunu sordu. Doktor ufak bir arıza olduğunu söyleyerek onu telaşa getirmedi. Clara:

- "Doktor! Neler olduğunu hatırlamıyorum. Kendimi yerde buldum. Ancak ondan önce bir şeyler hatırlıyorum. Yüzünü hatırlayamdığım bir kadın bana durmamız gerektiğini söyledi. bu önemli mi?" Doktor dalgın bir şekilde:

-"Evet.. Hayır.. Bilmiyorum. Kadın başka bir şey dedi mi?" Clara donuk bir biçimde:

-"Hayır demedi. Daha doğrusu hatırlamıyorum. Ve bir şey daha var. Ağzımda neden kan tadı hissediyorum?" Doktor Clara' ya sarılarak:

-"Unuttun mu? Tardis az önce ufak bir arıza geçirdi ven sen de düştün. Muhtemelen küçük dilini ısırmışsındır." Diyerek ufak bir tebessüm gösterdi. Son kontroller yapıldı ve Doktor dışarı çıktı. Clara hemen arkasındaydı. Dışarı çıktıklarında her ikisi de kendisini her yerden duman çıkan bir mekanın içinde buldu. Yönetici kule meydanda kendini belli ediyordu. Hemen oraya ulaştılar. Doktor dört gözle yardım edebilecek birilerini ararken Clara korku içinde

-"Beni rahat edebileceğim bir yere götürmeni istemiştim." dedi. Doktor sebepsizce gülerek:

-"Bu benim suçum değil. Tardis beni istediğim yere götürmemeyi alışkanlık edindi."

-"Ona bunu yapmamasını söyleyemez misin?"

-"Evet bunu yaptım. Tardis'in kapısını açtığımda dışarı adım atsaydım uçuruma yuvarlanacaktım." Koridorun sonundan sesler geldiğini duyarak o yöne gittiler. Yaşlı ve deli görünümlü bir profesör onların geldiğini duyunca eline bir lazer silahı alarak kafalarına doğrulttu. Teslim olmalarını istedi. Doktor yavaşça profesöre yaklaşarak lazeri elinden aldı. Profesör delirmişçesine kendini yerlere atarak bağırdı:

-"Onların acı verici çığlıklarını duymuyor musunuz!? Tüm o gürültülü ortam birden sessizliğe bürünmüştü. Yaşlı adam ümitsizce:

-"Yaşamak istiyorsanız kaçın." Doktor şaşkındı ve neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. Ortam o kadar sessizdiki en ufak fısıltı bile duyulabilirdi. Clara olan bitenleri izlerken ağzından bir damla kanın süzüldüğünü hissetti. Telaş içinde eliyle kontrol ettiğinde yanıldığını anladı. Ancak ağzındaki kan tadı kaybolmuş değildi. Buna aldırmadı. Çünkü nerede olduğu ve neler oldugu hakkında hiçbir fikri yoktu. Koridorun sonunda hissettikleri ufak ve soğuk bir esintiyle irkildiler. Yaşlı adamın ağlamasıyla güçlü ve tiz bir çığlıkla karşı karşıya geldiler. Esinti iliklerine kadar işlemişti. Yaşlı adam yere yığılmış öylece duruyordu. Doktor ve Clara aniden kaçmaya başladılar. Sesten uzaklaştıklarını farkediyorlardı ancak geldikleri yol sanki yok olmuş  gibiydi. Biraz ileride yerde yatan yaşlı bir adam gördüler. Etrafı kan gölüne dönmüştü. Doktor yanına gidip baktıgında onun daha önceki yaşlı adam oldugunu anlaması uzun sürmedi. Etraftaki kan tamamen yaşlı adamın ağzından çıkmıştı. Clara kekeleyerek:

-"Doktor! B-b- bu nasıl olabilir?" dedi. Doktor cevap vermedi. Karşıdan koşarak gelen bir grup askerler yalvarırcasına onları takip etmelerini söylediler. Çaresizce yanlarına gittiklerinde Doktor onların buraya nasıl geldiklerini sordu. Askerlerden birisi:

-"Buraya kimse gelmedi. Tanrı Dünyamızı şu korkunç çığlıkla lanetledi! Artık burası güvenli değil. Sağ kalanları dünyadan kurtaracağız." dedi. Doktor:

-"Bu bir lanet değil. Bu bir uzaylı. Eğer kaçarsanız onların tüm evrene yayılmasına yardım etmiş olursunuz." 

-"Başka çaremiz yok efendim."

-"Sizleri bu iş için kim görevlendirdi."

-"Şu kavanozun içindeki dev kafa."

-"Kim?"

-"Sanırım ona Boe'nun yüzü diyorlarmış." Doktor ufak bir tebessüm gösterdi ve nerede olduğunu sordu. Askerler onun bu olaylar başladıktan sonra dünyadan götürüldüğünü söyledi.

  Doktor ve Clara gemiye getirilmişti. Uçuş için hazırlıklar yapılıyordu. Doktor aniden hazırlıkların kesilmesini istedi. zorlada olsa Clara ve Doktor gemiden çıktılar. Doktor şuan nerede oldugunu biliyordu. Eğer bu kez insanları kurtarmak istiyorsa dünyayı yok etmeliydi. Askerlerden tüm nükleer füzeleri atış için hazırlamalırını istedi. Askerler reddederek bunun kimseyi canlı bırakmayacağını söyledi. Doktor:

-" Merak etmeyin nükleer bombaların tümünü uçuş sırasında güneşe fırlatacağız. Bu sayede güneş daha erken patlayacak. Bu uzaylıların ismi Cold Scream. Bu evrene nasıl geçtiler bilmiyorum ancak ısıdan nefret ettiklerine eminim. Dünyayı kaynatacağız." Askerler planı kabul ettiler. Hazırlıklara başlayacakları sıra ortam sessizliğe büründü. Doktor neler olacağını hemen anladı. Clara sessizce gözünden bir damla yaş damlattı ve Doktor'a ağzında kan tadı olduğunu söyledi. Clara'nın yanına koşarak gözlerinin içine baktı. Göz bebeği belirgin şekilde büyümüştü. Çaresiz bir şekilde bağırarak: 

-"Koş Clara. Arkana bakmadan Tardis'e koş. Ona yaklaş ve nazikçe kapıyı açmasını söyle. Yap şunu! Bir şekilde Tardis'in içine gir ve ona gitmesi gereken yeri söyle!"

-" Doktor korkuyorum. Ne söyleyeceğim?"

-" Durma git! Sadece söyle." Clara koşmaya başladı. Esinti gittikçe arttı. İliklerine kadar işlemişti. Tardis'e bir adım kala o tiz çığlık sesiyle birlikte oracıkta bayıldı.

  Nükleer füzeler hazır hale getirildi. Gemiye bindikleri sıra doktor Clara hakkında endişeliydi ancak görevi yapmaya devam etti. Atmosferden çıktıkları an füzeleri güneşe ateşlediler. Uzay üssüne geldiklerinde Doktor saatlerce Tardis'ten bir sinyal bekledi. Aniden Tardis'in sesini duyan Doktor gözlerine inanamadı. Clara kapıdan çıktı ve Doktor'a sarıldı. Doktor şaşkın halde bunu nasıl başardıgını sordu. Clara cevapladı:

-"Unuttun mu? Ben imkansız kızım."

  Tam 2 gün sonra Dünya'nın yok oluşunu izlemek için bir parti düzenlenmişti. Doktor ve yol arkadaşı için davetiye hazırlanmıştı bile. Doktor davetiyeyi aldı ve Clara'ya seslenerek gitme vaktinin geldiğini söyledi.

Devamı için Doctor Who 1. Sezon 2. Bölümünü izleyiniz.. Teşekkürler..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 01, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Fısıltı (bölüm 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin