Güneşin ışığı küçük banyo camından sızıyordu. Küçük gözleriyle takip etti ışığı yine burda uyumuştu.
Sosyal-fobi hastalığı yüzünden her hafta sıkça banyonun soğuk sert zemininde yatırıyordu bedenini taki uyuyup sakinleşene kadar.
Ailesinin döktüğü her göz yaşına lanet ediyordu; oysaki sadece 18 yaşında hayatının baharında bir gençti.
Evet doğru ozamanlar başlamıştı zihni yavaş yavaş zehirlenmeye. Artık kendisinden korkmaya başlamıştı.
Aynada gördüğü beden kessinlikle ona aitti ama
ruhu kessinlikle ona ait değidi. Kendisinden nefret eder hale gelmişti üzerindeki depresyon sayesinde.
Zaman geçtikçe bir canavara dönüştüğünü hissediyordu.
Gerçekleştirebilecek çocukluk hayalleri gözünün önündeydi ama başarmayayacak kadar zayıf hissediyordu.
Bu sonsuz çölde hayatta kalmak için dua ediyordu her gün haykıra haykıra. Sol gözünden akan yaşı hızla sildi
sanki saf göz yaşı değilde zehir akıyordu kahvelerinden.
Yatığı zeminden doğruldu. Zemin ayağının altından kayıyordu sanki. Kapıyo doğru sarsak adımlar attı
güç kalmamış olan elini yavaşka kaldırıp kapıya vurdu.
-anne,baba açın kapıyı geçti.
dedi titreyen sesiyle.Hiçbir şey geçmemişti herşey her gün her saat her dakika yenileniyordu. Geçirdiği kırizler artık günlük rutini haline gelmişti.
Kapıya tekrar vurdu.
-açın kapıyı.
birkaç saniye sonra kapı yavaş tıkırtılarla açıldı. Annesinin kızarık gözleri görüş alanına girince tekrar tekrar lanet etti kendisine.
O olmasaydı ailesi bu durumda olmayacaktı. İç çekti hala şansı vardı o olmasaydı herşey normale dönerdi. annesinin üzgün bakışları altında
gitti odasına. canın canı acıyordu, annesi üzülüyordu buna son vermesi gerekiyordu kendisini dünyadan silmesi herşeyi yoluna sokarmıydı
annesi, baabsı arkasından çok üzülür, ağlarmıydı? titreyen dudakalrı yukarı kıvrıldı
belki bir gün belki iki gün hergün üzüleceklerine bir iki gün üzülmeleri daha iyidi.
Odasını eskimiş kapısına yürüdü. Ağlamayacaktı hem babası demiyormuydu erkek adam ağlamaz diye.
Elini kapının paslanmış demir anahtarına getirdi yavaş şekilde iki kere kilitledi. Nefesi kesiliyordu. üzerindeki koyu renk hırkanın
zincieini aşağı çekip bağlantısını kopardı. odasının ortasındaki kirli aynaya kısa bir bakış attı. yapabilirmiydi canına kıyabilirmiydi,
yapardı neden yapmasınki yaşamak için nedeni yoktu. o zaten çoktan ölmüştü. Arzularını kaybedeli hayatını başkalarnkiyle kıyaslayalı çok olmuştu.
psikiyatri bölümüne ilk gidişinde aileside onunla gitmişti ve onu tanıyamadıklarını söylemişlerdi. O bile kendini tanıyamıyordu kim tanıyabilridiki.
Derin bir nefes çekti içine, aynanın karşısına geçip sıkı bir yumrukla tuzla buz eti aynayı. Düşünceleri gibi dağıldı dört bir yana
elinin acısı umrunda değildi. Eyilip aldı eline cam parçasını, artık tutunamıyordu kendisini bu dünyada. O babası gibi güçlü değildi.
Kapını deli gibi çalması annesini kapıyı açması için yalvarışları hiçbirini takmıyordu . koymuştu kafasına yapacaktı. Gözlerinin yumdu ani bir şekilde
yardı bileğini. küçük bir inilti koptu dudaklarından. Kanın uğursuz kokusu ilişti burnuna. Akmaması içim tutuğu göz yaşları kokuyu aldığı an aktı.
Kırmızı onun için uğursuzluğun simgesiydi şimdi ise bir parçası. Üstüne çöken ağırlıkla kesik kesik nefesler almaya başladı.
Mutluydu peki mutlukukla beraber gelen korkuda neydi. Kapının arkasından annesinin feryadı doldu kulaklarına sonrası ise aşinası olduğu karanlık.
YOU ARE READING
HARD = Min Yoongi=
FanfictionGüneşin ışığı küçük banyo camından sızıyordu. Küçük gözleriyle takip etti ışığı yine burda uyumuştu. Sosyal-fobi hastalığı yüzünden her hafta sıkça banyonun soğuk sert zemininde yatırıyordu bedenini taki uyuyup sakinleşene kadar. Ailesinin döktüğü...