15. Huzur Verici

49 0 0
                                    

''Pelin çok gıcıksın!''

İki gün önce Beril Teyze ile aldığımız kıyafetleri üşenip bugün dolabıma yerleştirirken Azra arkamdan bana, dün yaptığı gibi yalvarıyordu. Arkam dönük dolaba kıyafetleri ve ayakkabıları koyarken onu bazen dinliyor bazen dinlemiyordum.

''Pelin dün de yalvarttın. Hadi!''

Bu elbiseyi iyi ki almışım. Oraya giderken giyebilirdim belki. Tabi Azra ikna edebilirse.

''Kızım çocuk bizim için gelmiş diyorum bir ziyaretine gitmiyorsun. İki adım yer. Çok kırılır hadi gel!''

İşte orası. Efeler. Nolmal bir gün, normal bir yer ve normal insanların olduğu bir yer olsaydı orası giderdim ama o üçlü kombo varken gitmem. Bunu Alper'e ben de nasıl yaptım bilmiyorum ama sanırım bugün gitsem iyi olacaktı.

Elimdeki askıyı arkamı dönüp yatağa bıraktım ve bana arkamdan yüzüm dönükmüş gibi yalvaran Azra'ya baktım. Bunu tahmin etmesi kolaydı çünkü arkamı döünce tam da o pozisyonda olduğunu gördüm. Bir süre kıpırdamadan birbirimize baktıktan sonra baygın bir sesle ve isteksiz bir tavırla konuşmaya başladım. 

''Telefonumun şarjı dolsun bir.'' 

Azra biraz daha baktıktan sonra kobul ettiğimi anlayıp boynuma atladı. Çok sevindiği ve beni çok sevdiği hakkında bir şeyler mırıldanırken ben de biraz olsun gülümsemeyi tercih ettim. Boynuma yapışmayı bırakıp bu sefer yanağımı öptükten sonra ''1 saat sonra çıkarız.'' dedi ve odadan ayrıldı. Zıplayıp cırlaya cırlaya.

Makyaj masasının yanında ki prize taktığım telefonu elime alıp Başaktan gelen mesaja baktım.

''Tabi İtalya'ya gitsem ben de beni unuturdum. -_-''

Kendi kendime sırıttıktan sonra cevap yazdım ve dolabın yanındaki poşetleri bir sonraki gün yerleştirmek şartıyla kenara koyup elime o elbiseyi aldım. Üzerime geçirip hazırlanırken Başak'la mesajlaşmaya devam ettim. Bileğime ince bilekliklerimi taktıktan sonra iki gündür düz olan saçlarımı elimle düzelttim ve bir yanını kulağımın arkasına sıkıştırıp telefonumu şarjdan çıkardım. Merdivenleri inerken Azra'nın çoktan inmiş olduğunu tahmin ettim. Alt kata uyuşuk adımlarla vardığımda Azra'nın gerçekten de benden önce aşağıda olduğunu görünce salona girmeden gözlerimi devirmek için durdum. Salona girince kimsenin olmadığını görüp rahatladım. Azra'nın benim odamdaki halinden eser yokru. Bu makyajı bu kombini hemen nasıl yapıyordu şaşıyordum. 

''Hazırsan erken gidebiliriz.''

1 saat demiştin, yarım saat belki oldu. İtiraz edip boşu boşuna debelenmek istemedim ve gözlerimi devirip ayağa kalktım. Gülümseyerek arkamdan geldiğini hissediyordum. Dışarıya çıktığımızda etrafı Azra'nın bana teşekkürlerini dinlemeden izleyerek onlara gitmeye başladık. Yolda gördüğüm her köpek bana Thomas ve İce'ı hatırlatıyordu. Gitmeden önce tamamen onlarla 2 gün geçirmiştim. Annem ve babama emanet etmiştim onları ve babamın da onları en az benim kadar çok sevdiği için onlara zarar gelmesine izin vermeyeceğini bildiğim için içim rahattı. Thomas biraz yaşlanmıştı ve ben Türkiye'ye dönmeden ölmese iyi olurdu.

Başak'la mesajlaşırken onların evinin önüne geldiğimizi Azra uyarınca fark ettim. Kısa bir mesafeydi ve her dakika Azra onlara gidebilir ya da onlar çıkıp bize gelebilirdi. Bahçeye girip kapıya doğru ilerlediğimiz sırada üçlü kombo bahçeden çıkıp yanıma doğru geldi.

''Ne zaman geleceksin diyordum ben de.''

Alper'in boynuma atlamasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Azra'nın sırıttığını hissederken ''Zar zor ikna ettim.'' dedi. Anlaştınız mı yani? Asıl gıcık senmişsin Azra!

Aşkıma SeyirciyimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin