18. Bölüm

3.3K 236 1K
                                    

Cuma sabahı kendimi dehşet mutlu hissederek uyandım. İki gün içerisinde oldukça kısa zamanlarda görüşebilmiştik ama yine de bana yetmişti. Aslında yetmemişti ama hiçten iyiydi işte. Üstümdeki örtüyü iterken kendimi biraz suçlu hissetmeye başlamıştım. Sanki tüm bu olaylar çözülmeden önce kendimi mutlu hissetmem yasakmış gibi geliyordu. Okulda hala elini kolunu sallayarak dolanan bir katil vardı... Sözde Detektif Fury olayı araştırıyordu ama sanki bir arpa boyu bile yol katedememişlerdi. Hala bir bilgi yoktu. En kötüsü de olayın haberlere 'bunalımdaki bir öğrencinin intiharı' olarak yansımasıydı.

"Günaydın." Rhodey uyku yüzünden kalınlaşmış sesiyle konuştuğunda düşüncelerim de bölünmüştü. Aslında ona bunun için minnettardım. "Günaydın." dedim gözlerimi ovuşturarak. Uzandığım yerden kalkıp saçma hareketler yaparak gerilmiş kaslarımı açmaya çalıştım.

Rhodey yataktan kalktığında acıyla inledi. "Bu yakın dövüş kısmı beni öldürüyor." Kontrollü bir şekilde yatağından kalkarken konuştu. "Gönüllü dayak yiyoruz resmen." Üstümü giyinirken bu haline güldüm. Herkes aşağı yukarı onun gibiydi. Bendeyse durum biraz daha iyiydi. Strange beni her üç yere düşürüşünden birinde tutuyordu. Neredeyse hiçbir zaman bana gerçekten vurmamıştı da.

***

Tabldotlarla masaya yerleştiğimizde Rhodey sırıtıyordu. "Ne?" dedim gözlerimi ona dikerek. "Bugün ikinci gün." Elimi uzatıp başımı kaşırken konuştum. "Ne?" gözlerini devirdi ve başıyla arkasında kalan yeri işaret ederek konuştu.

"İki gündür Rogers'a arkanı dönerek oturmuyorsun." Evet... anlatmamıştım. Anlatacak bir şey yok gibi gelmişti. "Biz hallettik." dedim bir an için gözlerimi kaldırıp o tarafa bakarak. Mavi gözlere karşılaşınca hafifçe sırıttım. O da karşılık verince önüme döndüm.

"Günaydın." Hemen yanıma konan tabldotla başımı yanıma oturan kişiye çevirdim. Stephen Strange geniş gülümsemesiyle çatalını önündeki yumurtaya daldırdı. "Bir de nereden anladığımı soruyorsun." Bir parça yumurtayı kaldırıp hafifçe kokladı. Yenilebileceğine karar vermiş olacaktı ki ağzına götürdü. Çiğneyip yuttuktan sonra onu sessizlikle izleyen Rhodey'e ve bana baktı.

"Oturmak için izin almadığımdan mı öyle bakıyorsunuz?" Şaşkınlığını üstünden atan ilk kişi ben olmuştum. "Şey onunda etkisi var tabi." Rhodey benim yerime devam ederek konuştu. "Ama daha çok neden bizle oturduğunu sorguluyoruz." Çatalıyla bir beni bir de Rhodey'i işaret etti.

"Evli çift gibisiniz." Ağzımı açmıştım ki o yeniden yumurtasına dönerek konuştu. "Tabi biriniz düz olmasaydı." Rhodey'le birbrimize şapşal şapşal bakmaya başladık. O ise kendi yemeğine devam ediyordu. Rhodey ağzını oynatarak sordu. Nasıl biliyor? Başımı iki yana söyleyerek ona aynı şekilde cevap verdim. Bilmiyorum.

"Konuşmanız bittiyse-" başını yemeğinden kaldırıp ikimize kısa bir bakış attı. "İnsanları uzaktan izlemeyi severim." durumu açıklamak adına konuşmuştu. Tabldotu önümden iterek ona döndüm. "Strange." Ağzındakileri çiğnerken o da bana döndü. "Neden bir anda etrafımızda dolanmaya başladın?" Direkt olmam onu şaşırtmış gibi durmuyordu. Omuzlarını silkti ve önündekilerle oynayarak konuştu.

"Sizin değil senin." Yüzüm oldukça şaşkın bir ifade aldığında o kısa bir kahkaha attı. "Şaşkın halin komikmiş Stark. Şaka bir yana, gördüğün gibi pek bir arkadaşım yok." Sesini kısarak öne doğru eğildi ve Rhodey'e dönerek konuştu. "Aramızda kalsın pek sevilmiyorum da." Geriye çekilip umursamazca ekledi.

"Sizin gibi." Eh, Rhodey de ben de bunu dile getirmeksekte pek popüler olmadığımızın farkındaydık. Sorun bendim aslında ama Rhodey de kurunun yanında yanan yaş oluyordu. "Peki bizim seni seveceğimizi nereden çıkardın?" Seveceğimizi kelimesini bastırarak sormuştu Rhodey.

Black Love/StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin