normalde böyle yazılar pek yazmam -aslında hiç yazmam- ama son zamanlarda kendim ile ilgili garip hissettiğim bazı şeyler var ve ciddi anlamda bu kitabı günlüğümsü(?) bir şey olarak gördüğüm için, özellikle geriye dönüp bakabileyim diye yazmak istedim
hatta o kadar önemsiz şeyler yazacağım ki sadece kendi kendimin içini rahatlatmak için olacak, okumak asla zorunda değilsiniz, hatta canınızı sıkmayı hiç istemem o yüzden ciddi şeyleri sevmiyorsanız direkt burada bırakabilirsiniz
boş yaptım
şu an ananemin yazlığındayım ve ciddi anlamda benim tüm çocukluğum burada geçti
mesela balkondan aşağıya baktığımda hala kuzenlerimle evin küçücük bahçesinin arkasına gitmeyi korktuğumuzu hatırlar gibiyim, arka bahçenin hep karanlık olduğuna ve oraya gidenlerin bir daha geri dönemeyeceğine falan inanıyorduk
sonra pencereden dışarıya baktığımda bir çam ağacı var, altı yaşımdayken o ağacın büyüyüp pencereme ulaşmasını çok isterdim, yedi yaşıma geldiğimde pencereme çok yaklaşmıştı ve o yaz teyzemler o ağacı budamışlardı, ağaç yine küçülmüştü, ve ben hayatımda o kadar ağladığımı hiç hatırlamıyorum
çocukluk işte, aynı anda büyürken bir anda istemesem de ondan önde olduğum için, büyümek beni korkutmuştu, çok ağlamıştım, hatta düşündükçe hala kendimi garip hissediyorum
buraya kadar okuduysanız, boş yaptığım için üzgünüm, belki yayınlamam bile, şu an ne yaptığım hakkında bir fikrim yok
bu yazlığa gelince kendimi 2018 yılındaymış gibi hissetmiyorum, sanki bir ruhmuşum ve tüm küçüklük anılarımın arasında dolanıyor gibi hissediyorum, ve bu his, üzücü, gerçekten başka bir kelime ile tanımlayamam, kendimi çok garip hissediyorum, böyle hissettiriyor
mesela şu an bunları yazarken oturduğum koltuk, dedemin hiç kalkmadığı koltuğuydu, o şu an yok, şu an bunu yazdım diye üzülmüyorum, eğer okursanız merak etmeyin, sadece burada otururken, bu koltuğun bir yedi yıl öncesini düşünüyorum ve kendimi anılarım arasında boğuluyor gibi hissediyorum
ciddi anlamda burası beni boğuyor, iyi bir şekilde mi kötü bir şekilde mi bilmiyorum.
şu an ne yazdım, nasıl gidiyor, nasıl sonlanacak bilmiyorum ama tek bildiğim şey zamanı sevmediğim, zaman ciddi anlamda insanın kendisini sorgulamasını sağlayan bir şey ve bu bazen can yakıcı olabiliyor
son zamanlarda sürekli kendimi çevremden, ailemden, kendimden uzaklaşıyor gibi hissediyorum, çünkü buradayken bazı şeyleri düşünürken çok değiştiğimin farkına varıyorum, ve bu farkındalıkla da daha da fazla değiştiğimi
bu ürkütücü
büyüdüğünü anlamak ürkütücü
ve son zamanlarda aklıma çok takılan bir şey olduğu için yazmak istedim, belki uzun bir süre sonra açar bu yazıyı okurum, ne saçmalamışsın ipek derim, yayından kaldırırım, hiçbir şeyi kestiremiyorum cidden
ama şu anki tüm hislerimle bunu yazdım ve, eğer buraya kadar geldiyseniz, okumak zorunda değildiniz, teşekkür ederim, çok çok teşekkür ederim
(bunu da neden yazıyorum bilmiyorum ama bu düşüncelerime en iyi tercüman olan şarkı son zamanlarda sign of the times, zaten bu şarkının hiçbir zaman 'aşk' hakkında olduğunu düşünmemiştim, ama ilk kez sözleri bu kadar içime işliyor, :')
sizi seviyorum, bu melankolik sayılıp sayılamayacağından emin dahi olamadığım yazıyı umarım okuyup, içinizi karartmamışsınızdır
hepiniz tek tek, ayrı ayrı, çok özelsiniz, hiçbir zaman yalnız değilsiniz bunu unutmayın
hala neden boş yaptığım hakkındaysa benim de bir fikrim yok, dönüp de yazımı kontrol etmeyeceğim çünkü biliyorum, okursam 'az önce ne yazmışım, bu ne' diyerek sileceğim ve o anki his ve düşüncelerimle yazdığım bir şeyi silip yok etmeyi şu an hiç istemiyorum
sizi çok seviyorum, her zaman buradayım, her şey için.
(silmiştim, silmemeye karar verdim :')