AYRAN-1

12 1 0
                                    

Aynadaki yansımama bakıp tekrar tekrar ofladım. Sahi, ne gerek vardı bu kadar süslenmeye? Üstümdeki siyah önü kısa arkası uzun fırfırlı elbiseyi aşağı çekiştirip bacaklarımı kapatmasını sağladım. Ne yapayım yahu rahatsız oluyordum. Kafamdaki kocaman topuz ve yüzümdeki badanayı anımsatan makyaj ise beni olmadığım biri gibi gösteriyordu. Ağladığım için makyajım biraz bozulsa da, dondurucu sıkıldığı için fazla etki etmemişti.
Odamın kapısı tıklatıldığında gözlerimi silip yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim ve kapıya doğru "gel" diye bağırdım. Ablam kafasını kapıdan uzattığında gülümseyip içeri gelmesini işaret ettim. Yanıma gelip kollarını sıkıca bana sardığında dayanacak gücümün kalmadığını fark etmiştim. Ağlamaya başladığımda bana daha sıkı sarıldı. Sanki o da ağlamamak için bana tutunmuş gibiydi.
"Hey, dur bakalım! Bugün annemizin en mutlu günü, Ahu. Bunu ona yapmaya hakkımız yok." dedi gözlerimi silerken.

Haklıydı.

Babam bir süre önce bizi terk etmişti ve annem üzerinden çok zaman geçmemesine rağmen biriyle tanışıp evlenmeye karar vermişti. Evlendiği adam oldukça varlıklı biriydi ve eski karısından bir oğlu vardı. Oğlu hakkında bildiğim şeyler bir elin beş parmağını geçmiyordu. Sadece adının Toprak olduğunu ve ablamla aynı üniversiteye gideceğini biliyordum. Muhtemelen benden 2 ya da 3 yaş büyüktü. Annemin kocasının ise adından başka hiçbir şey bilmiyordum. Vural Dilmen. Bu kadar zengin olduğuna göre Ali Ağaoğlu'nun ve ya Bülent Ersoy'un akrabası olmalıydı.

Ablam beni dürttüğünde düşüncelerim benden kaçıp beynimin bir köşesine saklandı. "Artık gitmeliyiz kuzum." dedi ondan beklenmeyen yumuşak bir sesle. Başımı aşağı yukarı sallayıp aynada son kez kendime baktım. İşaret parmaklarımın tersini gözlerime bastırıp kalan gözyaşlarını sildikten sonra ablamla birlikte odadan çıktık. Evin bahçesi çiftlik kadar büyük olduğu için düğün burada olacaktı. Bakışlarımı evin gösterişli kapısından bizim olduğumuz tarafa gelen annem ve Vural Beye  çevirdim. Annemin yüzünde kulaklarına varan bir sırıtış vardı. Çok mutlu görünüyordu benim yüzümdeki yapmacık gülümsemenin aksine.

•••

Zenginleri cidden anlamıyordum. Hayır o kadar paranız var, neden paradan kaçınıp sadece bar masası koyuyorsunuz şu davetlere? Ayaklarım bedenime ihanet ederken eve girip kendimi bulduğum ilk koltuğa attım. Eğer biraz daha orada kalsaydım bir poşet bulup üstüne oturacaktım çünkü. Ağrıdan mahvolan bileklerimi ovuştururken bir yandan da ofluyordum.
"Of Ahu of! Ne vardı da topuklu giydin be kızım?"

Ben kendi kendime söylenirken içeri birisi daha girdi.
Aman Yarebbisi!

Çocuğu sapık gibi süzerken mutfağa girip su istedi. Gözleri benim mavi irislerimi bulduğunda utançla başımı eğdim fakat yakalandığımı erkeksi kahkahası kulağıma dolduğunda fark etmiştim. Ayakkabılarımı elime alıp odama çıkmak üzere ayağa kalktığımda çocuğun yeşil gözlerine bakıp dil çıkardım ve arkama bakmadan odama doğru koştum.

Kapıyı arkamdan kapatıp kilitledikten sonra kendimi yatağa attım. Tamam yakışıklıydı eyvallah, ama bir Dylan O'brien de değildi. Ah benlerine kurban olduğum!

Ben Dylanla 3.çocuğumuzun ismini düşünürken odanın kapısı hunharca çalındı. Bir an durup alacaklım olup olmadığını düşündüm. Sonra saçmalamayı kesip kapının kilidini açtım. İçeri nefes nefese bir kız yığıldığında aklıma gelen tüm sureleri okuyup kapıyı arkasından kapattım. Kız siyah saçlarını arkaya atıp odamdaki pufa oturdu. Ben hala şaşkın gözlerle onu süzerken o nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.
"A-adım I-Ilgın." dedi nefes nefese. Sonunda nefesini düzene soktuğunda yanına eğildim. "İyi misin?" dedim yüzüne bakarak. Baş parmağını 'evet' anlamında kaldırdığında yere oturdum. Bir süre bakıştıktan sonra şizofren gibi gülmeye başladı. Harika! Şimdi de kafayı tırlattı.

AyranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin