"Hey Persephone!" Adımın seslenilmesiyle arkama döndüm. Aptal kardeşimi bulmak için bu aptal okula gelmiştim ve şimdi de biri bana sesleniyordu hemde gerçek adımla. Gördüğüm 4 kişiyle birlikte duraksadım. "Aptal mısın bana neden gerçek adımla sesleniyorsun?" Fısıltıyla konuştuğumda gülerek elini uzattı. Makuldü. Yeni tanışıyormuş gibi yaparak dikkat çekmezdik. "Ah pardon güzel bayan ben Taehyung" Yani Thanatos. "Ah memnun oldum bende Hansel." Hades'in kardeşiydi, seçtiği vücuda baktım oldukça etkileyiciydi, hepsinin öyleydi. Bu bedenleri değiştirecek olmaları üzücüydü. Tekrar önüme uzanan minik elle kahkaha atmak istesemde kendimi dizginledim. "Jimin" Eresbos. "Ah bende Jin" Akslepios. Gözlerimi son kişiye çevirdim. İnsanlar aptaldı. Bizim hakkımızdaki efsaneleri oldukça komikti. Bana ilk gördüğü anda aşık olduğu için beni yer altına kaçırdığını söylüyorlardı. Yanlıştı. Benden hep nefret etti, büyük savaş zamanında beni koz olarak kullanarak hayatta kaldı. Abileri Zeus ve Poseidonun aksine. "Jungkook diyebilirsin." Sadece başımı salladım. " Kardeşlerim nerede? " Omzuma dolanan kolla kocaman gülümsedim. Ruhum varlığını sezmiş ve ona olan derin bağımla birlikte özlemimi hemen gün yüzüne çıkarmıştı. Ona dönerek kocaman sarıldım. Bizi ayrı bırakmaları oldukça saçmaydı. O benim abimdi. "Risus! Yüce Nyx aşkına! Seni çok özledim" Elini nazikçe ağzıma koydu. "Bana Hoseok de kardeşim." Başımı sallayarak güldüm. Arkasında ki iki bedene baktım. Ah abilerim! Onları o kadar özlemiştim ki! "Peki sana ne diyoruz? Hala Namjoon mu?" Kocaman gamzelerini ortaya çıkararak bana sarıldı ve başımın üzerine şefkatli bir öpücük bıraktı. "Tam üstüne bastın bebeğim" Diamon. Zeka ve bilgelik tanrısı. Tam olarak oydu işte. Parlayan gözleri bile kilometreler öteden ben zekiyim diye bağırıyordu. En sona kalan en büyük fakat şuan en küçük gibi görünen abime baktım. Dosdoğru ve dik bakışlarla Jungkook'a bakıyordu. Ah bu isimlerine alışamayacaktım sanırım. Hepsi bedenleriyle birlikte isimlerini de değiştirmişti. Namjoon hariç, o hiç değiştirmezdi. "Hey abi. Kardeşine sarılmayacak mısın?" Üzerimizde şiddetli bir rüzgar esti. Lanet olası abiniz rüzgar tanrısıysa eğer bu oldukça normal bir durumdu. "Thyphon kendine gel!" Bana bakarak hafifçe gülümsedi. "Yoongi de. Hey! Büyüdün mü sen? Boy atmış gibisin." Bu dediğine ben ve kardeşlerim kahkahayla gülerken diğerleri buz suratlarla bakmayı tercih etti. Jungkook boğazını temizledi. "Aresten bir iz hala bulamadık. Şehirdeki en kalabalık okulu seçmiş. Ve görüntüsünü de bilmediğimiz için burada görev sana düşüyor Persephone." Ruhları sezebiliyordum hele ki bu ruh bir tanrıya aitse benim için tonlarca kömür arasından elmas seçmek kadar kolaydı. Taehyung konuşmaya devam etti." Hepimizi farklı dönemler olarak dağıttık. Böylece işimiz daha kolay olabilir. " Her döneme iki kişi demekti. Herkes başıyla onayladı ve Taehyung tarafından ellerine verilen kağıtlarda yazılan sınıflara ilerlemeye başladı. Sınıfım giriş kattaydı, ve görünüşe göre Jungkookunda öyleydi, en küçükler olduğumuz için en küçük sınıflar bize kalmıştı. Hiç konuşmadan o sağa ben sola saptık. Hayatımız boyunca hep böyleydik birbirinin zıttı ve ters yönler, birbirinden apayrı karakterler. Omuz silkerek sınıfa girdim umarım Aresi hemen bulur ve kardeşlerimle buradan defolup giderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN ÇOCUKLARI
FantasiaGecenin evlatları! Göreviniz sizi çağırıyor, karanlık sizinle olsun