welcome to the hotel california

169 27 7
                                    

There she stood in the doorway;

I heard the mission bell

And I was thinking to myself

'This could be heaven or this could be Hell'

Kızıl saçlarının önüne düşmesine sebep olan serin rüzgara lanetler okudu genç adam, bandanası arabanın arkasında kaldığından dolayı geriye itilse bile sabit durmuyordu ince teller. Sıkıntıyla ofladı, bu ufak sorunun moralini bozmasına izin veremezdi, zaten geçen geceden beri yolda olduğundan sinirleri yeterince bozulmuştu. Öte yandan esen fırtına da duracağa benzemiyordu - aksine şiddetlenmişti- 'kalacak bir yer bulmalıyım, yoksa bu soğuk kuzey rüzgarı Sahra'ya kadar sürükleyecek beni' diye düşündü. Bir otel, olmadı bir motel dahi işini görürdü; hiçbir zaman rahata düşkünlüğü olmamıştı, olacak durumu da yoktu ya, orası ayrıydı. Küçüklüğünden beri sokak sokak, şehir şehir dolaşır dururdu; bağlılığı yoktu etrafındakilere. Sadece altındaki siyah dört tekerlekli dostu ayrıydı onun için, altı yaşındayken onu yanına alan Paula'dan  yadigardı. Babası onu bir hiçmişcesine kapı dışarı ettiğinde, ki Chanyeol de böyle düşünüyordu-o bir hiçti, serseriler gibi aylak aylak dolaşmaya başlamıştı; altı yaşında ne kadar serseri olunabilirse Chanyeol de o kadar serseriydi işte. Yine açlıktan kıvrandığı bir gün batımında Paula çıkmıştı karşısına, onun kendisinin ilk aşkı olduğunu görür görmez anlamıştı, Chanyeol'ün yıllarca denese bile yapmayı beceremediği havalı bir girişle tanıtmıştı kendini. Sonrasında küçük çocuğun durumunu öğrenmiş, onu  yanına almaya karar vermişti, oysa Chanyeol küçük bir çocuk değil küçük bir şeytan olduğunu iddia ediyordu- aksi halde haftalarca nasıl kendi başının çaresine bakabilirdi ki?

Yıllarca birlikte oradan oraya seyahat ettiler, Paula bir gezgindi, altlarında altmış yedi model Impala'ları ile yenilmez olduklarını düşünüyorlardı; en azından Chanyeol öyle düşünüyordu. Yıllar sonra, orta yaşlı kadının arada sırada yaptığı gizli görüşmelerden haberdar olduğunda on altı yaşındaydı, artık onun bir gezginden fazlası olduğuna kanaat getirmişti. Büyüğüne sorduğu zaman Paula; brains of elderly slow because they know so much, diyerek konuyu kapatmıştı.

Işıl ışıldı Paula, gülümsemesi de öyleydi. Çoğu insan gibi dışarıya yansıttığının aksine zorlu bir geçmişi vardı, gençliğinde gayrimeşru bir şekilde hamile kaldığından ailesi ile bağlantısını daha on sekiz yaşındayken kesmek zorunda kalmıştı- bebek daha doğmadan ölmüştü, hayatını kazanmak için erkeklerin altına bile girmişti. Yaşamının ikinci baharı yaklaşırken yeraltı çetelerine bulaşmış, aşık olmuş, sevdiği insanı kaybetmişti; bunların hepsi bir çırpıda yaşanmıştı ancak anılarının değeri Paula için paha biçilemezdi. Yıllarca itiraf etmesede, Chanyeol'ü bulduğu zaman yalnızlığının azalacağını düşünmüştü, ölürken bile onu yanına almanın hayatı boyunca verdiği en iyi karar olduğunun farkındaydı.

Chanyeol'ün yirmi üçüncü yaş gününden aylar sonra, bir vişne ağacının altında ölü bulunmuştu Paula. Hiç kimse nasılını ya da nedenini bilmiyordu - çok gizemli bir ölümdü; ne bir yara izi, ne bir zehirlenme belirtisi bulunabilmişti vücudunda, sonsuza dek bir sır olarak kalacaktı- Chanyeol onun son anını huzurlu bir şekilde, acısızca geçirdiğine inanıyordu. Tanrı varsa -ki olmadığına neredeyse emindi- Paula huzurlu olacaktı. Pamukşeker gibi biri, nasıl sonsuz acıya mahkum edilirdi ki? 

Aklına doluşan anılarla gülümsedi genç adam, gülünce gamzeleri çıkardı ve göz altları kırışırdı-Paula bir keresinde onun bu özelliğini çok sevdiğinden bahsetmişti, yıllar geçiyordu hissettiği özlem geçmiyordu. Tatlı bir özlemdi bu, acı vermiyordu, sadece içinde hoş bir burukluk vardı. Onun, hayatının aşkının yanına gittiğini düşünüyordu.

Chanyeol, yolun sol tarafından gelen ışığı farketti, bir tabela da neon renklerle "Hotel California" yazıyordu. Geceyi geçirebileceği bir yer bulmanın sevinciyle arabasını hızlandırdı. Vakit gün batımıydı, gökyüzü turuncuya boyanmıştı. Yıldızlar ufaktan belli oluyordu. Otelin çatısına çıkıp zaman geçirmeyi aklına not etti, buradan gece gökyüzünün çok iyi gözlemlenebileceğine emindi. Oda bulamayacağıyla  ile alakalı tüm kuşkuları oteli görünce uçup gitmişti, burası zaten ıssız bir yer sayılırdı, ayrıca otelden çok motele benziyordu.  Yine de pek üzerinde durmadı, içeri yönlendirdi adımlarını.

Kahverengi dikdörtgen masanın önünde durdu, burası resepsiyon olmalıydı. Sarı renkli parlak çana birkaç kez bastı. Etrafta kimsenin olmamasını fırsat bilip odayı incelemeye koyuldu. Otelin siyah çerçeveli büyük cam kapısından girdiğinizde karşınızda direkt olarak Chanyeol'ün önünde durduğu masa kalıyordu. Masa çürümeye yüz tutmuş gibiydi, üstündeki tozlar da cabasıydı. Kapının solunda ise birkaç koltuk ve oyun masası vardı. Koltuklar genel olarak kırmızı ve turuncu tonlarındaydı; renkleri solmuş olduğundan ayırt etmek zordu. Oyun masaları ise yeşil tonlarındaydı. Duvarlar hoş bir sarı ile boyanmış, tuvaller ve tablolar ile süslenmişti.

Odayı incelemesi sona erdiğinde koridorun yanında duran çocuk ilgisini çekti; o da dikkatle kapıdan içeri giren ateş saçlı adamı süzüyordu.  Chanyeol'ün onu farkettiğini görünce  utanmadan edemedi, kulaklarına kadar kızardığına neredeyse emindi. On dokuz yaşlarında gösteren güzel yüzlü çocuk müşterisine doğru yavaşça adımladı. "Hotel California'ya hoşgeldiniz" dedi, burada çok iyi zaman geçireceğinizden kuşkunuz olmasın!

Chanyeol istemsizce gözlerini çocuğun üzerinde dolandırdı; Gözleri kızgın bir okyanus kadar lacivertti, ara ara yeşillikler yayılmıştı -suyun dibindeki mercanları andırıyordu- göz altları hafiften kızarıktı. Chanyeol bu kızarıklıkların neden oluştuğunu merak etmekten kendini alamamıştı, sormak istedi ama çocuğu tanımıyordu bile. Yanaklarından elmacıklarına uzanan bal rengi çiller ise yüzüne ayrı bir hava katıyordu. Saçları ve kaşları çilleri ile aynı renkteydi. Üzerinde mor çiçekler olan mavi bir gömlek giyiyordu, altında siyah dar bir pantalon vardı.

Bu, diye düşündü Chanyeol.

Bu benim cennetim de olabilir,

Cehennemim de.

×××××

Eagles'ın Hotel California şarkısından esinlendiğim bir mini-fic olacak. Beş bölüm civarı süreceğini sanıyorum. Ama bana güven olmaz, belki daha da uzun sürer. 


çilleri bal tanesi //chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin