Umutlarını yitirmek üzereydiler. İçlerinde kalan son umut kıvılcımlarıyla harekete geçtiler ve istasyondan ayrılmak üzere hazırlık yapmaya başladılar. Bu defa daha uzun bir araştırma evresi gerçekleştireceklerdi. Bu araştırma 2 ay kadar sürecekti. Çünkü bu onların son umuduydu. Son kez deneyeceklerdi. Bu işe adadıkları yıllar, çabalar, araştırmalar boşa gidebilirdi ve hiçbiri bunun olmasını istemiyordu. Ama o bu konuda takım arkadaşlarının aksine daha umutluydu. Böyle düşünmesini sağlayan şey onlardan birkaç yaş daha olması olabilirdi. Ama yinede takım arkadaşlarının da onun gibi pozitif olmasını istiyordu. Sonuçta en siyahın içinde bile bir beyaz vardı. Umutsuzluğa kapılmak yersizdi.
"Aren bilgisayar yazılımlarını kontrol ettin mi?" Bu soruyu kaptanları Carlos soruyordu. Tamamen ifade barındırmayan bir soruydu. Carlos uzun yıllar astronot olup birçok başarı kazandıktan sonra bir hata yapması yüzünden insanların gözünde o kadarda saygı değer biri olarak görülmüyordu. Ama eğer bu görevi kısa sürede başarıyla tamamlarlarsa itibarına yeniden kavuşabilirdi.
"Evet kaptan kalkışa hazırız." Aren küçük bir tebessüm ve heyecandan dolayı parlayan gözleriyle takımın kaptanına baktı. Kaptan memnun olduğunu hissettiren bir kahkaha attı.
"Bütün eksiklerimiz tamam olduğuna göre araştırmamıza tekrar başlıyoruz arkadaşlar!" diye çoşkuyla bağırdı. Hepsi çok heyecanlıydı. Çünkü bu araştırmadan da bir sonuç alamazlarsa geri dönmek zorunda kalacaktılar. Ve bu astronotluk hayatlarının bitmesine bile yol açabilirdi.
Takımları 6 kişiden oluşuyordu. Kaptan Carlos, yardımcı pilot Jack, ikinci yardımcı pilot Miyu, Sirenna,Leo ve Aren. Bu araştırma gezisi nedeniyle takımda bir sürü anlaşmazlık çıkmıştı. Leo ve Serenna dünyaya dönmeyi ve tekrar araştırma yapmalarının saçma oldugunu savunuyordu. Jack, Miyu ve Aren ise dünyaya benzer bir gezegenin olabilceğini düşünüyordu çünkü uzayda 5 yıl boyunca yaptıkları araştırmalar sonucunda bazı bulgulara rastlamışlardı. Kaptan Carlos ise iki tarafada katılmıyordu. Yani öyle bir gezegeni bulucaklarından emin değildi ama gerisin geri dönmekte istemiyordu.
Bu nedenle bu son araştırma gezisine onu ikna edebilmeyi başarmıştılar. Dünyaya benzeyen bir gezegen bulmasalar bile bu gezegenin bulgularına rastlamak istiyordular. Çünkü elleri boş dönemezlerdi. Şayet tüm dünya bu heyecan verici haberi bekliyordu.Gemi yaklaşık 10 dakika içerisinde kalkışa geçicekti. Bu nedenle hepsi basınca dayanıklı kıyafetlerini giyindi ve yerlerine geçti.
"Kalkışa geçiyoruz! Son 10 saniye! 10,9,8,7,6,5,4,3,2,1"
Geri sayım bittiğinde uzay mekiği kalkışa geçmişti. Uzay boşluğunda süzülerek ilerliyorlardı. Tam 2 ay boyunca çeşitli galaksi ve gezegenleri gezicek, dünya atmosferine sahip, yaşam bulunan bir gezegen arıycaklardı. Bu görev son derece heyecan vericiydi. Bütün herkes heyecanlıydı. Aynı zamanda da geleceklerinden habersizdiler. Dünyanın bir nevi geleceğini belirleyecek olan bu geziyi yapmak zorundalardı. Bunun sebebi yeni dünyayı bulurlarsa dünya yok olduğu taktirde bu yaşam olan diğer gezegene yerleşebilirlerdi.
"Güvenli bölgeye girdik. Yer çekimli alan aktive ol."Mekik son teknolojiyle tasarlanmıştı. Sese duyarlı çalışıyordu ve fazla yakıt tüketmiyordu. Üstelik dışındaki levhalar hem eskisinden daha hafifti hemde dayanıklıydı.
Aren dalgındı. Kendi kendine düşünürken büyük bir umutsuzluğa kapıldığını hissetmişti. Bundan sonra ne yapacaklarını düşünüyordu. Sahiden bulabilcekler miydi yeni dünyayı ?
"Hey Aren ne düşünüyorsun öyle? Dalıp gitmişsin yine uzaklara. İyi misin?" Miyu Aren'in en yakın arkadaşı olmuştu bu zamana kadar. Bu nedenle Miyu'ya endişesinden bahsedebileceğini düşündü.
"Bilmiyorum Miyu. Kafam çok karışık. Sahiden yeni dünyayı bulabilcek miyiz diye düşünmeye başladım." Endişeli gözlerle arkadaşına baktı.
"Merak etme Aren. Ben bulacağımızdan eminim." dedi Miyu dostuna gülümserken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Çağrısı
Science FictionGözlerimizi kamaştıran bu güzellik karşısında hepimiz şaşırmıştık. Hiçbirimiz tek bir kelime bile söylemeye niyetli değildik. Sadece bu mükemel görüntüyü seyre dalmıştık. 'Bu bir düş mü?' diye sormuştum kendi kendime. 'Bu esen ezgili rüzgar, temiz h...