çocuk ve biri

4 0 0
                                    

Çocuktun, küçüktün, büyüdün. Hem de ne büyüme ama. Hayat büyütmek zorunda kaldı seni. Direndin ilk başta alışmak zor geldi. Hayatın yükleri bir anda omuzlarına salınmıştı. Sen bir çocuktun sadece, bu denli ağır yükleri nasıl kaldırabilirdi ki minik vücudun? Zorlandın, tek başınaydın. Tek başınaydın dediğim, bu hayatı kendin için yaşaman gerektiğini anlayacak deneyimlere ev sahipliği yapmıştın. Parolan şu; kendi için iç, giyin nefes al ve yaşa. Bu düşünce dayatılmaya çalışıldı sana. Biri tarafından değil elbette. Ki sen zaten dayatmalara sırt döner kendi bildiğini okursun, bu yüzden sevdim seni ben. Hayat dayattı bunu sana. Yaşadın, öğrendin, tecrübe edindin. Küçük bir çemberin vardı, ve bu çemberin çevresinde bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar kafa...Sen istemiyorsun bunu, çevrende fazla insanın olması sana göre değil. Konuşursun, gününü gün edersin, bir anlık vakit öldürmekten başka ileriye girmez o insanlar. Çünkü sen de biliyorsun bunu, seni sen olduğun için sevecek insan yok pek. Çıkar ilişkileri üzerine kurulu sahte dostluklara katlanamıyorsun, sinirini bozanlara hele hiç. Direkt o çemberden uzaklaştırıyorsun, içine dahi girmelerine izin vermiyorsun.
Biri vardı. Evet biri vardı. Önceden sadece biriydi. Çemberin çevresinde dolaşıyordu. Biraz yakınlaşmak istedi. Çemberin içinde güzel şeyler olduğunu anladı, ve oraya girmek için uğraş gösterdi. Bu biraz zaman aldı. Güvenini kazanması gerekiyordu önce. Kendini sevdirmeliydi, bir dost olarak onu ne kadar sevdiğini ispatlamalıydı, önemsediğini ya da değer verdiğini. Onu tanıyordu ama daha da yakından tanıması gerekiyordu. Onun içine işlemeye başladı. Yavaş yavaş oldu her şey. Sindire, sindire. Birbirlerine güvenmeye başladılar önce, sonra değer vermeye, sonra sevmeye. Çembere adım atmaya başladı o biri. İçeride 3-5 insan vardı. Onları selamladı sonra yanına gitti sevdiğinin. Ona ulaşmak zordu. Sürekli gel-git halinde bi uzaklaşıp, bi yakınlaşıyordu tam ortaya. Yalnız şöyle bir durum vardı. Çemberde olanlar hep kenarlara konuşlanmıştı. Ortası özel bir yerdi. Çocuk oraya kimse almıyordu, çünkü biliyordu açarsa içini kendini deşifre ermiş olacaktı. Tüm benliğini, kişiliğini biriyle paylaşmak onun için yapılacak en zor şeydi. Çok fazla ders çıkarmıştı bu süreçte. Süreç dediğim çocukluğundan, gençliğine kadar yaşadığı süreç. İlk defa biri bu kadar yaklaşmıştı kalbine, ve bu onu korkutuyordu. O, birine temkinli yaklaşıyordu sürekli. Bazen kovuyordu, istemediğini söylüyordu. Biri, gitmiyordu yine de. O ortaya yakın bir yere oturmuş bekliyordu hep. Sadece bekliyordu. Onunla bir bütün olacağı günü bekliyordu. Onu hissedeceği günü bekliyordu. Ve en önemlisi iki kişi olarak orada yaşayabileceği günü bekliyordu. Yılmadan...
Zaman geçiyordu, saatler işliyor, günler haftaları, haftalar ayları deviriyordu. Biri hâlâ orada. O da çok inatçı çocukta. Birbirlerine bakıyorlar sadece. Biri, elini uzatıyor. Gel bana diyor, ben seni seviyorum, olduğun gibi, en saf şekilde, en katıksız haliyle... Öyleydi ama gerçekten de. Biri farklıydı. Kendini düşündüğü kadar onu düşünüyordu. Hatta belki de kendi canı kadar çocuğun canı önemliydi onun için. Bunu demek çok basit, dile kolay. "Seni canım kadar çok seviyorum" basitleşmiş, kalıplaşmış, sıradanlaşmıştı. Ama biri için öyle değildi bu. Kendi için yaşadığı kadar onun için yaşıyordu. Bir olay olduğunda kendini düşündüğü kadar olayın onu etkileyeceği yönleri de hesaba katıyordu. İki kişilik yaşıyordu biri. Bunu artık benimsemişti. Onun için tek kişilik hayata dönmek zordu. Ancak çocuk buna pek inanmıyordu. Realistti kendisi. Hayat ona çok şey öğretmişti. Kendi için yaşıyordu kimseye bağlı değildi. Bu sevgi ona anlamsız geliyordu, aşırı sevgi. Biri bunun farkındaydı. Her şeyin zamanla olacağını inanıyordu. Zamanla kırılmayacak zincir, aşılmayacak hiçbir güç yoktu onun için. Geriye baktığında çok yol kat etmişti şüphesiz. Çocuk ona içini açıyordu, kendini ele verecek şeyleri anlatıyordu biraz da olsa. Biri dinlemeyi seviyordu. Onun her anlattığı, biri için altın değerindeydi. Onun herbir noktasını inciğine boncuğuna kadar işlemeye çalışıyordu içine. Her şeyine aşıktı biri, çocuğun her bir noktasına, bakışlarından, dokunuşlarından kadar tüm benliğine. Onu içinde hissetmeyi öylesine istiyordu ki. Alev alev yanıyordu karşısında. Hissettikleri bir insana duyulacak türden bir şey değildi. Farklıydı, çok farklıydı. İlk aşk, ilk heyecanlar onu fazlasıyla geriyordu. Çocuk bunun farkındaydı. Belki o da aynı şeyleri hissediyordu lakin her adımı düşünerek atıyordu. Biri kadar kendinden ödün vermiyordu. Zaman ona bunu öğretmişti. "Sev ama fazlasını değil. Herkes gelip geçici, sadece sen varsın, kendin için yaşayacaksın; kimseye bağlı değilsin." Belki de doğru olan buydu. İleride acı çekeceğini hesaba kataraktan kendini dizginliyordu. Biri bunun farkındaydı. Yine de kendine engel olamazdı. Elini tuttuğunda, sarıldığında, en basitinden onu gördüğünde bile hissettikleri kalbinin yerinden çıkmasına neden oluyordu. Bu duygular bile her geçen gün ona daha da çok kapılmasını sağlıyordu. Tutkulu bir aşk; sevgi. Önü alınmayacak uçuruma kadar gidebilirdi bu.

biriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin