Elimde ki bilmem kaçıncı cipsi bitirip paketini yere atmıştım.Rüzgarlı havayı kesinlikle iliklerime kadar hissediyorum.Ama kimin umrunda.Rügarlı havaları çok sevdiğimden size bahsetmiş miydim? nedensizce o rüzgarı tenim de hissettiğim de düşüncelerimin hepsi rüzgara karışıp gözle görülmeyen bir şey olup gidiyorlardı.Ve giden şeyler mutluluk dolu anılarım olsada bu saatten sonra umrumda bile değildi.Yine çocuk ve köpeklerin oynadığı parka girip her zaman ki gibi Siyah demir banklardan birine oturup kafamı hafifçe geriye atmıştım.Gördüğüm gökyüzü griye yakın bir beyazlıktaydı ve bulutlar ise gökyüzünün son kalan beyazlıklarını kendi koyu gri renkleriyle kapatıyorlardı.Bu manzarayı tıpkı onu sevdiğim gibi seviyorum.Aslında o maviydi fakat benim nedensizce griye bir düşkünlüğüm vardı.Gözlerim kaplı bir şekilde yine önüme döndüğümde telefonumdan saate bakmıştım.Tabiki de buraya rüzgarı hissetmek için gelmedim bunu baştan düzelteyim, ben buraya her bulutlu havada olduğu gibi yine mavimi izlemeye geldim.Parkın için de gözlerimi deli gibi gezdiriyordum gelmesine belki de saniyeler vardı ve birazdan kahve rengi beyaz köpeğinin tasmasını tutmuş çamur için de kalmış pantolonuna bakarak küfür edip parktan içeriye girecekti.Bunları nereden mi biliyorum? çünkü aptal mavi her geldiğimde aynı şeyleri yapıyordu.İstemesizce yüzümde oluşan sırıtış ile Parktan içeriye son hız koşarak giren köpeği görmemle arkasından giren orta boylarda siyaha yakın saçları ve çamur içinde kalmış pantolonuna bakarak küfür eden maviyi görmemle yüzümde ki sırıtış daha çok hayranlığa dönüşmüştü.Küçük düşük gözleri,kusursuz şekilli ince dudakları ve hatta dudağının sağ üstünde ki küçük beni bile onu tapılası bir insan yapabilirdi.Size hiç parmaklarından bahsettim mi? tanrım onlar o kadar güzeller ki bir gün ona nasıl baktığımı görüp bir daha Parka gelmemesinden bile arasıra korkuyordum.İnce uzun ve son derece zarif parmaklarını pantolonunun üstünde gezdirip temizlemeye çalışıyordu fakat köpeği o kadar çok kirletmişki bu mümkün dahi değildi.O kusursuz bir tabloydu ve onu her kim çizdiyse ona minnettarım.Köpeği çimlerde yatmış yuvarlanırken o kaşlarını çatıp ipeksi sesiyle ona kızıyordu.Belki de sarhoş oldum ve gördüğüm şeyleri iki katı güzelliğin de görüyorum fakat hayır çünkü zaten ben ona baktıktan sonra sarhoş oldum çünkü o o kadar güzel ki...
Ben Park Chanyeol,bunları derken kusursuz bir şekil de çizilmiş mavime bakıyorum.20 lerim de babamın dediği şey üzere bir "ibne"yim kısacası eşcinsel bir aptalım ve buna neden olan hala köpeğine kızan orta boylu adamın ta kendisiydi.İsmini dahi bilmediğim birine nasıl aşık oldum inanın ben de bilmiyorum,sadece bir gün bu Parka geldim ve yine bu bankta oturmuş müziğimi dinleyip gökyüzünü izlerken duyduğum bağırışıyla ona doğru dönmüştüm.İşte o an bırakın rüzgarı iliklerimde hissettmeyi,ben onu gördüğüm de kalbimin atması bile durmuştu.Ona neden mavi dediğime gelecek olursak...o gün gökyüzü belki de mavinin en saf tonundaydı ve o sanki o saf mavi tonunda ki gökyüzünden düşmüş bir melek gibiydi.
Ona bakarken dinlediğim şarkıda geçen cümleyi hala unutamıyorum çünkü sanki o şarkı ona yazılmış gibiydi"merhaba meleğim,bir tablo gibisin
gökyüzüne baktığımda tek gördüğüm sensin"Merhaba meleğim,bir tablo gibisin gökyüzüne baktığımda tek gördüğüm sensin.Merhaba mavi,sana baktığımda nefes dahi almayı unuttuğumu biliyor muydun? veya sesinin bana bir melek fısıltısı gibi geldiğini hatta o dudağının sağ üstünde ki küçük benine kadar tapabileceğimi?
Merhaba mavi,sana deliler gibi aşık oldum meleğim...o kısa omuzların arasında benden sakladığın kanatların olduğuna eminim...
ve sen benim için mavi gökyüzünden düşmüş yaşam meleğimken,ölüm meleğim olana denk seni bırakmayacağım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
afraid||bbh+pcy
Fanfictionbu kitap Park Chanyeol'den gökyüzünden düşmüş bir melek olan Byun Baekhyun'a.