Yeni başlangıçlar herkes için buruk ve heyecanlı başlar. Geride bıraktıklarının burukluğu, yeni bir hayatın heyecanı sarar içimizi. Ben Sarah Lascahner, New Orleans'taki Benjamin Franklin okuluna kaydımı yaptırdığım gün tam da bu duyguları hissediyordum. Beni yaşadığım yerden tamamen koparan annem ve babamın yaşadığı ayrılıktı. Babama çok düşkündüm ve şu anda ondan nefret ediyorum. Kolay değildi yaşadığım, gördüklerimi asla unutamayacaktım. Babamı bir eskort kızla yakalamıştım. Ve tüm bunlar gözümün önünde gerçekleştikten sonra annem Karen ve kardeşim Sera'ya daha çok bağlanmıştım. Kaydımı yaptırdığım sırada gözüme kapının önünden geçen sarışın uzun boylu çocuk ilişti. Sadece 2 saniye göz göze geldik ama sanki bu bakışları hiç unutmayacaktım. ''Kayıt işlemleriniz tamamlandı. Sarah, kısa sürede okula gelirsen daha kolay alışmaya başlarsın'' dedi memur kadın. Ona küçük bir tebessüm ettim ve sıkıldığım memur odasından çıktım. Annemin okul taksitleri hakkında memur kadınla konuşmasını dinleyemeyecek kadar bunalmıştım. Neyse ki bu okulda tanıdığım bir arkadaşım vardı. Elissa, ilkokuldan arkadaşımdı ama uzun zamandır bir araya gelmemiştik. Ona bu okula geleceğimi söylediğim zaman bana destek olacağını ve beni hiç yalnız bırakmayacağını söylemişti. Elissa'ya mesaj atıp onu bulmalıydım, en azından okul hakkında biraz bilgi edinirdim. ''Ben okuldayım Elissa eğer sende burdaysan yanıma gel lütfen, koridorda sürekli bana bakan gözlerden biraz olsun uzaklaşmak istiyorum''. Mesajıma anında cevap geldi ''Okuldayım, istersen bahçede buluşalım''. Bahçeye doğru yürüdüm. Çimenlerin üstünde oturan, sohbet eden bir sürü arkadaş grubuna denk geldim. Bu insanları tanımadığım için biraz çekiniyordum açıkcası. Çimenlerde oturan bir arkadaş grubunun kahkaha sesleri geldi kulağıma, kafamı çevirdiğimde o sarışın çocukla göz göze geldim. Arkadaşları ona bişeyler anlatıyordu ama o hiç kafasını çevirmeden bana odaklanmış öylece bakıyordu. Biraz utanmıştım sanırım, küçük bir tebessüm ettim ve kafamı çevirdim. Okul kantininde otururken Elissa'ya bu olanları anlattım ve ''John okulun en tatlı çocuğudur, bütün kızlar peşindedir,onun cazibesine kapılmayan kız yoktur'' dedi. Bu lafları duymam John'dan bir adım uzaklaşmama yetmişti. Akşam eve gittiğimde annemi ve Sera'yı uyuyurken buldum. Yanaklarına bir öpücük kondurdum ve kendime bişeyler hazırladım. Biraz atıştırdıktan sonra odama çıktım ve New York'ta ki arkadaşlarımdan gelen mail'lerime cevap verdim. Daha sonra uykum geldi ve uyudum. Sabah erkenden uyandım. Aklıma ilk gelen John olmuştu. O bakışlarını unutmam mümkün değildi. Yeşil gözlerinin bütünüyle bana odaklanmıştı. Bunu asla unutamayacaktım. Daha önce kimse böyle bakmamıştı sanki bana. Aynanın karşısına geçtim ve saçlarımın halini görünce duşa girmeye karar verdim. Duştan çıktıktan sonra üstüme koyu mavi bir tişört altıma da bir kot pantolon giydim. Zaten genelde hep sade giyinirdim. Annem beni okula bıraktı ve gitti. Memur kadının yanına gittim ve sınıfımı öğrendim. Elissa sınıf tekrarı yaptığı için şans eseri aynı sınıfa düşmüştük. Bu New Orleans'a geldiğimden beri yaşadığım en güzel duyguydu. Açıkca söylüyorum ki gözlerim hep John'u aramıştı. Sanırım onunla aynı sınıfta değildik. Ta ki haftada 3 gün bütün sınıfların bir arada ders işlediklerini öğrenene kadar. Sadece 2 gün John'dan ayrı sınıflarda ders işleyecektik. Kısacası, John kafamı çevirdiğim her yerde bana yine ilk günkü gibi bakacaktı. Teneffüs zamanı geldiğinde basketbol maçı izlemek için Elissa ile birlikte okulun spor salonuna gitik. Ve beklediğim an.. John ve takım arkadaşları baskebol maçı yapıyorlardı. Bu arada John okul basketbol takımının kaptanıymış. En sonunda sitem ettim ve ''Elissa, bu çocuk her yerde benim karşıma çıkmak zorunda mı !'' (Bu durumdan hoşlanıyordum ama bunu Elissa'nın bilmesini istemiyordum, John'dan hoşlanmaya başladığımı bu gün tamamen anlamıştım) Elissa bu ani tepkime şöyle yanıt verdi ''John çok hızlı çocuktur, her yer her zaman karşına çıkabilir. :)) '' Basketbol maçını izleyen kızlara dikkat ettim. Mini etekler uzun saçlar, ojeli tırnaklar, abartılmış makyajlar.. Bunların sadece John'u etkileyebilmek için olduğu o kadar çok belliydi ki. John'u kendime çekmem çok zordu. Hevesim kırılmıştı vazgeçmiştim sanki hissettiklerimden. Sonunda 6 ders saati geçti ve sınıftan ayrıldım. Kapının önünde John ile karşılaştım ve bana seslendi. Yüzüne baktığımda kalbimin ritmnini duyacak diye çok korktum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki.. Elini uzattı ve ''Ben John Skyler, 9/F sınıfından'' dedi. Ardından da küçük bir tebessüm etti. ( O anda bayılacağım diye korktum. Sesi o kadar güzeldi ki..) Elimi uzattım ve ''Ben Sarah Lasnacher, yan sınıfındayım,okula yeni geldim.'' Başka hiçbir şey diyemedim, sesimin titremesinden korkuyordum. ''Tanıştığıma memnun oldum Sarah'' dedi. Sanki elimi hiç bırakmayacakmışcasına sıktı ve gitti. Onun etrafındaki kızları görünce hiç şansım olmadığını bir kere daha hatırladım. Acaba etrafındaki diğer kızları tavlamak içinde böyle davranıyor muydu ? Belki de başka amaçları vardı ? Bu okulda yeni olduğum için belkide tüm amacı benimle çıkıp bütün okula benim için yanlış şeyler yaymaktı ? Gece iyice düşündüm bir daha John ile göz göze gelmemeye çalışacaktım. Benimle konuşmak isterse de ondan kendimi uzaklaştırmaya çalışacaktım. Ertesi gün okula gitmek istememiştim. Annemin zorlamasıyla öğlen yemeğine yetişmeye çalışacaktım. Üstümü değiştirdim ve öğle yemeği saatine yakın evden çıktım. Okula giderken Elissa'yı aradım. ''Elissa okula geliyorum yemekhanede misin?'' Elissa heyecanlı bir sesle ''Evet. Nerede kaldın bu saate kadar? Okula gelmen lazım. Bu gün okulun açılışının 5. yılı için küçük bi parti düzenlendi. Herkes çok şık. Ona göre giyin.'' Napıcağımı şaşırmıştım ama eve dönmeye gerek bile duymadım. O halimle okula gittim. Yemekhaneye yaklaştığımda yüksek müzik sesi ve konuşmaları işitiyordum. Kapıdan girdiğimde bütün herkes bana bakıyordu. ( Öyle ortamlara geç geldiğiniz zaman genelde bütün herkes son gelene bakar ve onu baştan aşağıya süzer ya aynen o durum) Rahatsız olmuştum ama kimseye bakmamaya çalışarak gözüm Elissa'yı aradı. Elissaların masasına doğru ilerlerken beni çok büyük bir süpriz bekliyordu. Ellissa ve neredeyse sınıfımızdan 5 - 6 kişi beraber bir masada oturuyorlardı. Ama farketmediğim bir şey daha vardı. O masada John'da oturuyordu. Bizim sınıfımızdaki arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Beni görünce hemen kafasını kaldırıp bana baktı. Ben göz göze gelmemeye dikkat ederek Elissa'nın yanına gidip onu öptüm. Elissa kulağıma sessizce ''John okula gelmeyince seni merak etmiş. Sabahtan beri yanıma gelip seni sordu. Senin arayıp okula geliceğini söyleyince de bizim masamızda oturup seni beklemeye karar verdi''. Ne hissetmem gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Aslında çok mutlu olmuştum ama John hakkında kafamda oluşturduğum ön yargılar daha ağır basıyor gibiydi. Elissa'ya açık açık tüm hislerimi anlatmaya karar verdim ama bugün değildi. Kendime bir içecek aldım ve Elissa, Ruby ve Jessica ile sohbet etmeye başladım. Partide herkes kendi halinde takılıyordu. John ile aynı masada oturmamıza rağmen onlar basketbol hakkında biz de moda hakkında falan konuşmaya başlamıştık. Sohbetten sıkılmaya başlayınca etrafa bir bakındım. Sonra erkeklerin sohbetini dinlemeye başlayınca John'un bana baktığını fark ettim. Ona bakmamaya çalıştım ve bunu kısa bir süre de olsa başardım. John neredeyse 5 dakika boyunca bana öylece bakakaldı. Amacı beni utandırmak mıydı anlamıyorum ama bu yaptığı artık sinir bozucu olmaya başladı. O kadar kız onun peşindeyken beni istemesi için hiçbir sebep yoktu. Beni kullanıp bir kenara atacaktı. Ben bunu yaşamak istemiyordum. John sanırım derin düşüncelere dalıp gittiğimi fark etti ve yanıma geldi. ''İyi görünmüyorsun, sorun mu var? Sabahta gelmedin, hep senin gelmeni bekledim. Dans etmek ister misin?'' dedi. Hayır diyemedim. Dans etmeye başladık. Bütün gözler bizim üzerimizdeydi. Elissa,Ruby ve Jessica bize hayranlıkla bakıyorlardı. Benden daha çok mutlu olmuşlardı. Tüm salonda sessizlik olmuştu. Sadece sessizce dans eden çiftler ve müzik sesi vardı. John gözlerimin içine bakarak ''Sen tanıdığım herkesten farklısın, sen gördüğüm en sade ama en güzel kızsın. Sen yıllardır arayıpta bulamadığım o prensesimsin.'' sanırım gözlerimden 2 damla yaş aktı. Tüm bunları dedikten sonra beni kendine doğru çekti ve kolları sıkıca belimi sardı. O an hiç bitmesin istemiştim. Hayatımın en saf, en güzel duygularını ona sarılırken defalarca ama defalarca hissetmiştim..