26<SEDYE>

341 33 24
                                    

Beyaz hastane kıyafetlerini giymiştim ve sedyede uzanıyordum. Hemşire kontrollerini bitirdikten sonra bizimkileri odama alacağını söylemişti ama bir türlü bitmiyordu.

Damarımda yanma hissettiğimde seruma bakmıştım. İlaç sıkıyordu. Serumu içsem olmaz mıydı? Bence olurdu! Neden olmasındı!

"Dinlenmenize bakın efendim. Başınız ağrıyacak olursa veya kendinizi kötü hissederseniz yatağınızın üzerindeki kırmızı butona basmanız yeterli."

Teşekkür ettikten sonra odadan çıkmıştı. Hepsi bir umut iyi olacağımı düşünüyordu ama beynimin kıvrımları arasında bir tümör yaşıyordu. Bazen akışına bırakmak en iyisi derler ya. Akışına bırakmıştım. Ölürdüm veya yaşardım. Bu bana bağlıydı. Evet bana bağlıydı çünkü durumum iyiye gitse bile moralim yoksa birden ölebilirdim. Ama moralim yerindeyse durumum da düzelirdi.

O yüzden bir süre duygusuz takılmalıydım en azından kendime karşı.

Odamın kapısı çalındığında cevap veremeden içeriye uzatılan 6 kafa gördüğümde ufak bir kahkaha atmıştım. Hoshi yere yatmıştı. Onun üzerine Woozi sonra Yoongi, Jimin, Wonwoo ve Jungkook. Elimi kaldırıp gelin işareti yapmıştım. Birden odaya düştüklerinde ciddi anlamda büyük kahkaha atmıştım.

Onlarda birbirlerine söverek kalkmaya çalışıyor ve her denemelerinde yere düşüyorlardı. Namjoon hyung gelip hepsini teker teker kaldırmıştı. Evet işte bu yüzden herkesin Namjoon hyung gibi hyungu olmalıydı.

Jungkook alnıma bastırdığı dudaklarını hareket ettirip sadece benim duyacağım şekilde fısıldamıştı.

"Seni çok seviyorum."

"Seks teklifi mi ediyorsun? Ne o öyle fısıldamalar."

Gülerek söyleyen Jimin odadaki herkesten kafasına bir şaplak yemişti.

"BİR SERUM ALABİLİR MİYİM DOKTOR. İÇİNDE BEYNİM DE OLSUN. AKTI DA."

Bağırdığı için tekrar vuracaklarken yanıma koştu ve kolumun altına girdi.

"Vurmayın poğaçama."

Diyip yanaklarını sıktığımda diğer kolumun altına da Hoshi girmişti.

"Hani poğaça yanaklın bendim. Ne oldu? Pabucum dama mi atıldı?"

İkinin de yanaklarını sıktığımda kim daha poğaça yanaklı diye kendi aralarında kavga ediyorlardı. Woozi başını Yoongi' nin omzuna koymuş gözlerini kapatmıştı. Yoongi ise onun sırtını okşuyordu. Hayır. O tarafa bakmamalıydım.

"Ben acıktım kim yemek alır?"

Etrafa umut dolu bakışlarımı atarken kapım tıklatılmış ve içeri yemek dağıtan görevli girmişti. BEN GİRİN DEMEDEN NEDEM GİRİYORSUNUZ SÖYLESENİZE! Sakinim.

- - -

Değilim! Tanrım. Çarpılmak istemiyorum ama bu yemek ne?

Anlarım yemek yapmayı herkes beceremez. Ama fasulye yemeğinin içine saplarını atmak da ne demek? Sap. Hani yenilmeyen taraf. Pilâv zaten kendinden geçmiş. Normalden ölmezsem yemekten öleceğim kesinleşmişti. Hepsi duvara sıralanmış gülmemeye çalışıyordu.

Kaşığımla yemeğimi karıştırmaya devam ederken odayı cırtlak iki ses doldurdu.

"ABİ!"

Kız ve erkek kardeşim kapıda bana bakıyordu. İkisi de ergen oldukları için sesleri... bahsetmeyeceğim. Arkalarından gelen ses belki de bugünkü ikinci kez ağlayacağımın habercisiydi.

Bad Blood 《tae-kook》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin