GİRİŞ

3.4K 107 5
                                    

Paramparça olan lamba zorlukla yanıp bir süre sonra tekrar sönüyordu. Etrafta uçuşan tozlar ortamı daha da karanlık yapıyordu. Yerde bir makas ve yanında da kesilmiş kıyafetler bulunuyordu. Hiç açılmamış olan televizyon ortasındaki cam vazoyla yerle buluşmuştu. Açık olan dolabın kapakları arasında durdu genç kadın. Ellerini saçları arasına geçirerek dizleri üzerine bıraktı kendini. Gözlerine kan yürümüş, göz altları da kıpkırmızı olmuştu. Eliyle akan göz yaşını silerek yarattığı esere baktı. Odada yerli yerinde kalan bir kaç eşya kalmıştı. Zorlukla tekrardan ayağa kalktı. Gözüne takılan çerçeveyi eline alarak odadan hızlıca çıktı. Çıkmasıyla adım atamaz oldu. Koridorda cam kırıkları,paramparça ettiği yastıklardan geriye kalanlar ve kağıt parçalarını gördü. Neydi ateşini bu kadar harlayan? Ayağındaki topuklularla cam parçalarının üzerine basarak merdivenlere yöneldi.

Hızla evin çıkış kapısına yöneldi. Arkasına bakmak istemiyordu. Girer girmez neler yaptığını çok iyi hatırlıyordu. İçindekilerle birlikte bu evide harcamıştı. 'Sakin ol.' dedi iç sesi. Elini kapının kulbuna götürdüğünde bedenini bir titreme ele geçirdi. Durmadı. Kapıyı açarak hızlıca evden çıktı. Bahçeden çıktıktan sonra gördüğü ilk çöp kutusuna elindeki çerçeveyi attı. Elleriyle saçlarını geriye doğru itti. Doğru ya güvenlik kameraları. Gözleriyle kameraların olduğu kısımları taradı. Görünmek umrunda değildi. Cebindeki anahtarı çıkararak gördüğü siyah arabaya doğru ilerledi. Elindeki anahtarı arabanın kapısında boydan boya gezdirdi. Anında ötmeye başlayan arabayla hızlıca arabasına bindi ve oradan uzaklaştı.

Kırmızı ışığa geldiğinde zorlukla çalan telefonunu fark etti. Yan koltuktaki telefonuna ulaştı. Arayan kişiyle dudakları aralandı. Açmalı mıydı? Saniyeler sonra düşüncelerinden çıktı. Telefonu açarak arabayı sürmeye devam etti.

-Hiç açmayacaksın sandım.

Adamın sesinde oluşan rahatlamayı hissetti. Bunu bu zamana kadar fark edememiş olması ona şaka gibi geliyordu. Onun hakkında olanlardan bir haber yaşamıştı bugüne kadar. Yola daha fazla odaklanarak konuşan kişinin devam etmesini bekledi.

-Bu akşam biraz işim vardı. Gelemedim.

Yüzünde acıyla karışık kocaman gülümsemeyle telefonuna baktı. 'Gelmek istemedi.' dedi iç sesi. 'İşi yoktu. Sadece seni değil o kadını seçti.' diye tekrarladı iç sesi. 'Çünkü o ona aşık.' diye düzeltti iç sesini.

-Sorun değil.

Dudakları arasından duygusuzca döküldü kelimeler. Daha fazla cevap beklemeden telefonu hızlıca kapattı. Sonunda istediği yere gelmişti. Arabadan inerek kapıda bekleyen adama baktı.

-Anahtarı üzerinde.

Sırada bekleyen insanları görmedi. Sadece onun için açılan kapıdan içeri hızla girdi. Gözleriyle etrafı taradı. Herkesten uzak olan köşeye ilerledi. İlerlerken elinde viski bardağıyla gezen çalışandan bir bardak aldı. Bardağı kafasına hızlıca dikerek barmenin önüne bıraktı. Hızlıca köşeye geçip oturdu. Dağılmış halde olması gerekirdi değil mi? Ama değildi. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuşçasına rahattı.

------------------------

Bu sırada şehrin diğer tarafında en az onun kadar yorgun bir adam yer alıyordu. Nefesini sıkarak tabağındaki eti bıçakla sağa sola itiyordu. Onun aksine oldukça sakindi. Kulaklarını tıkamış saniyelerin geçmesini bekliyordu.

-Ne zaman evleneceksin?

Kız kardeşi babasının sorusuyla ona dönmüş tepkisini ölçmüştü. Elindeki bıçağı bırakarak kafasını kaldırdı. Gözleri yaşlı adamı buldu. 'Ne zaman evleneceksin?' dedi.

-Ben evlenmek istemiyorum.

Genç adam gözlerini babasına dikti. Ne olursa olsun onların kuralları geçerli olacaktı. Doğduğu günden beri bildiği tek doğruydu. Şimdi de soylarının devam etmesi için çocuğu olsun istiyorlardı. Evlenmesini de. İşte her şeyin sonu buydu. Hayatına birini almak istemiyordu. Oturduğu yerden kalktı.

-Ne sizin istediğiniz o kadınlarla evlenirim ne de istemediğim kurallarınıza uyarım!

Babası elini masaya vurarak genç adama baktı. Gözlerindeki öfke çok uzaktan görülecek kadar büyüktü. Birbirlerine bakan baba oğul gibi değillerdi. Birbirlerine bakan iki düşmanlardı.

-Torun mu istiyorsun? Tamam sana torununu getireceğim ama bu evlilik asla olmayacak!

Daha fazla konuşmadan hızlıca büyük salondan çıktı. Çıkış kapısına doğru ilerledi. Sinirden boynundaki damarlar şişmişti. Bahçeye çıkmasıyla yüzüne vuran havayı hissetti. Korumalar gözlerini ona dikmişti. Umursamadan kapıda bekleyen arabasına yöneldi. Şoförü kapısını açarak binmesini bekledi.

-Bugün yalnız kalmak istiyorum gelmek zorunda değilsin.

Ön tarafa geçerek arabaya bindi. Kemerini takarak kapıdan dışarı çıkan babasına baktı. Umrunda olmadan hızlıca arabayla oradan uzaklaştı.

------------------------

Genç adam kadının yanına oturdu yavaşça. Genç kadın gözlerini adama dikti. Tanıdık gelmişti. Sanki adı dilinin ucundaydı ama bir türlü söyleyemiyordu.

-Çocuğum olsun istiyorlar.

Adamın dudaklarından dökülen sözlerle önündeki bardağı ona uzattı. Adam eline alarak kafasına dikti. Arkada çalan sesli müzik birbirlerine duymalarına engel olmadı.

-Aldatıldım. Hemde en yakın arkadaşımla.

Önlerine birer bardak daha bırakıldı. Aynı anda ikiside bardakları kafalarına dikti.

-Evlenmek istemiyorum.

Genç kadın başını onaylarcasına salladı. Eliyle bardağı salladı. Çalışanlar önlerine bir kaç bardak daha bıraktı.

-Devam ettirmek istemiyorum.

Kadın bardağını adamın bardağına vurdu yavaşça. Gözleriyle etrafı taradı.

-Erkeklere güvenmiyorum.

Genç adam kadının vurduğu bardağı kafasına dikerek kadına döndü.

-Kadınlara güvenmiyorum.

İkiside aynı anda güldü. Şu an yaptıkları şey çok saçmaydı. Birbirlerinin isimlerini bile bilmiyorlardı ama sözlerini devam ettirerek anlaşıyorlardı. Bu bir kaç saat böyle devam etti. Saat ilerledikçe mekan gittikçe daha çok doldu. Kadın sarhoşluğun verdiği etkiyi hissedince bardağını hızlıca masaya bıraktı.

-Ben gidiyorum.

Ayağa kalktı. Ellerini birbirine vurarak bir adım attı. Atmasıyla ayağını önündeki masaya vurup dengesini kaybetti.

YAKINDA

TAŞIYICI'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin