MAVİ KELEBEK
Yine bir gün doğumuna şahit oluyorum.Uykuya düşkün olan ben,yattığı yerden belki de günlerce kalkmayan ben artık sabahlara kadar oturmayı,gün doğumunu izlemeyi seviyorum..Ya da bütün bunları değil de onu seviyorumdur?
Ben Byun Baekhyun.Kendim hakkında söyleyecek fazla bir şeyim yok daha doğrusu hiç bir şeyim yok.20 yaşlarında,lunapark da açık kahve tonlarında bir ayının içine girerek broşür dağıtan,konuşma yeteneği olmayan sıradan bir gencim..Ne gerek varsa bu kadar detaya sadece insanım işte..
Lunaparkın içinde bulunan kulübemden gün doğumunu izlerken gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu.Pencereye dayadığım başımı hafifçe kaldırıp yatağıma göz ucuyla bir baktım.Şuan hiç olmadığı kadar çekici geliyordu
.
Yatağıma ulaşıp gözlerimi kapadığım da pencereden bir tıkıldı gelmişti,kapadığım gözlerimi ani şok ve biraz da korkuyla aralayıp pencereye yaklaştım..
Pencere demirliklerine tutturulmuş bir kavanoz,kavanozun içinde bir kelebek..Mavi bir kelebek..Ve kavanoz kapağına basit bir kahverengi ip ile asılmış bir not..
Elimi kavanoza atıp aldığımda içinde ki kelebek özgürlüğe ulaşmak istercesine kapağına doğru hareket etmişti.Mümkün olduğunca demirliklerin arasından kavanozu kimin koyduğuna bakmaya çalıştım ama tek gördüğüm mutlulukla zıplayarak uzaklaşan bir palyaço oldu.
Palyaço?
Kavanozun içinde çırpınan kanatlar gibi çırpınıyordu kalbim..
Hayatımda bir çok eksiklikler vardı.Adını koyamadığım,tanımlayamadığım ama hayatımın her köşesine dağılmış eksiklikler..Ailemin olmayışı,konuşamayışım,eksikliklerimden kaynaklanan haksızlıklar vesaire..
Düşünüyordum bir gece,bütün bu eksiklikler nasıl
kapanırdı diye?Aklıma sadece tek bir seçenek geliyordu..
Ölüm..
Evet,o zamanlar benim için en cazip fikirdi ölüm..
Taki onu görene kadar,ta ki intihar edeceğim çatıdan o yanıma gelene kadar,ta ki ben ağlarken aptal gibi sürekli gülen bir palyaço gelip de beni öpene kadar..Tek seçeneğimdi ölüm..
O garip palyaçoyu sadece ölmeyi düşündüğüm gün görmüştüm,onu tekrar bulamadığım için daha doğrusu o beni bulamadığı için azıcık kırgındım,birazda üzgün..
Kendimce yaşamaya çalıştım.Biraz zorlandım.Neden mi?
Aslında cevabı çok açık; insanlar.
Kendileri gibi olmayan insanları dışlayan insanlar,özürleri olan insanları köpeğinden dahi aşağıda tutup da her adımda ezen insanlar,gözlerimden yaşlar akarken yanıma gelip sarılmak yerine aşağılayıcı bakışlarıyla gözlerimde ki parıltıları çalan insanlar..
Aptaldı insanlar kendilerini en büyük görürlerken aslında her geçen saniye yeri boyladıklarını göremeyecek kadar aptaldı insanlar..
Dışarıda ki yani bu lunaparkın dışında ki hayat bana göre değildi bunu adımlarım bir gün ansızın burayı bulduğunda anladım..Bu lunaparkın kapısından girer girmez ardımda bırakmıştım,küçümseyen insanları,gözleriyle beni aşağılayan insanları,hepsi geride kalmıştı..Sonra kendime göre bir iş buldum,kendime ufak bir kulübede yeni bir hayat kurdum..Kurduğum hayat kimilerine küçüktü..Ama dışarıda ki büyük hayatların çıkmazında kaybolacağıma kendi küçük hayatımda ufak bir tebessümle çok daha değerli yapabilirdim her şeyi..
Çalışmaya başladığım ilk günü daha doğrusu bir hafta önce beni intihar edeceğim gün öpen palyaço olduğuna yemin edeceğim bir palyaço görmüştüm,onun yanına gittiğimde etrafında ki çocukları güldürmek için şaklabanlık yapıyordu,bende onun kocaman gülümseyişinde kayboluyordum..
Yüzünü örten rengarenk boyalar dışında onu hiç görmedim,benim kafamı kaplayan kocaman bir ayı peluşundan dolayı o da beni hiç görmedi..Olsun görmeden de sevemez miydi insanlar?
Hafif bir tebessüm ile daldığım kısa geçmişten çırpınan mavi kelebek uyandırdı beni..Onu özgürlüğe bırakmadan önce içinde ellerim bana yazılan nota gitti..
"Uyurken fazla masumsun sanki,tıpkı bir ölmüş kelebek gibi.."
Yüzümde oluşan tebessüm birden kırıldı ve nedenini bilmediğim bir şekilde gözlerim doldu..
Mutsuzdu o öyle değil mi?
Her ne kadar sabahtan akşama kadar şaklabanlık yapıp gülse de mutsuzdu öyle değil mi?Masumluğu canlı olan bir sürü şey varken ölü bir kelebeğe benzetecek kadar mutsuzdu..Onu tanımak istedim birden,bulunduğu mutsuz hayattan çekip kurtarmak istedim..Belki imkansız ama ona; 'Hadi bir kere de gerçekten gülümse..' demek istedim..
Sonra düşündüm,imkansız diye bir şey yoktur öyle değil mi?Olmamalı.
Kavanozun kapağını açıp belki de tek günlük ömrü olan kelebeği sonsuzluğa uğurladıktan sonra,masanın üzerinde ki kalemi ellerimin arasına alıp 'Hadi bir kere de gerçekten gülümse..' yazdım yeni bir not kağıdına ve kavanoza asıp,onun yaptığı gibi demirliklere tutturdum.
Ağlayarak da olsa günler sonra huzurlu bir uyku uyudum..
BÖLÜM SONU