˙˙˙3

178 31 42
                                    

❝koruma protokolü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

koruma protokolü. ❞

mark lee, o gün korumakla görevlendirildiği altı gencin hayatını tehlikeye atacak bir şey yapmıştı.

her şey bittiğinde, tüm bunlara değmesini umarak mavi ışığa karşı gözlerini yumdu.

ketçap lekeli tişörtünü çıkartıp gövdesini soğuk havaya karşı korumasız bırakınca metalik aletin içine uzandı donghyuck, yeni tanıştığı ürkütücü birinin arkasından siber dünyaya geri dönmenin ne kadar mantık dışı olduğunu düşünürken odasındaki sesler ondan uzaklaşmaya başlamıştı.

metal tabut'un dört bir yanından çıkan kablo-damarlar derisinin altından vücuduna girmeye başlayınca gözlerini yumup dikkat dağıtıcı şeyler düşündü donghyuck. acıyı her seferinde kovmak istedi.


en sevdiği yemek, dostları, gün batımı, yeni biçilmiş çimen kokusu ve yeni alınmış bir kitap. ailenin yarattığı sıcak his, yağmuru bütünüyle teninde hissetmek. yeni yıkanmış çarşaflar. ailenin yarattığı sıcak his.

ailenin yarattığı sıcak his.

aile.

gözünden yavaşça bir yaş süzülürken gelen click sesiyle beraber karşısında şeffaf bir ekran belirdi. gözyaşlarını bırakın biri, kendi bile silemezken ekrana baktı.

"KULLANICI HAECH4N OLARAK MI GİRİŞ YAPMAK İSTİYORSUNUZ?"

{EVET} / HAYIR

birkaç saniyenin ardından, kendini dükkanların olduğu bir sokakta buldu esmer olan, güneş batmak üzereydi, ki bu akşam olunca kafasının daha iyi çalışmasına tuz biber eklemişti. yutkunarak kafasını salladı.

bugün donghyuck değil de haechan olmalıydı.

dükkan camlarında harika yansımasını izleyerek yoluna devam etti. renjun'in haber ettiğine göre köşedeki taco dükkanında olmalılardı. güneş bronz teninde altın rengi olarak yansırken o çoktan dükkan kapısını aralamıştı bile.

masaya oturmaya yeltendiğinde herkesin çoktan hararetli bir tartışma içinde olduğunu gördü. kırmızı-beyaza boyanmış köşe dükkanının duvarlarında ünlü tabloların bir tür sanal kopyası bulunuyordu.

ortama da milkshake ve baharat kokusu hakimdi. keşke sanal dünya bu kadar gerçekçi olmasaydı diye düşündü, donghyuck. karmaşık kokudan midesi ağzına gelmişti.

hararetli sohbetin yükseldiği masada yeni tanıştığı mark adlı oğlan yerine renjun'in yanını tercih etmişti oturmak için. o çocuktan hala tüm benliği ile şüphe duyuyordu.

"yeni saçların yakışmış, haechan. " dedi mark, elleri masada birbirine kenetlenmiş bir haldeyken. yüzünde oldukça güven verici bir gülümseme vardı.

donghyuck, yüzündeki en sahte ve en zorlama sırıtış ile çocuğa bakarken camdaki yansımasını görmek başına keskin bir farkındalık sokmuştu. kafasını çevirince renjun'in de aynı bakışla kendisine baktığını gördü.

terlemiş ellerini kot pantolonuna sürüp gürültüyle masadan kalktı. kötü şeyler olabilirdi.

gerçekten kötü şeyler.

herkesin bakışları kamyon çarpmış gibi görünen donghyuck'ın üzerinde iken kendisi çok vakit kaybetmeden, titreyen elleriyle renjun'in bileğinden tutup mutfağın oradaki tuvaletlere kadar sürükledi.

kumral olan itiraz etme fırsatı bile bulamadan kendini kapıya dayanmış halde buldu.

"amacını sormayacağım, hyuck. ah, sırtım!" renjun sırtını kapıya çarparkenki acıyı hala hissederken donghyuck bundan etkilenmiyormuş gibi volta atıyordu.

adımları birden durdu.

"mark'a güvenemeyiz. "

renjun kendisini bile şaşırtacak derecedeki yüksek kahkahası tuvalette yankı yapmıştı. yaşaran gözlerini elinin tersiyle sildi.

"sana mı güvenelim o zaman?" kumral saçlı çocuğun samimiyetle olmasa da gülen gözleri şimdi içinde öfke ve ciddiyet barındırıyordu.

"hayır anlamıyorsun," dedi donghyuck. "yeni saçın güzel olmuş dedi. yeni. bu tarafta hep kırmızıyı kullanırım ben. hiç değiştirmedim. bizi tanıyor. yemin ederim ki bizi tanıyor. gerçek dünyada da tanıyor."


renjun'in dudaklarındaki kıvrımlar geri çekilirken donghyuck'un üzerine yürüyen taraf bu sefer o olmuştu. "güldürme beni, hyuck. en azından biri yardım etmeye çalışıyor."

donghyuck'un kendini o konu hakkında savunmasına izin bile veremeden kapıyı çarpıp çıkmıştı renjun.

geçmişte, lee donghyuck, arkadaşlarının hiçbir uyarısını dikkate almayıp turnuvada onları diskalifiye ettirecek kadar kötü bir şey yapmıştı.

şimdi de bunu telafi etmek için dostları tarafından ona bahşedilen günleri ziyan ediyor gibi hissediyordu.

yüzüne buz gibi sudan çarptı, yine tamamiyle hissediyordu. gerçek dünyada vücuduna bağlı olan kablo-damarlar bu dünyadaki her şeyi ona hissettiriyordu. pişmanlık, karamsarlık ve üzüntü dahil.

masadaki yerini aldı. Kafası bulanık bir şekilde konuşulanları dinlerken birkaç cümleyi anca seçebilmişti kelime yığınından.

belki de arkadaşlarının güvenini kazanmak için o da mark'a güvenebilirdi.

"tavşan lâkabı olan birini nasıl bulursun ki?" bunu diyen chenle olmalıydı.

"bulmak mı? anlaşmayı kabul ettiğimi hatırlamıyorum ben. " bu lafın sahibi tüm gün sessiz kalmayı seçen jeno olmuştu.

"ço-çocuklar... bence onu aramamıza gerek yok. " jisung denen çocuk yanıp sönen ekranı masadakilere çevirdi.

kırmızı nokta tam da onların olduğu yeri gösteriyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 28, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

hypnagogic 🌌 [nct dream]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin