Bölüm Şarkısı: James Arthur - Impossible
•Giriş•Adımlarım korkakça sokağın yüksek duvarlarını arkada bırakırken kafamı hafifçe öne uzatıp zümrüt çimenlerin ardındaki kısa ve çelimsiz bedeni gözledim. Küçük adımlarla sahilin berisinde her zaman onu üzerinde izlediğim dibi az yosunlu kayaya ulaştı ve sivri olmayan tarafa sertçe oturdu.
Sinirliydi, ağlayacaktı.
Duvarın bitimindeki çimlere bağdaş kurarak oturdum ve istemsizce elim otları yolaklamaya başladığında gözlerimi saçlarını çekiştirmeye başlayan yalnız çocuğa çevirdim. Ne zaman sinirli olsa böyle yapıyordu ve saçları nedense buna rağmen bile seyrekleşmiyordu.
Önünü göremiyordum fakat ağladığını biliyordum, sinirlendiğinde her zaman yaptığı gibi ağlıyordu.
Kayalığın dibindeki papatyaların üzerinde elini gezdirdi, biliyordum; koparmak istemiyordu. Başka biri olsa yalnızca anlamlı olmasında takılıp onu kopartırdı ama o kıyamıyordu.
Onun papatyaya kıyamamasına bile kıyamıyordum, ama kararlıydım. Artık daha fazla ağlamasına izin vermeyecektim.
Elimdeki onlarca papatyayı bir düzene sokarak ayağa kalktım. Bugün onun yaralarını saracak beni önüne sunacağım gündü, en sevdiği çiçekler; papatyalar ve ben.
Titreyen adımlarımı normalleriyle değiştirmeye çalışıyordum ama hala mesafenin kapanmaması bunu beceremememdendi herhalde.
İlerledim. Ona gidiyorum, heyecanlıydım. Adımlarım içimdeki son özgüven kırıntılarıyla devamlıydı. İçimden sayfalarca ona yazdığım şiirler geçiyor, şarkı dinlerken onu düşündüğüm, onunla kurduğum hayaller bir bir aklıma doluyordu.
Çimenlikten aşağıya inmeye başlamıştım, sadece azıcık kalmıştı. Şiirlerimi, şarkılarımı, papatyaları ona vermeme çok az kalmıştı.
Gidemedim.
Benden önce biri gitmişti çünkü, ben durdum. Elimdeki papatyalar yere düştüğünde haftalarca orada kalıp solacaklarını bildiğim halde durdum.
Papatyalar ve ben, durduk.
Öyle nedensizdi ki kalbimdeki üşümenin bedenimde gösterdiği bu ağır etki, kahroluyordum. Yoongi'nin bedenini saran benimkilerden başka iki kol, kulağına iyi olacağını fısıldayan benimkinden farklı bir tını, gülümseyip elini tutan ise başka bir eldi.
Ben değildim, başkasıydı.
Ama onu ben tanırdım, ben bilirdim neye sinirlendiğini, sinirlendiğinde ağladığını; gözyaşlarıyla büyüttüğü papatyaları, ben bilirdim o siyah kayanın dibinde gözyaşlarının ıslattığı papatyaların boynunu büküşünü. Şimdiyse, yolun sonuna geldiğimde yalnızca elimde bir yılda zar zor topladığım cesaretimin kırık parçaları ve aklımda sürekli başa alınan, o gün onun yanında gördüğüm oğlanın Yoongi'nin elini tutuş anı vardı.
Benim papatyaları büyüten gözyaşlarını sileceğim parmaklarımı geçireceğim güzel ellerini başka birinin tutuşu vardı.
Yalnızca, kalbim sökülüp atılmış gibi hissediyordum; her şey yerle bir olmuş gibi. Onu kazanamamamışken sonsuza dek kaybetmiş gibi hissediyordum.
Ne hakkım olan onu almıştım, ne de hakkım olmayan güzelliğini.
Ne istediğim gülüşünü almıştım serime, ne de kulaklarımı iyileştiren füzûn güzellikteki sesini.
Beynim onun karşısındakine bakışını oynattıkça kendimi daha berbat hissediyordum, kaybedenin biri olduğum da o anlarla aklımda dönüp duruyordu. Kalbim daha fazla acıyı kaldıramayacak gibiydi, benim olmayanı kaybetmek zavallılığın kaçıncı boyutuydu böyle?
Hayallerimi süsleyen oğlanı bir çırpıda çekip almaları benim yönümden ona muhtaçlık değilse, acizlik değilse neydi?
Gözüme bürüyen öfke bulutu biraz geç de olsa ruhuma tamamıyla yayılmış, artık gözüme benim olması gereni, olacak olanı almak hırsı bürümüştü. Zavallı olmadığımı, sevdiğimi, papatyalara saracağım adamı benim hak ettiğimi göstermeli, onu benim yapmalıydım.
Ben haklıydım, her halükarda haklıydım ben.
Onu yok edecektim. Kim Seokjin'i sevgilimin hayatından çıkaracak, Yoongi'mi; onu kendimle iyileştirecektim. Kalbimi verecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙡𝙞𝙩𝙩𝙡𝙚 𝙝𝙚𝙖𝙧𝙩 𝙤𝙛 𝙙𝙖𝙞𝙨𝙮 / yoonjin
FanficSadece sen ve ben varmış gibiydik, Ağlarken gözyaşların ıslatırdı papatyayı. Her şeyimi döktüm gözyaşlarına, Şimdi ağlıyor papatya,,