chapter ten

414 51 7
                                    

yarım saat önce kahve tutamlarını geride bırakarak sarıya geçen Jimin aynada yeni görüntüsüne bakarak pembeliklerinde oluşan gülümsemeyi bastırmaya çalışıyordu. gözlerini kapatarak boy aynasının önünden bir iki adım gerileyerek tekrar göz kapaklarını açmıştı.

ilk olarak dudaklarındaki şeftalili nemlendirciyi dağıtmış ve üzerindeki hem hoş duran hem de rahat olan buz mavisi kotu ile giydiği siyah uzun sweatshirt'in üzerindeki şirin uyumuna baktı.

görünüşünden fazlasıyla tatmin olmuştu. yeni görüntüsü ile beraber aynalı dolaptan gözlerini çekerek daldığından dolayı Converselerine bir bakış atıp kontrol etmişti. son olarak kapının yanındaki raftan ev anaktarını ön cebine sıkıştırmış ve holün ışığını kapamıştı.

"HOSEOK'UM GİTTİM BEN!" yüksek çıkan volümünün Hoseok'un kulağına ulaştığını düşünerek kapıyı da çekmişti.

basamakları aştığında hızlıca sarı rengin hakim olduğu bisikletine ilerlemiş ve desteğini kaldırarak üzerine oturmuştu. evden çıkmadan önce cebinde hazırladığı, telefona bağlı kulaklığı bir kulaklarına yerleştirmiş ve yola koyulmuştu.

yaklaşık üç saat süren yolculuğunun ardından sarı saçlı genç bahsettiği yere varabilmişti. bisikletini samanların üzerine atmış ve kendi de yeşilliklere en yakın olan samanların üzerine oturarak beklemeye koyulmuştu.

o sırada Yoongi ise iki yüz metre önce park ettiği arabasından inmiş ve uzaktan tek tük seçebildiği bedene doğru ilerliyordu lakin yol kenarında gördüğü mor zakkumlar durmasını gerektirdiğini düşündürdü. Yoongi rasgele dizinin üzerinde eğilerek bir hapşırık bırakmış ve çiçek çocuğun kulak arkasına çok yakışacağına emin olduğu bir dal zakkumu gövdesinden ayırmıştı.

parmakalrı arasında renkli olan zakkumu saklayarak yoluna devam etmişti. sonunda sarı saçlı genç te onu gördüğünde Yoongi zaten Jiminin yanına oturmuştu bile.

"bay alerjik! bol hapşırıklı bir gün geçireceksiniz umarım!" Jimin renkli kırlara bir kıkırtı bırakırken Yoongi'nin ufak hapşırığı buna eşlik etmişti.

"saçların, çok güzel olmuşlar. çiçeklerine özeniyorsun heralde?" Yoongi de kaşlarını kaldırarak bir soru yönelttiğinde Jimin hızlıca başı ile onaylamıştı.

"özenmem gereken tek canlı onlar!" Jimin her cümlesine ufak bir heyecan tınısı yerleştirirken abartılı mimikleri Yoongi'nin fazlaca yumuşamasına neden oluyordu. hatta o kadar yumuşamıştı ki Yoongi parmakları arasındaki hediyesini neredeyse unutuyordu.

"sana bir hediyem var." tebessümü ile beraber Yoongi parmakları arasındaki mor zakkumu Jimin'in konuşmasına fırsat bile vermeden kulak arkasına yerleştirmişti. Jimin kulak arkasında hissettiği zakkum ile dudaklarındaki tebessüm saniye saniye solarken ölü olduğunu bildiği zakkumu parmakları arasına alarak okşamıştı.

avuç içinde tuttuğu zakkum ve hayal kırıklıkları ile kafasını kaldırarak parıldayamayan gözleri ile Yoongi'ye baktı. sadece bakabilmişti o an ne diyeceğini bilemiyordu sarışın. bilerek mi yapıyordu?

"sana hiçbir şey öğretememişim." demişti Yoongi'nin çiçek çocuğu. düğümlenmişti boğazı, hissedebiliyordu ağlayacaktı. çevik hareketleri ile ayağa kalkıp bisikletine doğru atıldığı sırada Yoongi çimlerin üzerinde gözlerindeki şaşkınlık ile bakakalmıştı.

nasıl bu kadar aptal olabilirdi?

flowllen,, yoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin