τέσσερα

27 4 2
                                    

       Jungkook kendine ayırdığı kısa zaman içerisinde, evlerinin yakınındaki dereye gelmiş, yüzmek için üzerini çıkarıyordu.  Haziran ayının sonlarında etraf kavrulurken tek istediği şey efendisinin ona tanıdığı kısa zamanda serinlemekti. Bir günde o kadar çok şey öğreniyordu ki artık beyninin yüzde yüzünün dolmuş olduğunu hissediyordu. Ergenliğinin sonlarına doğru ikinci yüzyılın en dahi insalarından biri olduğuna yemin edebilirdi.

     Ayaklarını yavaşça soktuğu serin su yüzünden bütün bedenindeki tüyler dikeldi.  Yavaşça bacaklarına, beline ve en sonunda göğsüne kadar suya gömüldü. Tamamen dalıp birkaç saniye bütün dünyadan bağını koparttı, tüm sesler kesildi sadece iç organlarını duyuyormuş gibiydi. Nefesinin tükenmeye başladığını hissettiğinde yüzeye çıktı ve çıktığı gibi efendisini önündeki kara parçasında dikelirlen buldu.

     Üzerindeki koyu lacivert cüppe ve hafif uzayıp karışmış saçlarına vuran güneş ile birlikte ne kadar güzel gözüktüğünü düşündü Jungkook. Her şey birkaç saniyelikti çünkü düşündüğünün ya da hissettiğinin ne kadar yanlış olduğunu biliyordu. Derin bir nefes alıp uzun ve  kulağının altına kadar gelen ıslak saçlarını geriye itti. Gözlerini kısıp karşısındaki değerli bir mücevher gibi görünen adama baktı.

   "Her yerde seni arıyorum, ortadan kaybolmaman gerektiğini biliyorsun."

"Üzgünüm, sadece biraz uzaklaşıp serinlemek istemiştim efendim."

  "Nereye gideceğini haber vermeden bir yere kaybolmanı istemiyorum. Şu sıralar göçmen savaşçı bir topluluğun buraya yaklaştığı haberini aldım."

  "Almamız gereken bir önlem var mı?"

  "Hayır, gereksiz. Sadece nereye gittiğinden haberim olsun. Yerleşkeden senin için yeni kitaplar getirdim."

     Jungkook karaya doğru hareket etti ve suyun tatlı sesi etrafı sardı. Taehyung'un gözleri kısa bir süreliğine Jungkook'un kaslı genç vücuduna kaydı. Saçlarından, omuzlarından ,bacaklarından süzülen su damlaları ile yutkunup kendine geldi.

"Ne kitapları? İlaçların yapımı ile ilgili bir taneye sahip miyiz. Biliyorsunuz efendim doğadan insan vücuduna ilaç üretmek çok ilgimi çekiyor." Bunu söylediğinde hava her ne kadar sıcak da olsa sudan çıkmanın yarattığı soğukla titriyordu.

"Var. Ondan önce sudan çıktığında üşüyeceğini akıl edip üzerine kalın bir kumaş getirmedin mi?"

"Unutmuşum efendim."

  "Daha dikkatli ol Jungkook. Üşütmeni istemem."
    Duyduğu derin tatlı sesle karşısındaki tapılası adama baktı. Kalbindeki çarpıntının sebebinin korku olmadığını o an anladı. Çok farklı bir duygu hissediyordu ama bunu anlaması zor olacaktı.

   Jungkook uzandığı yatağından kalkıp pencereye doğru ilerledi. Güneş doğmak üzereydi ve oluşan görüntü kayda değer bir güzellik taşıyordu. Gülümsedi lakin gülümsediği gibi aklına dün efendisinin kendisini önemsediğine dair anlam taşıyan sözleriyle birlikte dudağının hafifçe yukarı kıvrılması gelmişti. Onu hiç gülerken görmemişti, kendisine önem verdiğini biliyordu ama bunu çok belli etmemesi kendisini üzüyordu. Neden hep somurtup durduğu ve hiç gülümsemediğini düşünmeye başladı.

    O böyle düşünedururken odasının kapısı açıldı ve içeriye düşünüyor olduğu adam girdi. Alev gibi durduğu yeri yakan gözleri pencere kenarındaki küçüğüne kaydı. Her ne kadar yaşları arasında beş yaş fark varmış gibi gözüküyor olsa da kendisi yirmi dört yaşına mahkum kalmıştı küçük olanın çocukluğundan beri.
"Bir sıkıntımız var Jungkook."
   " Ne? Noldu efendim?"

  "Burayı terk etmemiz gerekiyor."

pray for evil |vkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin