Ağlamam Zaman Aldı - İnkar
&
Elimdeki telefonum ile eve girdiğimde henüz hava kararmamıştı. Fakat fazla yürüdüğümden olsa gerek bacaklarım- pardon ayaklarım ağrıyordu. Ayakkabılarımı ellerimi kullanmaksızın çıkarıp evimizin bir kenarına atmıştım. Terlediğim için sırılsıklam olan ceketim de koltuğun üstündeki yerini bulduğumda yayılmamam için hiçbir sebebim yoktu.
Kendimi koltuğa attığımda her zaman olduğu gibi düşüncelere dalmıştım.
Şu sıralar gerçekten yorulduğumu hissediyordum. Hem fiziksel, hem ruhsal olarak. Öncelikle yaptığım iş fazlasıyla yorucuydu. Eve hava kararmaya yakın geliyor, koltukta uyuyakalıyordum. Enes benden daha geç eve geliyor, daha erken evden çıkıyordu. Son bir haftadır doğru düzgün yüzünü görmemiştim.
Ruhsal yorgunluğum ise tamamen Enes'ten kaynaklanıyordu. Son bir aydır ilişkimiz bitme seviyesine gelmişti. Normalde eve benden erken gelip beni kapıda güler yüzüyle karşılayan, sonra cilveli tavırları ile bütün yorgunluğuma rağmen erekte olmama sebep olup daha da yoran sevgilim(!) şimdi benden önce gidip sonra geliyor, evde karşılaşsak bile yüzüme bakmıyordu. Günlerim onunla yakınlaşma çabalarım ile geçiyordu. Fakat karşılık alamıyordum.
Şu sıralar eve geç gelme olayı da vardı. Eskiden saat on gibi eve geldiğini duyardım ama zamanla bu saat yerini epeyce geç saatlere bırakmıştı. Saat ikide anca eve geliyordu. İlk başlarda beni aldattığını düşünmüş, düşüncemde de haklı çıkmıştım. Yakın arkadaşı Mervan'dan onun bir barda tanıştığı Başak adlı kızla bir ilişkisi olduğunu öğrenmiştim. Ancak sürekli bunun bir heves olduğunu, sonunda bana geri döneceğini düşünüp duruyordum. Ondan ayrılamazdım. Ayrılırsam biterdim ki.
İlk öğrendiğimde bütün gece ağlamıştım. Fakat zamanla alışmıştım diyebiliriz. Şimdi gurursuz olduğumu düşünebilirsiniz. Ancak kendinizden çok sevdiğiniz, aşık olduğunuz biri olduğunda hiçbir şeyi umursamıyordunuz.
Öylece düşüncelere dalmışken kapının açılma sesini duydum. Bunun tek anlamı Enes'in erken gelmiş olmasıydı. İçimi derin bir mutluluk hissi sardı, dudaklarım kıvrıldı, her şey düzelecekmiş gibi hissettim.
Hissetmemeliydim.
"Hoşgeldin sev-"
Mutluluk dolu sözlerim, onun buz sesiyle kesilmişti. İnanın, ilk defa sesini bu kadar soğuk duymuştum. İlk defa sesinden korkmuş, duymak istememiştim.
İlk defa, sesini duymak canımı bu kadar acıtmıştı.
"Konuşmamız gerek."
Bunu dedikten sonra odasına çekilmişti. Hissediyordum. Bir şeyler vardı. Ama ne?
Senden ayrılacak.
İçimden bu düşünceyi reddediyordum. Olamazdı, olmamalıydı. Beni bırakamazdı ki o.
Hadi ama, yüzüklerimizin içinde seni asla bırakmayacağım yazıyor-
Salona girdi.
Eline baktım.
Orta parmağı boştu.
Hayal kırıklığı ile yüzüme bakarken o şeyin olmaması için dua ediyordum. Böyle bir şey olursa ölürdüm. Ciddiyim.
Elimden tutarak nazikçe ayağa kaldırdı. O an onun kibar hareketlerini, benimle ilgilenmesini ne kadar özlediğimi fark ettim. Dokunduğu elimdeki yanma hissini sevmiştim.
Gözlerimi yüzüne çevirdim. Keşke, dedim. Keşke gözlerine baknasaydım. Ela gözleri pişmanlık doluydu. Söylemese bile anladım. Ne diyeceğini anladım.
"Özür dilerim" dedi.
Tek yapabildiğim yüzüne bakmaktı.
"Ben…" dedi.
"Sen…" dedim. Sanırım kalbim yerinden çıkacaktı.
"Seni aldattım" dedi. Sesinden pişmanlık akıyordu. İçim acıdı. Güldüm hafifçe.
"Biliyordum" dedim. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Şirinliğine gülümsemek istedim. Fakat bu ortamda olmazdı.
"Fakat…" dedi. Evet, daha fazla bir şey bilmediğim için, duyacaklarımdan korkuyordum.
"Ben ona aşığım" dedi. Bu sefer gözleri şaşkınlıkla açılan bendim.
Kendimi iyi hissetmiyordum. Sanki her şey anlamını yitirmişti. Öylece bana acıyarak bakan yüzüne bakıyor, ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Sadece kalbim değil, her bir zerrem acıyordu. Her yerime iğneler batırılıyomuş gibi hissetmem normal miydi bilmiyordum.
Her saniye daha da dolan gözlerimde yüzüne baktım. Gözlerim acımaya başlamıştı. Dayanamadığımda kırptım. Bir damla yanağıma süzükürken bakışları daha da pişman bir hal aldı.
En sonunda kendimde konuşacak gücü bulduğumda inkar etmeye başlamıştım.
"A-ama sen seni seviyorum demiştin, hatta beni hiç bırakmayacaktım Enes! Bak eğer işim yüzündense yemin ederim-" Hızla sıraladığım sözcüklerim ağzımı kapatan eli ile kesilmişti.
"Bitti, Baturay" demişti acımasız bir tonda. Elinin verdiği yanma hissi acı verici bir hal almıştı ama sözleri daha acı vericiydi.
Bir ay önce doğum günümde beni asla bırakmayacağına söz vermiş, aşkını evlilik teklifi ile süslemişti. Şimdi ise bitti diyordu. Bitmemişti. Bitirilmişti.
Bunu dedikten sonra elini çekmiş, hızlı adımlarla evden çıkmıştı.
Ağzımdan bir hıçkırık kaçarken bacaklarımı sağlam tutamamıştım. Dizlerimin üstüne düşünce koltuktam destek aldım. Elimi ağzıma koyarak elini hissetmeye çalıştım. Görüşüm bulanıklaşmış, yanaklarım çoktan ıslanmıştı. Sürekli sayıklıyordum.
"Hala beni seviyor"
"Beni bırakamaz"
"Hayır bitmedi"
Ağladığım bütün süre bu üç cümleyi sayıklamıştım. Sonra ise yorgunlukla uyumuştum.
Bütün gece boyunca tek hissettiğim ise, orta parmağımda, yüzüğün olduğu yerde hissettiğim yanma hissiydi.
&
evet, ders çalışıyordum ve bilgisayarda t-pop spotify listem açıktı. sen ona aşıksın çalmaya başladı. aklıma bu fikir geldi. bir anda kendimi dersi boşvermiş, kitap oluştururken buldum. tabi bölümleri yazmadım. ilk bölümü de şimdi yazıyorum.
bölümleri bitirmeyi bekleyemedim. henüz hiçbir bölüm hazır değil. yani bu dışında. bu demek oluyor ki yb bir gün sonra da gelebilir bir ay sonra da.
herneyse, düşünceleriniz neler?
[Sonraki bölüm: Bize Susmak Yakışır - Öfke]
YOU ARE READING
levlâ'nın hikayesi
Fanfiction[ Baturay+Enes(?) ] "S-sen ona aşıksın." . Model'in "Sen Ona Aşıksın" şarkısından esinlenilmiştir. 06.09.18 ©ohmytaegguk