[Medya'yı gördüğüm o an nasıl yıkıldığımı anlatamam.]Saat 19:03
OhHun: Geldim.
Lu: Hoş geldin. Ne yaptın?
OhHun: Ailemin evde olmamasından faydalanıp biraz içmiş olabilirim.
Lu: Ha? Neden? Dertledim mi seni?
OhHun: Hayır sen dertlemedin.
Lu: O zaman bu sefer de ben senin yanında olayım. Konum atma sırası sende. :)
OhHun: Ha? Hayır olmaz.
Lu: Neden?
OhHun: Şey. Biraz dağıttım evi ve toplamaya üşeniyorum.
Lu: Konum atar mısın? Atmazsan bütün gün trip atarım.
OhHun: Tamam pekâlâ. (Konum)
Lu: Geliyorum.
(Görüldü) ✓✓
Saat 19:55
Sehun dağılmış evi biraz olsun toplamak istedi. Yerinden doğruldu ve içki kutularını topladı. Koltuktaki siyah boncuk işlenmiş kırlentleri çırparak düzeltti. Sehpadaki bulaşıkları bulaşık makinasına koydu ve çöpleri attı. Yeni bir kutu açıp sehpaya bıraktı. Bitmiş çerezleri ve cipsleri yeniledi. Cipsleri koyduktan sonra kalan kırıntıları işaret parmağıyla alıp yaladı. Bunu yaparken gözlerini kapatıyordu. Luhan görseydi bir yerleri şişebilirdi. Çok geçmeden kapı çaldı. Tam da Luhan demiştim değil mi? İyi insanmış. :d Sehun gergindi. Yavaşça ilerledi ve kolunu uzatıp kapıyı açtı.
"Sehun bu ne hâl?" kapıdan içeri girip hemen uzuna sarıldı. Uzun da onun bir avuç kafasını okşadı. Çilek kokuyordu. İstemsizce gözünden yaşlar akıyordu, Luhan'ın çilek kolan saçlarının arasına yolladı. Tek eliyle kısa olana sarılırken diğer eliyle kapıyı kapattı. Sarılmaya bir süre daha devam ettiler. Sehun hiç bitmesin istiyordu. Bunun bir rüya olduğunu sanıyordu. Uyanmak istemiyordu. Kendini bastıramayıp hıçkırıklarına izin verdi.
"Sehun neden ağlıyorsun?"
"Ben hep bu zamanı bekledim çünkü. Sana sarılmak benim için hiç gelmeyecek bir mucize gibiydi. Şu an sana dokunuyorum ve afallıyorum. Luhan şu an benim kollarımda mısın?"
Luhan sorulan soruyla göz yaşlarını bıraktı sarıldığı adamın göğsüne. Cevap veremedi, onaylamak için elini tuttu.
"Karanlıktaydım Luhan. Elimi uzatıyordum sana ve tutmanı bekliyordum. Şu an ellerimi mi tutuyorsun?"
"S-Sehun seni seviyorum." dedi ve gözlerini kapatıp Sehun'un gözyaşlarıyla ıslanmış dudaklarına dudaklarını bastırdı. Sehun'un tekrar tekrar dolan göz yaşları bir anda kendini bıraktı. Bastırılmış dudaklarının arasından hıçkırık çıkıyordu arada.
Luhan, Sehun'un belinden tutup koltuğa doğru yavaşça itmeye başladı. Bunu yaparken de Sehun'un dudaklarını öpüyordu. Koltuğa oturduklarında Sehun'un başını alıp kendi göğsüne yasladı. Saçlarını okşamaya başladı. Göz yaşlarını sildi.
"O kadınla neden mecbur olduğun için birliktesin?" başını kaldırdı ve sevdiği adamdan cevap bekledi. Luhan bir kaç saniyelik kendini toparlama çabasının ardından konuştu.
"Babamın zoruyla. Onun vasiyetiydi. Ama sırf onun bu isteği yüzünden hayatımı karartamam. Soo Young ise, o artık bitti Sehun. Artık hayatımda sadece sen varsın. Bütün hayatımı sana adayacağıma yemin ederim. Çok mutlu olacağız. Artık ağlama lütfen."
"Beni hiç bırakmayacaksın değil mi? Bir gün aniden çekip gitmenden o kadar korkuyorum ki. Katlanılmaz biriyim. Ama sen çok güzelsin Luhan. Aslında ben seni hiç hak etmiyorum. Papatyaların içinde açan tek kırmızı gülsün. Asla solmuyorsun."
"Senin için hiç solmayacağım Oh Sehun."
Kapı kilidinden anahtar sesi geldiğinde ikisi de oraya yöneldi. Sehun'un ailesi eve erken gelmeyi mi tercih ettiler? [Basıldınız galiba bebeklerim]