Kwon Yuri sıradan bir gençti. Düşündükleriyle ve yaptıklarıyla öyle, kılık kıyafetiyle öyle ve hâl ve hareketleriyle de öyleydi. Saçları sıradan, gözleri sıradan ve elleri sıradandı. Küçük parmaklarıyla kâğıt bir bardak taşıyordu; şekersiz, sütsüz ve acı bir filtre kahveydi. Esmer elleri sıcaktan titriyordu ve bir an önce masaya oturmazsa bardağı yere düşüreceğinden korkuyordu genç kız.
Her öğle vakti olduğu gibi bugün de okulun kantini tıka basa doluydu, endişe kalbini kaplamaya başlarken genç kız masaları birer birer inceledi. Öncelikle sevdiği yerlere baktı, en köşelerde saklanmış ve kimsesi olmayan masalardı bunlar. Oturdun mu yanına kimse uğramazdı ve görünmezdin. Bir de prizi vardı hemen yanındaki duvarda bu masaların. Ama tam da bu nedenler dolayısıyla birçok seveni vardı ve böyle kalabalık bir saatte asla boş olmazdı bu masalar. Yine öyleydi. İncelemeye devam etti genç kız, ortalara baktı. Daha uzun masalar ve daha kalabalık ve daha sosyal masalar. Kapının ağzında durmuş ve eli git gide daha çok yanarken Kwon Yuri, bir an önce oturmazsa bayılacağından emindi. Neyse ki şu an kantinde hiçbir tanıdığı yoktu ve onun bu neredeyse rezil olacak durumunu görmemişlerdi. Yabancıların gözleri uzaklara bakıyordu, Kwon Yuri gibi sıradan bir kız başka insanların gözlerini çekemezdi zaten. Ama yine de genç kız, korkuyordu. Sanki her bir göz onu izliyormuş ve onu mahşer gününde karşılayacak olan meleklerden bile daha çok yargılıyormuş gibi hissediyordu. Aslında, ilk defa bu sefer Kwon Yuri, yanılıyor sayılmazdı.
İşte, o sırada, gözlüklerinin izin verdiği kadarıyla boş bir yer bulabilmişti Kwon Yuri. Hızlı adımlarla oraya ilerledi ve iki sandalyesi olan küçük masaya oturdu. Şanslıydı ki pek sevilen bir köşe değildi burası. Çöp kutusunun yanındaydı, masanın ayakları dengesiz olduğundan sallanıp duruyordu ve çıkışa yakın olduğu için bir sürü insan yanından geçiyordu. Kwon Yuri, sırt çantasını masanın üzerine koydu ve bardağını da dikkatli bir şekilde yerleştirdikten sonra sandalyeye çöküverdi. Ayakta durduğu o korkunç anlar boyunca zavallı genç kız terlemişti, korkudan nefes nefese kalmıştı ve tek istediği şey bir adet peçeteydi. Böyle anlarda, ki ne zaman kantine tek başına gelse bütün bunları eksiksiz yaşardı, kaybolmak ve hatta yok olmak istiyordu. Belki kısmi bir görünmezlik, belki de kısmi bir görmemezlik... Bardağı yanmamış parmaklarıyla tuttu ve çok sevdiği içecekten bir yudum aldı, içi ısınmış ve korkuları biraz da olsun dinmişti, teşekkürler kahve!
Ama sorunları henüz bitmemişti genç kızın. Dersine neredeyse bir saat vardı, arkadaşları başka derslerdeydi ya da boş olanlara mesaj atacak gücü bulamıyordu, ödevlerini bitirmişti ve çantasına sığdıramadığı için bir roman da getirememişti yanında. Telefondaki oyunları sevmezdi, zaten şarjı az olduğundan şarkı bile dinleyemiyordu ve priz çok mu çok uzaktaydı. Kwon Yuri'nin yapacak hiçbir şeyi yoktu ve kalabalığın ortasında öylece oturmak onu tekrardan endişelendirmişti. Gözleri korkuyla etrafta dolanmaya başladı, yuvarlak ve şirindi gözlerinin şekli ve kahverengilerinin çok derinlerinde uyuyordu anksiyete ve depresyonu, her an uyanabilecek bir çift canavar. Her an ortaya çıkabilen ve gününün içine eden bir çift canavar, süper kahramanı olmayan bir dünyanın canavarları.
O anda, Kwon Yuri'nin hayatı boyunca unutamayacağı bir olay gerçekleşti. İleride bunu anlattığında bazı arkadaşları bunun için büyülü bir şey diyeceklerdi, mucizevi. Hayat değiştiren, yok edici, yıkıcı ve aynı zamanda da yapıcı. Kantinin köşelerinde değildi oturduğu yer, tam olarak ortada da değildi, büyük bir masada ve herkesin gözlerinin altında oturuyordu. Bir genç kız. Herkesi ve bakışları üzerine çeken bir sihri vardı sanki, kantinin gereksiz beyaz ışıkları altında parlıyordu. Pencerelerinden güneş ışığı giriyordu kantinin ama bu kızın yaydığı ışıklarla yarışacak kadar güçlü değildi. Oysa Kwon Yuri dışarıda yürürken öğlen güneş gözlerini parçalayacak kadar güçlü ve sert ve yoğundu. Koyu, çok koyu bir kahverengidendi saçları ve o küçük, beyaz yüzünü ortaya çıkaran bir kesimi vardı. Beyazdı, bir melek gibiydi, sıradan insanların arasında oturuyordu. Kwon Yuri merakla, heyecanla, tutkuyla ve garip bir coşkuyla daha da açtı gözlerini bu melekten kızı görebilmek için. Parmakları kahvenin sıcaklığından yanıyordu yine, alnından kulaklarına doğru ter damlaları süzülüyordu ve nefesi bu sıcak ortamda donuyor ve donuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
c'est la vie • yoonyul
FanficKwon Yuri sıradan bir gençti. Sıradan bir anda, hayatı boyunca unutamayacağı bir şey yaşamıştı. Büyülü, mucizevi, yapıcı ve yıkıcı ve yok edici ve hayat değiştiren bir şey. Kwon Yuri sıradan bir gençti, hiç de sıradan olmayan bir kadının, bir aşkı...