2. bölüm - Hey hayat ben quizlerde bile çakmam!

51 4 4
                                    

Uyanışlarım bi bebeğinin anne karnında çıktığındaki enerjisi kadar canlı olurdu. Bedenin içine girdiğimde maraton koşusuna çıkabilecek kadar enerjik hissederdim. Öyle enerjik olurdum ki çevremdekiler "bu gün iyi gününde olmasın." derler enerjikliğime hayranlıkla bakarlardı.


Bu yüzden şimdi neden üzerimde bir fil oturuyormuş gibi hissettiğimi anlayamıyordum. Yorgundum, gözlerimi açmak dahi istemiyordum. Zaten istesemde tam olarak açamıyordum.


Gözlerimi rahatlıkla açamadığımı fark edince kıvranmaya başladım. Bir yerde yattığımı anlamam uzun sürmedi. Çarşafın yumuşaklığını hissedip bir yatakta yattığımı kavramam da uzun sürmedi. Tek sorun hareket etmek istemeyecek kadar yorgundum.


"Belki de akşam koşuya falan gitmiştirde o yüzden bu kadar yorgundur." diye düşünmeye başladığımda hala gözlerimi açamamış ama etraftan bi ses geldiğini işitmiştim. Kalkmam gerekiyordu. Uygunsuz bi durumda olabilirdim. Umarım değilimdir. Bir defasında kızın sevgilisinin odasında uyanmıştım ki bu uygunsuz olarak nitelendirdiğim kısım bile değildi. Annesinin odaya çocuğu uyandırmaya girdiği kısım ise 'uygunsuzluk budur' diye bağırıyordu.


Tekrar hareket etmeyi denedim. Git gide daha kolaylaşıyordu. Yani en azından hareket etmeye çalışmaktan, hareket etmeye terfi etmiştim. Gözlerimi biraz zorlayarak açabildim. Ama sadece bulanıktı. Netleşmesi için açık tutmayı denedim ama olmadı. Bi kaç defa üst üste gözlerimi kırptım. Git gide netlik kazandı. Ben de azıcık enerji kazanıp yatakta doğrulmayı denedim. Sadece kafamı kaldırabildim. Gözlerim artık nesneleri tanıyabilecek kadar netleşince bana şaşkın gözlerle bakan bi metre kadar uzağımdaki tekli koltuğun başında ayakta duran çocukla göz göze geldim. En azından benimle yatakta değildi. Bu da bi gelişme değil mi?


Tam sırtımı yataktan bi milim kaldırabildim ki omzuma yumruk yemişim gibi hissettim. "Ah, geberiyorum." dediğimde ilk defa sesimi duyuyordum ama daha çok ilk denememde sesim çıktığı için şaşırmıştım.


Karşımdaki çocuk ellerini öne kaldırarak "Hareket etme." dedi ama ellerinin birinde katlanmış bir dergiyle dizlerini hafif kırmış hali gülmek istememe neden oldu. Dergiyi başında durduğu koltuğa fırlatıp koşmadan ama büyük adımlarla kapıya yöneldi. Kendini dışarı atmadan "Hemen geliyorum sen hareket etme."dedi.


Çocuk kapıdan çıkarken 'çok yakışıklı görünüyor' diye düşünürken biraz güldüm ve anında pişman oldum. Ah sırtım! Bu yatak bana yumruk atmıyorsa sırtımın gerçekten bi problemi varrdı. Lan, iki bedendir ne çektim şu yataklardan!


O an dank etti. Kontrol etmek için kafamı -yavaşca- bi sağa bi sola döndürdüm. Ah, hayır. Olamaz... Bu her şeyi açıklıyordu, hastanedeydim.


Acıyı önemsemeden doğruldum. Oturduğumda daha fazla acıdığını kabul ettikten sonra ellerime  bağlı serumları gördüm. İki elime de bağlıydı. Biri bitmiş gibiyken cam şişede olan aha da kolum kadar uzun olan şişe, ağzına kadar doluydu.


Ne olmuştu bana/kıza? Kızın bedenine girerken bi sorun falan mı olmuştu acaba? O an bişey daha fark ettim. Ama fatk ettiğim anda gerçek olmamamasını dileyerk dona kaldım.
Ama nasıl ya bu nasıl olabilir?!


Daha fazl düşünememiştim ki içeri daha demin dönücem diye fırlayan çocuk girdi, tabi beraberinde doktor ve hemşire sürüsüyle...


"Günaydın Elizabeth." diye neşeyle bana yaklaşan adam bi mesafeden sonra durdu. "Uzun süredir uyanmanı bekliyoruz." dedi sevecen bi sesle. Kabul eymeliyim doktorları pek semem. Tüm hayatımı onların beni iyileştiremediği gerçeğiyle yaşayınca onlardan nefet ediyorum desem yeridir. Ama bu adamın sesi ve bakışları çok içten ve samimiydi. Doktor olmasa sevebileceğim bi insan bile olabilirdi. Ama... doktordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Son Beden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin