düm düz git

35 4 4
                                    

Bir kaç ay önce gözümü açtığımda daha önce hiç görmediğim bir yerdeyim. Etrafima dikkatlice bakıyordum. Herşey yabancıydı bana. Uğraşılacak bir şey yoktu. Canı sıkılacasına gezintiye çıkayım dedim. Tarlanın ortasında etrafıma dikkatlice bakarak bir yürüyüş içindeydim. Bir karınca kardeş ile karşılaştım. Kendisine bu yolların şehire çıkıyor mu? Diye sordum. Çok sinirli bir hali vardı karınca kardeşin. Bir an ters bir şey diyip burda kavga edeceğiz de tüm hayvanları başımıza toplayacağız sandım. İşleri var meşgul etmeyelim şimdi. Belli herhalde karısıyla kavga etmiş karısının dırdırından kaçmış iki kelimeye daha tahammülü yok gibi. Çekinerek bir daha sordum sinirli sinirli bakıyordu dövecek gibiydi. Öylede geçti içimden. Başımı döndürüp tam gidecekken. Yabancı mısın? Diye bir ses işittim. Karınca kardeş inadını kırıp konuştu. Evet dedim buranın yabancisiyim nasıl geldigimi bilmiyorum dedim. Düm düz yürü diyip bana sırt çevirdi. Hangi tarafa hacı emmi dedim. Ne haliniz varsa görün aanasını satayım dedi karınca kardeş. Şaşırmıştım neyse kavgadır geçer dedim. Bir dal ekin alıp görmeye gelirim tesellisine. Düm düz yürüyeyim dedim. Aklımı almış telaş dikkatlice yürüyüp gidiyorum. Bir tepeye geldim. Tepe de iki Ağustos böceği belli arkada ki kadın beni görünce geriye çekildi. Herhalde kocasından çekindi. Merhaba dedim. Merhaba dedi erkek olan. Şehre nasıl giderim diye sorduğumda erkek olan bilemedi. Kadın tarif etti bana. Burdan hiç bir yere sapmadan bir iki kilometre sonra karınca yuvası var ordan sola dön devam et diye tarif etti kadın. Belli kadın çok çalışmak için uzaklara gitmiş erkek akşama kadar arkadaşlarla takılmış tembel teneke oturmuş. Erkek olan yürü lan içeri dedi kadına . Elin adamıyla ne konusuyorsun dedi. Kadın ne yapsın kadın başına o kadar çalışıyor erkek olan hiç bir işe yaramıyor sonra isimleri tembelliğe çıkıyor doğada. Kusura bakmayın hacı emmi yolumu kaybettim dedim. Sinirli bir tavırla düm düz git dedi. Burda yabancıları sevmiyorlar herhalde dedim içimden. İki sinirli üçüncüsü olgun olur inşaallah diyip devam ettim yoluma. Baya yürüdüm kimsede yoktu iç acısıyla bir türkü yakayım bari derken hamam böceği ile karşılaştım. Merhaba dedi bana. Üçüncü olgun herhalde diye mırıldandım. Efendim dedi hamam böceği. Şehre nasıl gidilir ağabey dedim. Boynu içerde havaya bakamıyor. Güneşi sordu bana. Tam tepenin biraz aşağısı . Batıya doğru dedim. Şehre gitmen karanlığı bulur kardeş gel bu akşam misafir edelim yarın koyulursun yoluna dedi. Yok dedim gitmem gerek . Hayır diye ısrar edip gel geç olur ama gölde yüzmek için erken biraz yüzelim sonra eve gidip biraz dinlenirsin sabah ola hayrola dedi. Ne iyi adam be dedim içimden. Burda göl mü var diye sordum. Jeton sonra dan düştü tabi benim yabancı olduğuma. Durdu bana baktı sen yabancı mısın dedi. Evet dedim kuş yuvasından kaçtım.. evin penceresinde bizim çiçekleri yağmalarken yakaladım. Son uçuşunda Tutayım derken tüylerinden tutuverdim uçuyordu yüksekti bırakamadım. Bizimkide yükseklik korkusu az bişey de ölüm korkusu Dedim. Biraz yürüdükten sonra ikimizde konuşmuyoduk. Her ikimiz kendi halimizde yürüyorduk. Birden aklıma geldi sormaktan kendimi alamadım. Hacı emmi burada yabancıları pek sevmiyorlar herhalde dedim. Döndü bana baktı bir şey demeden devam etti. Tekrar yineleyemedim buda diğerleri gibi sinirli çıkarsa  yolumu bulmam zor olur iki kilometre daha yürüyemem unutma bu üçüncü diye kendi kendime konuşmaya dalmışım ki ağabey durdu ben dalmaktan ona çarptım. Bana öylece baktı . Aha ayvayı yedik herhalde diye düşündüm. Bak etrafına dedi eskiden burdaydı evimiz. Bu kurumuş tarlada. Yıllar önce gölde yüzerken yabancı kargalar tarafından yağmalandı. Sahibi de inat yapıp bir daha ekmedi tarlayı. Bir çöl ortasında gibiydik her yer kurumuş sussuz ıssız bir yere benziyordu. Konuşmaya devam etti hamam böceği... Ondan sonra bizde başka tarlaya yerleşmek için yola çıktık yolda çocuklarımız kuşlara yem oldu. Ben hanımla bir de göl kenarında oturan akraba eş dostla başka tarlaya gittik. Bizde orda bir köy yağmaladık aldık orayı. Kargalardan öc almak için gittim bahçelerine . Sopayla kürekle kovaladılar. Zor kurtardım canımı. Bir ağaca çıktım orda bile rahat bırakmadılar. Ondan sonra bizim çocuklar almış beni. Gözümü açtığımda evdeydim hanım yemeği koymuştu sobaya .kokusu acıktırıyordu beni. Öyle işte evlat şimdide yavaştan çalışıp emekliliği bekliyoruz. Emeklilik yaşı düşsünde bizde yararlanalım. Acıklı bir hikayesi vardı içim acımıştı. Oturdu bir taşa bir sigara  yaktı. Ona eşlik etmemi istedi. Ne yapayım yolumu bulamıyorum bari bir tanede ben yakayım. Göle doğru çıktık yola. Acımızın üstünden bir şey konuşamaz olduk. O sustu ben sustum dağ çiçek doğa sustu... Doğanın kanunu da bu... Göle geldik dedi hacı emmi. O gölü görür görmez hemen atladı suya. Göl çok büyüktü. Bu göl değil  deniz dedim. Bizim burdada deniz diyorlar ama burayı görmeyenler  haritadan bakıp  uzaktan göl  sayıyorlar. Ne de olsa dünyayı bilgisizler ele geçirmiş dedi.Ben az korkuyordum atlayamıyordum. Hadii gel dedi ağabey. En sonunda kırdım korkak inadımı atladım suya. Korkum biraz sonra geçti. Bir daha atlamak istedim ve bir daha atladım. Stres attık biraz gölde. Ondan sonra yola cıktık. Koyulduk eve doğru. İyi oldu hacı amca dedim. Vakit baya geçti gün kararmak üzereydi. Hacı amca eve boş gitmeyeyim şurdan biraz ekin bir de yonca alayım dedi. Parası çıkışmadı. Bende az vardı. Misafirliğe gidiyoruz sonuçta boş gitmeyeyim ayıptır dedim aldım yonca yaprağını. Çaldık evin kapısını. Hanımı açtı buyrun beyim hoşgeldiniz dedi sonra dan gördü beni. Daha önce hiç bu kadar büyük bir ev görmemistim. otel gibi bir yerdi. İki kişiye çok büyük bu ev sanırım ki o bahsettiği göl kenarında oturan akrabalarıyla oturuyor.eve hayranlıkla bakarken kendimi yalnız bir odanın kapısında buldum. İçerden sesler geliyordu. Karı koca kavgasıydı herhalde. Kapı hafif açıktı. İçeri girmeyi düşündüm ama yabbanciyim sonuçta. Bu evde oturanlar bile girmezken benim girmem yanlış olur. Aman canım boşver karı koca arasına girilmez ya . Yarın bir çiçek alır alır gönlünü. Hacı emminin  yanına geçtim. Biraz oturup yemek getirdi hanımı. Kapıdan birileri geçip gülümsüyordu. Kendimi alamıyordum oraya bakmaktan . Hacı emminin yoldan geçen misafiriyiz ayıp olur diyip arada bir bakamamazlık ediyordum doğrusu. Saat baya geç olmuştu. Misafirin yatağını hazırlayın yarin yol alacak dedi hacı emmi. Bana bir battaniye bir de yastık verin yeter yastık yastık yoksa papuçlarima koyarım başımı sabaha kadar bir köşede idare ederim dedim. Kabul etmedi hacı emmi. Misafire yakışır bir yatak hazırlayın dedi. Ellerimi yıkadım geçtim yatağıma. Gece bir kaç kez uyku tutmayıp kıvrandım. Ama olsun yinede uyumaya çalışıyordum. Sabahin ilk saatlerinde sesler duymaya başladım. Ne çalışkan aile . Sabah erkenden kalkıp çalışıyorlar. Hacı emmi çaldı kapımı kahvaltıya çağırdı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra oturdum sofraya. Eski klasik köy sofrasıydı. Peynir ekmek yumurta salata ve çay vardı. Kahvaltıdan sonra yola koyulmak için papuçlarımı giydim. Hacı emmi nin eşi yolda aç kalmamak için küçük bir bohça hazırlayıp verdi bana. Hadi Allah'a ısmarladık bir ara bir dal dal ekinle gelip  uğrarım dedim. Ve yola çıktım. Hacı emmi son kez köy çıkışına kadar bana eşlik etti. Sonra el sıkışıp hoşçakal emmi dedim yolun açık olsun dedi emmi. Bir ara mutlaka uğra diye bağırdı arkamdan. Bir dal ekin bir de yonca yaprağı bizimde katkımız olsun mutlaka uğrarım diyip el salladım....

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 27, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ekinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin