- I -

8 0 0
                                    

Aslında hayat hakkında her zaman dile gelmeyen ama zorlukları tatmış bütün insanlar tarafından kabul gören bazı gerçekler vardı. Herkes, içinde bulunduğu ve yaşamak zorunda olduğu hayatı hakkında iyi ya da kötü bir fikir edinmişti. Buna ben de dâhildim. Zaman zaman kendime hatırlatma gereği duyduğum şey şuydu:

"Her şeyden önce bunun uzun ve dolambaçlı bir yol olduğunu unutma."

Elbette bu uzun yol, hayatın ta kendisiydi. Kaçınılmaz olan ve göz ardı edilemeyen. Karşılaştığımız dolambaçlar ise bize bunu hatırlatan birer bellek gibiydi. Neyse ki ben birkaç milyar insanın yaşadığı gezegende şanslı olanlardan biriydim. Ne zaman tökezlesem ya da umutsuzluğa kapılsam elimden tutup beni kaldıran insanlar vardı çevremde. İlk adımımı attığımda annem ve babam yanımdaydı. Onları kaybettiğimde ise Sami amca benimleydi. Yabancı bir adamın bu kadar ailem gibi hissettirebileceğine ihtimal vermezdim ama zaten genelde hayat bizi şaşırtmaya severdi. Rüzgârlar ters yönde esmeye başlar, akarsular tersine akar ya da bir insan asla tanışmaması gereken bir insanla, bir sebep yüzünden tanışabilirdi. Benim sebebim, uçağın gizli bir bölmesine sıkışmış birkaç kâğıt parçasından oluşuyordu ve tanıştığım insan Bulut'tu. Bütün bu olaylar başladığında sadece ikimiz vardık. Bulut ve ben tamamen bir başımızaydık. Hikâyenin peşine düşmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak bizim kararımızdı. Nasıl sonlandığını görmeden bırakmaya da niyetimiz yoktu. Nedense Paris'te yaşadığımız birçok olayın ardından kendimi değişmiş hissediyordum. Mutluluklar, yeni heyecanlar, yeni deneyimler, hatta yeni arkadaşlıklar edinmenin yanında kavgalar, hayal kırıklıkları, yeni hisler de bu değişimin nedenlerinden biriydi. Kim bu kadar kısa bir sürede bu kadar çok şey deneyimleyebileceğimi söylerdi ki? En azından birisi söylese bile ben buna inanmazdım. Eski Ada olsam kesinlikle buna inanmazdım. Şimdi ise her şey çok farklıydı ya da farklı olan bendim. Zihnimi zorlayan ve bir anda allak bullak eden tüm bu düşünceler, Göktürk ve Burak'ın önümüzden havalanan uçağına bakarak iç geçirmeme neden oldu. Arka fonda sürekli kesilmeyen anonsların olduğu havaalanı ilk geldiğimiz zamana göre daha sakindi. Arka arkaya havalanan yolcu uçaklarını önümde uzanan devasa cam pencerelerden izlemeye devam ettim. Bulut ile gün boyunca çok az konuştuk. Aramız kötü falan değildi ama bugün ikimizin de konuşacak enerjisi yoktu. Bulut çalan telefonunu hızlıca cevaplayarak birkaç onay kelimesinden sonra kapattı.

"Uğur ağabey işlemleri halletmiş. Yarım saate kadar kalkıyoruz."

Başımla onaylayarak uçağımızın bulunduğu kapıya doğru harekete geçtim. Üzerimdeki buhran havasından kurtulmam gerektiğini hissederek Bulut'a döndüm.

"Sen iyi misin?"

"Ne fark eder ki?"

Aynı Geceye Uyanmak 2. CiltHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin