Kitabımda son sayfayı okurken içim kıpır kıpırdı. En sevdiğim karakterin gitmesini istemiyordum. Kitap bitmesin diye köşeye atıcaktım ki atsamda 1 dakika bile dayanamadan tekrar açıp okumaya devam edeceğimi biliyordum. O yüzden okumaya devam ettim son satıra gelip bitirdim. İçim rahatlamıştı ama en sevdiğim kitabın son vermesi beni üzmüştü. Bunu umursamazlığa verip kulaklıkları takıp şarkı açtım.
Şarkı eşliğinde söyleyip dans ederken telefonuma mesaj geldi. "Dans edemiyorsun." Kaşlarımı çatıp gözlerimi kısarak mesajı tekrar okudum. Kafamı telefondan hızla kaldırıp etrafa baktım. Ama hiçkimse yoktu. Evimin içine yerleştirilmiş kamerada olamazdı. Kafamı camdan çıkarıp karşı binaya baktım. Kimse yoktu perde bile kıpırdamıyordu. Telefonun tekrar titreyip ötmesiyle elime alıp tekrar baktım. "Ne oldu göremedin mi?." Yazıyordu. Hafif ürksemde camları kapatıp perdeyi çektim. Oda karanlık olunca lambayı yakıp koltuğa kendimi attım. Yeniden mesaj gelmişti. "Güzel fikir." Yazıyordu. Dayanamayıp "Kimsin sen?." Yazdım. Çok geçmeden yanıt geldi. "Aileni bulmaya yardım edecek birisi desem." Dedi. Bu benim ailemi aramak istediğimi nerden biliyordu. Daha yeni düşünmüştüm onu. "Nasıl?." Dedim. "Yarın 00.00'da her zaman geldiğin barda ol." Yazdı. "Sana neden güveneyim?." Yazdım. Ama mesaj gönderilmiyordu. Tekrar tekrar denedim ama olmadı. Numarayı aradığımdada. "Bu numara kullanılmamaktadır." Diyordu. Derin bir nefes alıp kulaklığı geri takıp odama geçtim. Sıcak örtümün altına girip gözlerimi kapattım.
Saat 23.48 bana atılan mesajda ailemi bulmaya yardım edecek kişinin yanına gidiyordum. Hava soğuktu. Hafif yağmur çiliyordu. Üstüme kalın kazağımı giymiştim. Altıma dar siyah bir dizi yırtık olan pantolon giyip çıkmıştım. Ne olur olmaz diyerekten belime silahımı almıştım. Hızlı adımlarla bardan içeriye girdim. Ne kadar yüksek seste müzik olsada benim hızlıca kapıyı açmamla kapının sesi etrafa yayılmıştı. Herkesin kafası bana dönmüş adınlarımı izliyorlardı. Bakışlarından rahatsız olup yere bakarak bir sandalyeye geçip oturdum. Barmen "Ne alırsın?." Dedi. Ona bakmadan 1 bira diyip vermesini bekledim. Alırken eline baktığımda elinin ve parmağının üstündeki semboller dikkatimi çekmişti. Birayı yavaşça alırken ellerini izliyordum. Hızlıca biradan elini çekip kazağını parmak uçlarına kadar çekerek bana dik bir şekilde bakıp başka insanların yanına ilerledi. O semboller bana nerden tanıdık gelmişti bilmiyorum.
Cebimden telefonu çıkarıp saate baktığımda 23.59 1 dakika vardı. İçimdeki heyecan her saniye artıyordu. O adam neredeydi. Ortaya çıkacak mıydı. Yoksa benimle dalga mı geçiyordu. Ekranı açıp tekrar baktığımda 00.00 olmuştu. Kapıdan 3 kişilik bir aile girdi. Dikkatle onları izliyordum bir yandan aklımdan "Acaba benim ailem bu mu?." , "Ya o adam ciddiyse ve ailemi getirdiyse." Gözlerimi kırpmadan onları izlemeye devam ettim. Kapıdan arkalarından giren adam koşar adım sahneye ilerledi. Sahneye geçip mikrofonu aldı. Şarkıyı kapatıp boğazını temizledi. "Öhm öhm.. evet arkadaşlar öncelikle hepiniz hoş geldiniz." Dedi. "Bugün sizlerle beraber biraz eğleneceğiz." İnsanlar alkışlamaya başlamıştı. Gülümseyip kafasını salladı. Alkışlar sona erince devam etti. "Bugün çok iyi konuklarımız var. Onları sahneye davet ediyorum. Sayın Boran Boyner, Semina Boyner ve Ekin Boyner." İnsanların alkışlarıyla sahneye çıkıp sahneye yerleştirilmiş 3 sandalyeye sırayla oturdular. Sahnedeki adam bir tepsinin içine koyulmuş 3 silahı önlerindeki masaya bıraktı. İnsanların kaşları çatıldı ve etrafta hafif bir ses yayılmaya başladı. İnsanlar birbirlerinin kulaklarına fısıldıyordu. Yüzlerdeki tüm gülüşler solmuştu herkes merak ve korku içerisindeydi. "Şimdi siz bu tepsinin içerisinden beğendiğiniz 1 silahı seçin." Dedi. Hepsi uzanıp önlerindeki silahlardan 1 tanesini aldılar. Adam gülümseyip "Güzel." Dedi. "Şimdi ellerinizdeki silahların içerisinde 1 mermi eksik. Eğer size denk gelirse ölmezsiniz ama gelirse ölürsünüz." Dedi ben kaşlarım çatık bir şekilde izliyordum. Ayağa kalkıp müdahale etsem birşey olacağından korkup geri oturdum. Sahneye dikkatle bakıyordum. İnsanların dili tutulmuş sahneye bakıyorlardı. Bir adam ayağa kalkıp. "Kardeşim sen dalga mı geçiyorsun." Diye bağırdı. Adam gülümseyip belindeki silahı çıkarıp adama bir el ateş etti. Adam kanlar içerisinde yere serildi. İnsanların çığlıkları etrafta yankılanıyordu. Adam mikrofonu eline alıp "Herkes yerine otursun!. Eğer bir adım atanı daha görürsem kurşuna dizerim!." Diye bağırıp herkesi geri yerine oturttu. İnsanların sesleri kesilmiş geri yerlerine oturmuşlardı. Sahnedeki adamın ayakkabısından çıkan tok ses etrafta yankılanıyordu. Adam bana bakıp gülümsedi. Yoksa o adam bu adam mıydı?. "Evet Naza o benim." Dedi. Bana gelen mesajda bana Naza diye hitap edilmişti. Kaşlarımı gevşetip adamı dikkatle izledim. Benden bahsediyordu. "Şimdi ailenden hangisinin ilk denemesini istersin?." Dedi. Ayağa kalkıp yanlarına doğru hızlıca yürüdüm. "Ştt. Sakın ha bir adım daha atarsan eğer 2 si ölmesi yerine hepsini öldürürüm." Dedi. Yerimde durup ona baktım. Eliyle arkada oturduğum sandalyeyi işaret edip beni geri yolladı. Yerime geçip izlemeye başladım. Hepsine sıra sıra sıktırıyordu. Babam eline silahı alıp anlına dayadı. Yavaşça göz kapaklarını kapatıp sıktı. Gözlerimi kapatıp sıkmıştım. Ama etrafta silah sesi yoktu. Gözlerimi geri açıp sahneye baktım. Adam bana bakmış gülüyordu. "Kandırdım."