Her yer yerle bir olmuş haldeydi ve savaş bitmişti. Yerde yatıyordum o sırada. Cansız gibiydim hareket edemiyordum ve neredeyse kendi kanımda boğulacaktım. Çok fena dayak yemiştim. Bedenimin her yeri yara almıştı ve ağır darbelere yenik düşmüştü artık. Nefes almakta bile çok zorlanıyordum. Savaş silahım olan gitarım Goncam yanımda parçalanmıştı. Elimde sadece sapı kalmıştı. Gövdesi bedenimden çok uzakta bir yerdeydi ve Gonca yazısı silinmişti üzerinden. Belki de savaşta aldığım en büyük yara buydu. Hayatta her şeyden daha çok değer verdiğim bas gitarım paramparça olmuş halde dağılmıştı. Tüm suç Ampıranyalılarındı. Dünyamıza gelmişler ve bizleri köleleri haline getirmek istemişlerdi. Bu duruma karşı bende bir dur demek için onların bu istilasına karşı direnmeye çalışmıştım. Sonuç olarak her şeyimi Goncamı kayıp etmiştim. Tam son nefesimi verdiğimi düşündüğüm bir anda omzumda bir el his etmiştim. Beni ayağa kaldırıyordu. Ne kadar çok kan kayıp ettiğimi beni ayağa kaldıran o el sayesinde fark ettim. Elimi onun omzuna atıp kafamı kaldırdığım zaman yerdeki kan birikintisinde kendi yüzümün yansımasını görmüştüm. Kısa siyah saçlarım dağılmış bir haldeydi, esmer sakallı yüzüm kan içinde kamıştı. Kendimi neredeyse tanıyamayacak haldeydim. Ama son bir güçle ayağa kalkıp, bana destek olan o elin sahibine yaslanıp yıkıntıların arasında kayıp olmaya doğru yola koyuldum.
Ben Teoman. İstanbul'da yaşayan başarılı bir makine mühendisiyim. Adım çok fazla medyada duyulmadı. Ama neredeyse herkes beni o günden sonra The Bass olarak tanıyacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE BASS
Science FictionGerçek hayattan alıntılanmış bir türk yapımı çizgi roman hikayesi.