2.Bölüm ''Tanrıçalar''

48 2 0
                                    

Havanın sıcaklığına karışan nem, üstüme yapışan kıyafetler ve dışarıdan gelen sesler uyanmak için hiç de güzel bir yol olmasa gerek.

Uyanır uyanmaz düşünce alemine dalmazdım ama şuan cidden normal olamıyordum.

Kim sabahın köründe kasabada çığlık atarak dolaşır ki? Tamam okullar tatil, şimdi eğlenmek önemli ama neden çığlık atmak ha? Birçok yol varken çığlık atarak beni uykumdan uyandırmak. Hem de pijamalarım terden üstüme yapışmışken. Teşekkürler evren, teşekkürler çığlık atıp beni uyandıran salak, teşekkürler iklim…

Ben zihnimde teşekkür listemi hazırlarken kapım tıklatıldı. Gözlerimi açmadan ‘’Girin!’’ diye seslendim.

Kapı açıldı ve sonra yatağıma yaklaşan ayak sesleri. Yüzüme soğuk bir şey dökülürken, yüzüm ne tepki vereceğine şaşırmış ve garip bir hal almıştı. Nefes almaya çalıştığım için burnuma su kaçmıştı. Aniden gözlerimi açtım. Yüzüme soğuk su batarken gözlerimi kısıp babama baktım. Kendini gülmemek için zorladığı çok belliydi. Alt dudağını ısırıyor, eliyle ağzını kapatmaya çalışıyordu. Sarsılan göğsünü kontrol etmeye çalışırken gözlerini sıkıca yumuyordu. Hain baba…

‘’Ne istemiştiniz hazretleri?’’ görüntüme rağmen sesim soğuktu. Bu da intikam alacağım demekti. Acı bir intikam.

‘’Hadi uyan prenses. Kasabada dolaşıp biraz alışveriş yapacağız.’’ Dedi ve sırıtarak gitti.

Ne yani bir alışveriş şeysi yüzünden mi yüzüme soğuk su yemiştim!

Tamam, şuan soğukluğu batmıyor hatta bu sıcakta iyi bile geliyordu ama yine de bir alışveriş için uyandırılmak istemiyordum. Bunu pekala biliyorlardı.

Hem bu saatte ne alışverişi? Annem dün geceden yorgun değil miydi? Yorgun olması gerekmez miydi? Bana ne ki canım! Sanki ben alışveriş yapmak istiyorum. Nasılsa en fazla iki tane şey beğenecek sonra annem yüzünden alamayacaktım.

Sıkıntıyla üflerken pikeye son kez sarıldım. Sertti ama sonuçta uyuyabildiğim anlamına geliyordu.

Babamın birazdan hangi parlak fikirle geleceğinden emin olamadığım için yataktan kalktım ve banyoya yürüdüm.

Banyodan çıktığımda annemi dolabımı karıştırırken buldum. Ne sürpriz ama!

‘’Bugün biraz da olsa kız gibi olur musun Ada?’’ sesindeki iğneleyici tona şaşırmamıştım. Annem benim bir kızdan çok erkeğe benzediğimi söylüyordu, her fırsatta!

Bunu artık garip ya da utanç verici karşılamıyordum. Ben buydum. Annem istediği prenses olamazdım. Bana hiç bakmıyor muydu? Koyu ten rengim beni prensesten çok sokak çocuğuna benzetiyordu. Bende ‘’battı balık yan gider’’ düşüncesiyle saçlarımı kısacık kestirmiştim. Böylesi daha çok yakışıyordu üstelik. Annemin saçlarımı iki yandan örüp beni pembelerle donattığı zamanlar da olmuştu. Tabi küçükken. Buna şuan asla izin vermezdim.

‘’Hayır anne.’’ Sesim o kadar soğuktu ki odanın bile derecesini düşürmüştü. Yeni bir kavga kapıda bekliyor ve ‘’ce-ee!’’ diye bağırmak için geri sayıyordu.

‘’Neden Ada? Senden tek isteğim yaşıtların gibi giyinmen. Dün o kadar güzel giyinmişlerdi ki, senin de öyle olmanı ne kadar çok istedim tahmin edemezsin!’’ Annem ve beni başkalarıyla kıyaslaması. Cidden kavga havamda değilim anne.

‘’Aa? Demek dün geceyi hatırlıyorsun. Merak ediyorum da anne, dünkü sevişmenizin ardından bu kadar hareket etmen sağlığın açısından iyi mi? Sonuçta bilirsin-‘’ Lafımı kesti.

Mucizesi Eksik HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin