1-Uzaktan Sevmek...

307 37 11
                                    

Ölüm.. Her aklımıza geldiğinde içimizi ürperten, tüylerimizi diken diken yapan kapkaranlık bir sözcük. Aslında bir sözcükten dahada fazlası... Kimi seversen, onu senden koparır zorla. İçindeki rengarenk dünya, birden simsiyah bir yere dönüşür. Ve eğer kendine bir ışık yani seni hayata bağlayan bir sebep bulamazsan, seni içine çeker, onun içinde hapsolursun...

Genç adam yine geldi kayalıklara.Buraya huzur bulmak için veya tuzlu deniz havasını ciğerlerine hapis etmek için gelmiyordu. Onu buraya getiren tek şey pişmanlıklarıydı. Geçmişte yaşadıkları pişmanlıklar...

Aslında buraya bir şeyleri unutmayada gelmiyordu.Tek amacı denizi seyretmek ve kaybettiklerini düşünüp ağlamaktı. Yine aynısı oldu. Her gün yaptığı gibi yere eğildi, küçük ve keskin bir çakıl taşı aldı eline. Elinin içine koydu çakıltaşını. Elini sıktı zorla. Sırf canı acısın diye.Canından bile çok sevdiği kız kardeşinin neler yaşadığını anlayabilsin diye yaptı bunu. Başka bir amacı yoktu. Onu kaybettiğinden beri, hep kendine zarar vermeye çalışırdı. Bazen aynayı yumruklardı, sonra kırık bir ayna parçası alır ve vücuduna derin çizikler atardı. Bir çok kez intihar etmeyi denemişti aslında. Ama işler hiç istediği gibi olmuyordu.Onunla aynı evde kalan arkadaşı Mert engelliyordu onu. Zaten ondan başka kimsesi yoktu ki. Yapayalnızdı adam. Yanlızlığının içinde boğuluyordu günden güne. Ne kadar denesede ölümden başka hiçbir çözüm yolu bulamıyordu. Tüm yollar ona çıkıyordu.Herkes ölümden korksada, o ölmek için can atıyordu. Çünkü ölünce tüm acılarıda toprağa karışacaktı. Kardeşi toprağın altında üşürken, Barış burada hiç birşey yokmuş gibi davranamazdı. Ruhu acıyordu, nefesi daralıyordu, ölüyordu. O her nefes alışında ölüyordu...

Barış kayalıklarda otururken cebinden sigarasını çıkarttı ve iki dudağının arasına aldı. Öyle derin çekiyorduki sigara dumanı içine, sanki tüm ruhunu ele geçirmesini istermişçesine, boğulmak istermişçesine...Ağzından çıkan dumanı dışarıya doğru serbest bıraktı genç adam. Sigara dumanının havaya karışmasını izledi. Gülümsedi ve bir şeyler mırıldandı;

“Acaba ben ölsem, acılarımda böyle havaya karışırmı?” burukca gülümsedi ve denizi seyretmeye devam etti.Barış yanlız olduğunu düşünse de yanılıyordu. Çünkü arkasında onu izleyen genç kadından habersizdi.
💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫
Yaprak. Yaprak neredeyse her gün gelirdi buraya. Ama o denizi izlemek için değil, Barışı izlemek için geliyordu. Evi yakındı buraya. Odasının küçük balkonuna çıkınca bile görebiliyordu burayı.
Saat 11 olunca mutlaka görürdü genç adamı. Sürekli izlerdi onu. Daha doğrusu 2 ay boyunca izledi. Davranışlarına pek anlam veremezdi. Her gece, mutlaka her gece, aynı saatte burada olurdu. Yaprak bazen arabasıyla gelirdi yakınına. Camdan onu izler,neden bu kadar tuhaf olduğunu çözmeye çalışırdı. Bir kaç kez görmüştü adamın yüzünü.Ama sesini hiç duyamamış, onunla tanışamamıştı. Korkmuştu aslında yada sadece çekinmişti. Barışı çok benzetiyordu kendine. O da kendisi gibi yanlızlığının ve acılarının içinde boğuluyordu. Belkide kadın adamın acılarını dindirmek,onu bir nevze bile olsun mutlu etmek istiyordu. Ama daha sesini duymadığı, hatta adını bile bilmediği bir adamı neden bu kadar önemsiyorduki?

Bu sefer kararlıydı. Yanına gidecek ve onunla konuşacaktı. Hiç olmazsa deneyecekti...

Ürkek bir ceylan gibi bacakları titreye titreye adama yaklaştı kadın.Belkide heyecanlandığı için böyleydi veya korktuğu için. Belkide sadece üşüdüğü için...

Gittikçe yaklaştı Yaprak Barışa. Küçük parmaklarıyla adamın omzuna dokundu ürkekçe. Adam yavaşça kafasını çevirdi arkaya doğru.Karşısında duran kadını tanımıyordu. Ondan ne istediğinide bilmiyordu. Ya da niye geldiğini. Tek bildiği şey onu görünce kalbinde oluşan ve daha önce hiç karşılaşmadığı bir duyguydu...

Kadın adamdan bir şey söylesini beklerken, adam sadece kadının gözlerinin içine baktı.Yaprağın yemyeşil gözlerinde kayboldu ela gözleri.Sanki zaman durmuş gibiydi. İkiside hiç bir şey demeye cesaret edemedi.Barış yutkundu ve gözlerini kaçırdı zorla.Kadında gözlerini kaçırdı ve adama kibarca sordu.

Yaprak-Oturabilirmiyim?

Adam sadece kafasını evet anlamında salladı.Garip olmuştu içi.Kalbi çok hızlı atıyordu. Koşuncada hızlı atardı veya korktuğunda da. Ama bu sefer ki çok farklıydı.İçini ısıtmıştı sanki kadının bakışları. Kadın içinde aynısı geçerliydi...

Adam sonunda derin bir nefes aldı ve kadına ismini sordu;

Barış-Adın ne?

Sonunda öğrenebilecekti onun adını Yaprak.Heyecandan ve korkudan hafif titreyen sesiyle cevap verdi kadın;

Y-Y-yaprak. Adım Yaprak. Pekiya senin adın ne?

B-Barış. Barış Ozansoy.

Adam gülümseyerek baktı kadına.Kadın üşüyordu. Yavaşça biraz daha yaklaştı ona. Kadının kalbi çok hızlı atmaya başladı. Barış nazikçe sordu kadına;

B-Üşüyormusun? İstersen ceketimi verebilirim.

Kadın sağa sola başını salladı.

Y-T-teşekkür ederim. Ama hiç gerek yok.

Yalan söylüyordu. Çünkü tir tir titriyordu. Barış daha fazla dayanamadı üşümesine. Aklına kardeşi Selin geldi. O da çok üşürdü. Üşüyünce hemen abisinin koynuna girerdi. Öyle güzel gülerdi ki, abisinin hayattaki tek amacı onu güldürmek olmuştu. Ama şimdi o çok uzaklardaydı. Bir daha onun gülüşünü görememek çok canını yakıyordu adamın. Ruhu acıyordu. Kalbi sıkışıyordu.
Barış dolan gözlerini aldırmadan ceketini çıkarttı ve Yaprağın omuzlarına attı...

KARANLIĞIMDAKİ SEN❣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin