Ellerini Unutmuşsun

2.4K 16 4
                                    

Yalnızken, odamda kimse yokken mesela, uzun uzun aynaya bakarım. Gözlerimi kendimden alamadığımdan filan değil, sadece  aynada gördüğümle benim hissettiğimin bir olmamasından. Sanki inatla bana bakan bu kahverengi gözler, yüzümün tam ortasında öylece duran ve bir nebze de geniş olan burun, sivri bir çene, pek fazla işime yaramayan şu küçük ağız, hiçbiri benim değilmiş gibi.
Aynaya ne kadar çok bakarsam, o kadar çok yabancı geliyor yüzüm kendime. O kadar uzaklaşıyorum görüntümden. Garip bir his...
Neyse, işte. Şimdi yine aynanın önünde, karşımda duran yabancıyı seyrediyorum. Kendini tanıtsın diye bekliyorum ama hayır, böyle bir niyeti yok gibi duruyor. Sadece bomboş bakıyor...
**

-Salı

Zaman ilerliyordu. Süresi gittikçe daralıyor, alnında ter damlaları birikiyordu. Son kez kağıdına baktı, içine hiç sinmemişti yazdıkları ama birazdan ikinci kez alttan aldığı dersin asistanı başına dikilecek ve kağıdını çekiştirmeye başlayacaktı bile. Kalemini çantasına koyup ayağa kalktı. Kimsenin yüzüne bakmadan masanın yanına kadar geldi, kağıdını bıraktı ve dışarı çıktı.

Elinin tersiyle alnını silip çantasından atkısını çıkardı. Zemin kata inmek için kullanacağı merdivenlere yürürken gelişi güzel boynuna doladı bu atkıyı, başına da şapkasını geçirdi ve merdivenlerden inmeye başladı.
Saatlerdir, zihninde tekrarlanan şu şarkı; seneler sürer her günüm diye başlayan. Merdivenleri inerken yine diline dolandığını fark etti.
Hep böyle olurdu, bir şarkıyı bir kere duyması yeterliydi, tüm gün her yere o şarkıyı da beraberinde götürürdü sonra.
Yalnız gitmekten yorgunum..

Binadan çıktı. Dışarısı beklediğinden soğuktu. 
Soğuğu pek sevmezdi. Hatta açık konuşalım, soğuktan nefret ederdi. Kütüphaneye doğru ilerledi.

 İçinde anlamlandıramadığı bir his vardı. Biraz hüzne yakın, biraz onu ağlamaklı kılan, biraz bunaltıcı... Sebebini çok aramıştı bu hissin ama bulamamış, en sonunda da bir sebebi olmadığına kanaat getirmişti. Bazen bazı şeylerin sebebi olmaz. Olsa da bazen o sebebi fark etmek güçtür, belki de fark edilmemelidir.
Kütüphanenin olduğu binaya girerken yağmur bastırdı, şanslıydı çünkü ıslanmamıştı. O ıslanmayı da sevmezdi. Evet, ıslanmaktan da nefret ederdi. Gözleriyle boş bir yer aradı. Sonra cam kenarındaki bir masaya, tüm eşyalarını saçarak dört kişilik yeri kaplamış olan ikizini gördü. Sessizce onun oturduğu tarafa yöneldi.

"Hanımefendi, yanınız boş mu?"

Sesin geldiği yöne döndü İpek ve ikizini karşısında görünce gülümseyerek "Yağmur için her zaman."dedi.
Yağmur, kardeşinin eşyalarını iteklerken fısıldadı. "Biraz toplu çalışsan olmaz mıydı?" İpek başını önündeki çizim kağıtlarından kaldırmadan omuz silkti. "Bir erkeğe göre fazla titizsin," dedi Yağmur'a bakmadan. "Titizliğin erkeği, kadını olmaz sanıyorum." Eşyalarına biraz daha yer açtı, Yağmur.  "Ayrıca ben titiz değilim, sen pissin, kabul et," dedi alaycı bir sesle. Daha sonra sırt çantasını dizlerinin üstüne alıp, çantasından bilgisayarını ve not defterini çıkardı. O sırada varlığını çoktandır unuttuğu defteri gördü.
El yapımı bir defterdi bu. Üzerinde yasemin ve beyaz gül işlemeleri vardı. Bir kıza ait gibi duruyordu fakat asıl sahibi kimdi, henüz o da bilmiyordu. Kül rengi bu defter, kafeteryada yürürken Yağmur'un ayağına takılmıştı; biri tarafından bulunmayı bekler vaziyette, yerde öylece duruyordu. Yağmur, defteri gördükten sonra etrafına bakınmıştı, ama bir şeyler arayan kimse gözüne çarpmamıştı. O da daha sonra danışmaya bırakmak adına çantasına koymuştu ama birkaç saat içinde aklından uçup gitmişti bile.
Bu olayın üzerinden birkaç gün geçmişti ki Yağmur, deftere şimdi daha yakından bakınca onu açmak istedi. İçinde ne varsa okumak, görmek. Belki içini kemiren bu boğucu histen biraz olsun uzaklaşıp kafasını dağıtmak istediğinden, belki sadece dönem ödevini yapmaya başlamak istemediğinden, belki tamamen sebepsiz-ki bazı şeylerin sebebi olmadığından söz etmiştik- okumak, en azından şöyle bir göz atmak istiyordu. Okuduktan sonra vicdan azabı duyacağını biliyordu. Belki oraya yazılanlarla alay edecek, belki yazılanlar ilgisini dahi çekmeyecekti ama her halükarda vicdan azabı duyacaktı, sonuçta kendisine ait olmayan birinin defterini izinsizce okuyacaktı. Yapmak istediği şey doğru sayılmazdı. Evet, kesinlikle doğru değildi. Bunu göze alarak verdi kararını.

OrkestraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin