Ayyazı

17 2 0
                                    

Çocukken de büyük büyük kalabalıklardan hoşlanmazdım yine de çevremde insan olsun isterdim. Bu ara bir dağ evine gitmeyi ve orada yaşam sürmeyi hayalliyorum. İnsanları sevmediğimden değil aksine tam olarak Allah'ın yarattığı her şeyi seviyorum. Galiba yalnızlığın tadı damağıma güzel yapıştı. Ve gezgin olmak istiyorum, her yeri gezeyim, her dili konuşayım, her milleti tanıyayım. Tek bir çantayla, az parayla hatta öğle yemeklerini köy evlerinde misafir olarak geçirmek, bolca sohbet edip bolca resim yapmak, bir sürü yabancı ile bencileyin anılar biriktirmek... İkisinin zıt şeyler olduğunun farkındayım ama öyle değil miydi zaten?

Düşüncelere daldığım yerden annem uyandırdı beni. Bahçeden sesleniyordu, dışarı çıkmam için. At arabaları ile birileri giriş yapıyordu köye, toz bulutları oluşturarak. Arabaları ve giyimleri gösterişli, atları fazlaca bakımlıydı gelenlerin. Anlamıştım annemin beni neden çağırdığını, geçenlere beni göstermekti amacı. Belki görenlerden biri beğenir ve gösterişli arabaları ile evimizin önüne gelip bana talip olurlardı. Neyse ki öyle olmadı. Evimize dikkatlice baktılar ama kimse durup bana talip olmadı, geçip gittiler. Annem iyi bir kapıyı kaçırdığı için burulmuştu. Ben ise mutlu olmuştum.

Artık on yedi yaşımı geçmiştim ve ona göre evde kalmıştım, bir iki yıl sonra yaşım geçti diye beni kimsenin istemeyeceğinden korkuyordu. Ben ise henüz çocukluktan gençliğe adımlarımı yeni atıyordum. Düşüncelerim yeni yeni çocukluktan çıkıyor, yeni yeni bir şeylerin açık olarak farkına varıyordum. Annem işin bu kısmı ile tabii ki hiç ilgilenmiyordu. Onun ilgilendiği, büyüyen kalça ve göğüslerim, kıllanan bacaklarım, yaşım ve doğurganlığımın başlamış olmasıydı. Bir erkek için gerekli olan her şeyi artık vücudumda barındırıyordum. Bembeyaz tenim, uzun bacaklarım ve gerdanım anneme göre her erkeğin isteyeceği bütünü oluşturuyordu.

Oysaki güzel bir yaşantımız vardı. Oldukça mutluyduk. Evimiz köyün başka hiçbir evine benzemiyordu. Rengarenk çiçekler, güller, kendi yetiştirdiğimiz bitkiler ve meyve ağaçları, diğer tüm bahçeleri kıskandırıyordu. Köyün girişindeki evimiz sanki gelenler için bir şenlik düzenliyormuş gibiydi. Babam ve annemin arası da gayet iyiydi. Birbirleri ile olan ilişkileri fazlaca neşeliydi. Sık sık şakalar yapar, zaman zaman benim olduğuma aldırmadan önümde ufak tefek oynaşırlardı. Ben ise kafamı çevirmek yerine onları izlemekten keyif alırdım. İleride olacak evliliğimin bu tatta olması dualarımın içindeydi. Beni de sevgi ile büyütmüşlerdi. Her şey tamdı aslında. Öyle ise annem neden beni hiç tanımadığımız bir erkek ile baş göz etmek için bu kadar çaba gösteriyordu. Anlamıyordum. Galiba mutlu olmamdı amacı. Acaba ben onlar ile mutlu olduğumu yeterince gösteremiyor muydum?

Evet evlenmek dualarımın içinde vardı ama ilk sırada olmadı hiçbir zaman. İlk duam okuma yazmayı iyi derecede öğrenmekti. Nadya'da muhtar dışında hiç kimse okuma yazma bilmiyordu. Muhtarın karısı ve çocukları bile. Anlayamıyordum bir insan neden bildiği bir şeyi başkalarına öğretmeyi istemezdi. Belki bir ego savaşıydı bu belki de onun bile aklına bu eğitimi sağlamak gelmiyordu. Fakat ben okuma yazma öğrenmek için büyük bir arzu duyuyordum. Birkaç arkadaşım dışında hiç kimsenin bunun ile ilgili bir düşüncesi yoktu. Hatta yararı olmak yerine zararı olacağını düşünüyorlardı. Kızlar mesela okuma yazma bilirlerse koca bulamamaktan korkuyorlardı.

Gün akşama çalmıştı, kuyudan su taşıyarak çiçekleri suladım, güllerin nefis kokusu ciğerlerime ulaştı. Güneşin yakmayan kızıllığı yüzümü okşarken gözlerimi kısma ihtiyacı duydum. Tek tek bütün çiçeklerim ile konuştum. Annem öğretmişti bunu, sevgi ile her şeye yaklaşmak gerekirmiş o zaman dünya çok daha güzel olurmuş, kalbin ile görürmüşsün her şeyi. Sadece çiçekleri ile değil yemekleri ile de konuşurdu. Haklıydı da. Sevgi ile baktığı için bizim bahçemiz Nadya'da başka hiçbir bahçeye benzemiyordu. Çünkü herkes bahçesinde yetiştirdiği şeyleri yerdi, herkesin bahçesi çiçekliydi ama hiçbirinin çiçekleri anneminkiler kadar coşkulu açmaz böyle derin kokmazdı. Sulamamı bitirdikten sonra mutfağa annemin yanına geçtim sofrayı hazırladık. O sırada babam tarladan geldi, testi ile ellerine su döktüm içeri girdik. Annemin yaptığı nefis yemekleri afiyet ile yedik. Yemekten sonra bahçeye çıktım. Yıldızlar belirmeye başlamıştı. Nadya'nın en sevdiğim yönlerinden biri buydu bütün yıldızları görebilmek. Gerçi Nadya'dan başka bir yerde yıldızları izleme fırsatım da olmamıştı. Gecesi ayrı gündüzü ayrı güzeldir. Gündüz nehrin kıyısına kadar uzanan yemyeşil tarlalar arasında kaybolmak istersin, gece bir yıldızdan diğerine atlamak. Şimdi ikincisinin vaktiydi ve ben yıldızlar dolusu hayallerime dalmıştım. Bir atlı bozdu gecenin usul sessizliğini. Çılgın gibi geliyordu. Ben birinin birilerinden kaçtığını sandım. Bir anda durdu, at uzunca bir kişnedi, sanki durduğuna şükreder gibiydi. İyi giyinimli biri vardı atın üstünde. Ata binmeyi çok iyi bildiğini belli eden bir hamle ile attan indi. Ağacın arkasından onu izliyordum. Uzun bir boyu vardı. Kendi kendine mırıldanıyordu. Kulak kesildim. " Burası mıydı acaba? Evet evet burasıydı. İlk ev değil mi burası? Evet girişteki ilk ev bu." Bizim evi arıyordu, mırıltıları bunu gösteriyordu. Ama kimdi bu yabancı ve niçin bizim evimizi arıyordu, üstelik ihtişamlı da görünüyordu? Böyle birinin bizim ile ne işi olurdu ki? Ben böyle düşünürken o da etrafa bakınıyordu ses çıkarmamaya özen göstererek. Ben de mıhlanmış gibi yerimde duruyordum. Yeniden mırıldanmaya başladığını fark ettim, yine kulaklarımı açtım sonuna kadar. " Ayyazı mıydı? Evet ya Ayyazı demişti kadın doğru hatırlıyorum." Bir kere daha şaşırmıştım beni arıyordu. Sabah tüm ihtişamları ile köyden geçenlerden biriydi anlaşılan, annemin bana seslendiğini duymuş olmalıydı. Şimdi burada ne işi vardı? Niçin beni arıyordu? Yoksa annemin beklediği şey olmuş muydu, ihtişamlı bir koca adayı. Bütün cesaretimi toplayıp ağacın arkasından çıktım. O anda kafasını çıtırtılara doğru çevirdi. "Birine mi baktınız?" dedim. Derin bir nefes verdi yaklaşacak gibi oldu yerinde kalmasını ve kim olduğunu söylemesini istedim. İkiletmedi, hemen kendini tanıttı.

AyyazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin