remember me

55 9 0
                                    

bölüm 1 - kalp yaraları sandığım kadar kolay geçmiyor

Do Kyungsoo bana küçükken sarı saçı çok sevdiğini söylemişti. Eğer bir gün birine aşık olursa saçının sarı olacağına emindi. Bana bunu söylediği gün saçlarımı sarıya boyatmaya karar vermiştim ya da vermişim. Bu kararı verdiğimi hatırlamıyordum. On dokuzumda eve sarı saçla döndüğümde annem beş yaşındayken sürekli bundan bahsettiğimi anlatmıştı. Annemin beni incitmek istmediğine emindim. Ama yine de canım yanmıştır. Pek hatırlamak istediğim bir şey değildi.

Sarı saçlarımı elimle düzeltmeye çalışırken çömeldiğim kaldırımdan diğer elimden destek alarak kalktım. Yaklaşık iki saattir oturduğum bu yerden kalkma sebebim beynimdeki saçma düşüncelere bir cevap bulamamam, havanın oldukça yağmurlu olması ve beynimi biraz daha zorlarsam kendi benliğime ihanet edip komşu mahalledeki pek de komşumuz sayılmayacak Do Kyungsoo'nun kapısının önünde bitecek olmam. Kendimi bildim bileli aynı evde sadece bir mimik sahibi yıllar değişse de kendisi gram değişmeyen Do Kyungsoo yaklaşık altı ay önce kendi motorcu arkadaş grubunu kurdu. Çete denmesini istemiyor çünkü gereksiz bir hava kattığını düşünüyormuş ve ben, asla beni duymayacağını bilsem de buna dikkat ediyorum. Kendine motorcu arkadaş grubu kurması beni bozmadı, hayır, beni bu gruba almaması da bozmadı. Ya da esmer bomba sürekli gülen herifin tekini bu gruba katması beni bozmadı. Bozan oydu diyebileceğimizi sanmıyorum en azından. Do Kyungsoo, aynı zamanda benim dört-on iki yaş arası çocukluk arkadaşımdı. Anneme göre ben ona resmen hayranmışım, ya da aşık. Kendini eşcinsellik konusunda bilgilendirdiğinden beri bana "Oğlum biz galiba senin damadını kaçırdık." der. Her neyse. Kyungsoo'nun arkasından dolanıp küçük kızlardan çaldığım güzel tokaları saçına takmaya çalışır beni engelleyip itince de ağlamaya başlarmışım, ki zaten artık saçları uzun değil ve istese de kimse toka takamaz çünkü saçlarını kısa kullanmayı seviyormuş. Kimse benim ağlamamı susturamazken beni ağlatan kişi olsa da Kyungsoo yanıma yaklaşıp benimle konuşmaya başlayınca aniden ağlamayı kesermişim. Kimse bunun nedenini bilmiyor, çok utanç verici bulduğumdan kimseye söylemedim. Kyungsoo, bana küçükken ağlarken çok çirkin olduğumu söylerdi. "Iy, sümüklerin bile akıyor kes artık şunu." diye çıkışırdı. Bir gün eğer ağlamayı kesmezsem yanımdan gideceğini söyledi, çirkin şeylere katlanamıyormuş. Ben de bu dediğini dinlemedim çünkü o zamanlar Kyungsoo'nun beni bırakabilme ihtimalini aklım almıyordu. İçli içli ağladığım bir günün sonrası Kyungsoo benimle tam olarak bir hafta konuşmadı. Ondan sonra bir daha hiç yanında ağlamadım. Eğer ağlarken onunla karşılaşırsam hala yolumu çevirir ya da ağlamayı keserim. Konuşmayı bırakmış olsak da değiştiremediğim bazı huylar, rutinler var.

On iki yaşımdayken Do Kyungsoo'ya aşıktım. Bana yakın olan kimsenin bundan haberi yok çünkü sonu içler acısı bir kalp kırıklığı ile biten umutsuz bir aşktı bu. Ona kimin yazdığı üzerinde yazılı olmayan aşk mektupları yazar her arkadaşları ile dışarı çıktığında kapısının önüne bırakırdım. Bir süre boyunca anonimliğimi korumayı başardım, kendisi yürek yakan tiplerdendi -hala öyle- ve bir sürü kişi peşinde dolanırdı. Yine bir gün yazdığım mektubu kapısının önündeki çiçek saksısının içine koyuyordum. Her şey oldukça iyi gidiyordu, piyano kursu için evden çıkmıştı ve en az bir yarım saat daha eve gelmemesi lazımdı. "Sehun?" Gelen sesle arkama dönmedim çünkü soğuk terler akıtmakla ve olduğum yerde donakalmakla meşguldüm. Eyvah, diye geçirdim içimden, bu sefer gerçekten battım. Aslında düşününce arkadan oldukça komik görünüyor olmalıydım. Elimde mavi renkli, üzerinde küçük pembe kalpler olan mektubu eğilip papatyaların bulunduğu saksıya görünecek şekilde yerleştirmeye çalışıyordum. Bir süre daha onu duymamış gibi aynı pozisyonda durmaya devam ettim. Aklımdan kaçıp gitmenin mümkün olup olmadığını tartıyordum. Sonra yine beklemediğim bir şey oldu, yanıma yaklaşıp kolumdan tutarak onunla yüzleşmemi sağladı. Panik halinde elimde kalmış olan mektubu saklamaya uğraşıyordum. Ama bunu becerebildiğim Kyungsoo'nun elime odaklanmış bakışlarından da anlaşılacağı üzere pek söylenemezdi. "Senin mektubun mu bu?" Sessiz kaldım. "Sehun bana bak, tüm bu mektupları sen mi yazıyordun?" Uzun bir süre sessiz kalmaya devam ettim. Yüzüm kızardı, ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Onu kaybetmek istemiyordum, benimle dalga geçmesini istemiyordum. Ani bir hareketle ben ne olduğunu anlamadan mektubu elimden alınca da koşa koşa evime girdim. Bu Do Kyungsoo ile her türlü ilişkimin bitişi oldu.

remember me// osh + dksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin