I'll get better.

67 12 20
                                    

Yatakta uzanmış, sağa sola döne döne tekrar uyumaya çalışıyordum. Bu biraz acı vericiydi çünkü doktorun söylediğine göre kolum zedelenmişti ve karnımda pek çok ezik vardı. Ya da onun gibi bir şey işte.
En sonunda düz bir şekilde uzanarak tavanı izlemeye başladım.

Başımda felaket bir ağrı vardı, en ufak sese bile tahammülüm kalmamıştı. Öyle ki, komodindeki saati az önce duvara fırlatmıştım. Eh, en azından artık etraf sessizd-

"JONGİN! HÂLÂ HAYATTAYSAN YANINA GELİYORUM KARDEŞİM."

Ta ki o ana kadar. Tanıştırayım; felaket mıknatısı, Park Chanyeol! Ve bahtıma tüküreyim ki, en yakın arkadaşım.

Sinirle elimi anlıma götürüp şakaklarımı ovuşturdum. Belki ölü taklidi yaparsam giderdi, olmaz mı?

Gözlerimi sımsıkı yumdum bu yüzden, gitmedi. Aksine paldır küldür odaya daldı.

Odaya girip de halimi görünce birden yavaş adımlarla yanıma geldi, yatağın kenarına oturdu. "Jong, iyi misin?"

"İyiyim hyung, gördüğün gibi. Hâlâ hayattayım en azından."

Güldü ve "Annen seni eve getiren güzel bir çocuktan bahsedip duruyor." dedi. "Kim o?"

"Bilmiyorum ki..." diye cevap verdim yüzüme aptal bir sırıtışın yerleşmesine izin verirken. "Ama onu bulmam lazım. Teşekkür için yani."

"Çocuğa dair ne biliyorsun?"

"Güzel. O çok güzel, büyük gözleri-"

Chanyeol birden "Aptal!" diye çıkışınca irkildim. "Adı falan yok mu bunun, biliyorsan bizim çocuklar bulurlar hemen."

"Adı... Adı Kyungsoo. Onu bulabilir misin cidden?"

Gülümseyip saçlarımı karıştırıken "Bakarız." dedi.
"Eğer yardımcı olacaksa, dün resmini de çizdim. Masamın üstünde." dedim sağlam elimle masayı işaret ederken. Ağrılarım yüzünden uyku tutmamıştı ve ben de onu çizerek değerlendirmiştim vaktimi. Normalde Park Chanyeol gibi her gördüğüne yürüyen birinin, onun resmini görmesine hayatta izin vermezdim, bu koruma iç güdüsü nereden geliyor, hiçbir fikrim yok bu arada. Ama eğer onu bulacaksa bir seferlik bakabilirdi.

"Hey, bu çok güzel..." dedi masanın yanına gittiğinde. Umursamazca göz devirerek "Çizim mi? Evet biliyorum." diye cevap verdim. Kastının çizim olmadığını gayet iyi biliyordum.

"Egonu sal kenara. Bu çocuk çok güzel lan!"

Yatağın kenarındaki abajuru ona fırlatmaktan çekinmedim. "Yorum yapma, kim olduğunu bul sadece." dedim o karnına gelen lamba yüzünden suratını ekşitirken.

"Benim çıkarım ne olacak?"

Göz devirdim. Buna değer miydi bilmiyorum ama onu bulmayı her şeyden çok istiyordum, nedensizce. "Bulursan, garajımdan istediğin bir parçayı alabilirsin."

Gözleri parlarken anında kapıya yöneldi. "Bir-iki saate bulurum. Benden haber bekle."

∆∆∆

Yaklaşık bir buçuk saatimi yataktan çıkmadan Chanyeol'u bekleyerek geçirmiştim. İstesem de çıkacak halim yoktu zaten.

Annemin sorgularını ve sızlanmalarını atlattıktan sonra ikinci saate yaklaşıyorduk. Babam gelmemişti tabi. Gelmesini de beklemiyordum.

Telefonum çaldığında Chan olmasını umarak elime aldım. Oydu.
Kulağıma götürmeye üşendiğim için aramayı cevaplayıp hoparlöre aldım ve anında odada Chan'ın heyecanlı sesi yankılandı.

"Jeon Kyungsoo. 23 yaşında, psikoloji son sınıf öğrencisi. Gangam'daki evinde ailesiyle yaşıyor. Ve sanırım senin merak ettiğin nokta, sevgilisi yok."

***

neler oluyor hayatta...
kyungsoo'nun soy adı neden jeon acaba...

-jeon jungkook ile bir alakası yok reisler.-

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 24, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

you can count on me | dokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin