Tikkat tikkat bu bölüm metindir, saygılar öpücükler.
Taehyung, birkaç dakikadır Jimin'in evinin önünde bekliyordu ancak onun gelip gelmeyeceğinden emin değildi. Kafası o kadar karışıktı ki doğru düzgün düşünemiyordu birkaç gündür. Neden Jimin'e bir saat ve tarih de verdiğini bilmiyordu açıkçası. Jiwon ile onu görmek sinirlendirmişti kendisini biraz, belki de buydu sebebi tam olarak. Yine de bu yeni bir durumdu. Çünkü Taehyung birilerini kolay kolay kıskanmazdı ama Jimin aniden hayatının merkezine doğru yol almaya başlamıştı bile. Bu... Bu gerçekten açıklaması çok zor bir olaydı.
Kapı sesini duyduğunda ellerini cebinden çıkarmış, hızla girişe doğru yürümüştü, kızıl saçlı. Jimin, montunun fermuarını çekerken yürüyor, bir yandan da unuttuğu herhangi bir şey olup olmadığını sorguluyordu. Anahtarını, kartlarını ve diğer gereken her şeyi aldığına kanaat getirdiğinde kafasını kaldırabilmişti nihayet. Dibinde biten Taehyung ile karşı karşıya geldiğinde gözlerini hızla kaçırdı istemsizce.
"Geleceğini düşünmemiştim."
"Neden gelmeyeyim ki? Sonuçta çağırdın ve-"
"Seni sürekli rahatsız ediyorum, bu yüzden de gelmeyeceğini düşündüm," dedi Taehyung bir solukta. Jimin, karşısındaki adamın telaşına gülmeden edememişti. Kızıl saçlı adamın nasıl biri olmadığını bilmese onun mahçup hissettiğini düşünecekti neredeyse.
"Bu aralar canım sıkılıyordu zaten."
"O hâlde gidelim mi?"
"Elbette," dedi Jimin. Taehyung ön koltuğun kapısını açmış, Jimin'in binmesine yardım etmişti. Ardından kendisi de şoför koltuğuna oturmuş ve yanındaki adama bakmıştı birkaç saniye boyunca. Jimin'in siyah saçları alnına gelişigüzel dökülüyordu, dudakları pembeleşmişti, keza yanakları da öyle. Çok güzek gözüküyordu; tamamen kendiyken, doğalken ve sakinken çok güzel gözüküyordu Jimin.
"Nereye gideceğiz?"
"Sessiz, sessiz bir yere gideceğiz Jimin. Biraz konuşmamız gerek," siyah saçlı aldığı cevabı yeterli gördüğünden olsa gerek emniyet kemerini takmış, daha fazla bir yorumda bulunmadan arkasına yaslanmıştı.
Taehyung, arabayı park ettikten sonra hızla inmiş, Jimin'in tarafına doğru yürümüştü. Nitekim Jimin de onunla eş zamanlı bir şekilde arabadan çıkmıştı. Geldikleri yer oldukça karanlıktı, gerçi rahat görebildikleri için bu bir sorun değildi. Yine de Jimin neden böyle bir yerde olduklarını merak etmiyor değildi. Çünkü kendisine göre böyle yerler pek de Taehyung'u yansıtmıyordu.
"İleride bir kafe var orada oturabiliriz. Oldukça sevimli bir yer, tıpkı sen gibi."
"Ne?"
"Bu karanlıkta tek başına kalmak istemezsin değil mi? O hâlde yürümeye başlasan iyi olur Park Jimin," Taehyung küçük tehdidini savurduktan sonra yürüme hızını yavaşlatmıştı biraz. Zira Jimin'in geride kalmasını istemiyordu. Başına bir şey geleceğini düşündüğünden değildi bu, sadece beraber yürümek istiyordu o kadar.
"Bunu bir randevu olarak mı saymalıyım," diye sordu Jimin. Taehyung sorunun üzerine durmuş, yanındaki adama dönmüştü.
"Eğer seni etkiliyorsa sayabilirsin."
"Hayır."
"Eh, saymasan da olur o hâlde," cümlesini bitirir bitirmez büyük bir gülümseme sunmuş, kafenin kapısını aralamıştı hızlıca. Her zamanki masasının boş olduğunu görünce sevinmiş, Jimin'in bileğini yumuşak bir şekilde kavradıktan sonra yürümeye devam etmişti.
Masaya oturduktan birkaç saniye sonra genç bir adam yanlarına gelmiş, Taehyung ile selamlaşmasının ardından da sohbete başlamışlardı. Jimin, çocuğun gözlerindeki parıltıyı görebiliyordu. Taehyung'a hayranlıkla bakıyordu. Hatta o kadar hayranlık doluydu ki Jimin'in bir an için içi ürpermişti.
"Seni yeniden gördüğüme memnun oldum, hyung. Bizi tanıştırmayacak mısın?"
"Ah... Haklısın. Jimin, bu Jihoon, kendisi buranın sahibinin küçük oğlu."
"Tanıştığıma memnun oldum Jimin hyung. Senin sayende Taehyung hyungu yeniden görebilmiş oldum," Jihoon bir nefeste konuştuktan sonra çağırıldığı için hızlı bir şekilde yanlarından ayrılmıştı.
"Seni böyle bir yerde hiç düşünmezdim."
"Böyle bir yer?"
"Sıcak, sevimli ve... Ve sevgi dolu," dedi Jimin. Kızıl saçlı adamla göz göze geldiklerinde hafifçe tebessüm etti. Taehyung ise Jimin'in gözündeki konumunu daha iyi anlıyordu. Jimin'e göre o; sürekli barlarda gezen, içen ve tanımadığı insanlarla yatan biriydi, yüksek ihtimalle.
"Bu seni şaşırttı mı?"
"Biraz ama oldukça hoş da. Sadece cinsellikten ve eğlenceden ibaret biri olmadığını biliyorum Taehyung ama bu kadar soft yerleri seveceğini de düşünemedim."
"Şaşırtmayı severim. Buraya ailemle gelirdik önceden. Biraz ilerisinde küçük bir kasaba var, orada büyükannemler yaşardı. Yazları sıkça gittiğimiz için buraya uğrama vaktim de olurdu. Sahipleriyle bundan dolayı iyi anlaşıyorum."
"Fark ettim. Seni fazlasıyla seviyordu Jihoon," Jimin konuştuğunda Taehyung'tan derin bir nefes sesi gelmişti. Gözlerinde büyük bir hüzün vardı kızılın. Omuzları da düşmüştü biraz. Jimin yanlış bir şey söyleyip söylemediğini düşünmeden edemedi.
"Ağabeyi ile iyi arkadaşlardık ancak kendisi geçen yıl bir trafik kazasında öldü. O zamandan beri buraya gelememiştim ancak senin de görmeni istediğimden adım atabildim."
"Buna... Buna üzüldüm."
"Bazen sevdiklerimizi yanımızda tutamıyoruz Jimin," dedikten sonra susmuştu aniden. Bu esnada Jihoon masaya iki fincan kahve bırakmış, güzel bir gülümseme sergiledikten sonra da hızla ayrılmıştı yanlarından yine.
Kahvelerini içerken ikisi de pek konuşmuyor, konuşsalar bile kısa cümleler dönüyordu sohbetlerinde. Jimin bu sessizlikten zaman zaman sıkılsa da aklına diyecek bir şey gelmediğinden susmaya devam ediyordu macburen.
"İnsanları çok kolay etkiliyorsun. Aniden, asla beklemedikleri bir anda, kapılıyorlar sana. Tıpkı ben ve Jiwon gibi. Duru bir güzelliğin var. Yanlış anlama, oldukça yakışıklısında. Kaldı ki seni kızlarında bu denli istemesinin başlıca nedeni bu."
"Bunu nede-"
"Zehir gibisin, Jimin," dedi Taehyung büyük bir soğukkanlılıkla. Karşısındaki adamın, duydukları yüzünden gözleri ve dudakları şaşkınlıkla açılmıştı.
"Başta herkese tatlı geliyorsun. Daha sonrasında ise bağımlılık yapıyorsun, tıpkı bir uyuşturucu gibi. Senden uzak durulması gerekiyor ama bu fark edildiğinde o kadar geç olmuş oluyor ki... Kaçmak imkansız," derin bir nefes almıştı kızıl. Düşünceleri ilk defa bu kadar berrak bir şekilde akıyordu dilinden. Korkusuzca ve fütursuzca.
"Sevgilim olduğu zaman seninle asla ilgilenmedim, çünkü bunu farkındaydım. Ben sadakat dolu bir adamım Jimin ancak zaman zaman aklıma sen dolduğun için sevgilimden ayrıldım. Kendimi sorgulamaya ittin beni ve daha sonrasında ortak konumuzdan doğru seninle konuşmaya başladım. Bir anlaşmamız var ama bu anlaşmanın tek sebebi seninle yatmak istemem değil, Park Jimin. Seni kendime bağımlı yapmak istiyorum. Tıpkı senin beni yaptığın gibi."
Dı end arkideşler. Nasıldı? Umarım sevmişsinizdir.
Görüşürüz ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I just want you°VMin
Fanfictiontaerstyforlips: Pembe dudaklarını benim için aralamanı çok isterdim Uyarı: +18 görüntüleri seyrek olsa bile içerebilir, lütfen bunu farkında olarak başlayınız