"Her şey seninle güzel yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel bu toprak bu taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki bu yaş bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana..."
Yeni dönem için Anime-Manga Kulübünün kayıtlarını alıyordu. Kulağına ise zihnini dinlendiren Zerrin Özer'in Her Şey Seninle Güzel'inin nameleri çalınıyordu. "Sen eski bir ruhsun." diyordu ona Selin. Bunun nedeni ise Mahir'in, eski şarkıların yenilere oranla daha yüklü anlamlar taşıdığını düşünüp genellikle onları dinlemesiydi.
Tek dostu, tek dert ortağı Selin'di. Üniversitenin ilk yılında, yalnızlıkla arkadaş olmuş iki yabancıyken, Selin'in gayet normal bir şekilde, İngilizce hazırlık sınıfının üçüncü ayını doldurduklarında yanına oturup: "Senin arkadaşın yok, benim de yok. Gel arkadaş olalım!" demesiyle hiç sahip olmadığı kız kardeşe sahip olmuştu. Biri herkese mesafeli duruşu ve içinde yaklaşık bir buçuk yıldır tuttuğu o özlem ile diğeri ise kimseyi takmayan, hızlı yaşantısı ve sürekli ektiği erkek güruhu ile insanların garip olarak tarif ettikleri iki kişilik bir gruptu onlar. Selin Resim Bölümü'nde okuyorken, Mahir Mimarlık'taydı.
İkinci dönemlerinde Mahir'in Anime-Manga ve Rock Kulüplerine girmesi ile ikili bu kulüplerin başkanları olan, kendilerinden iki yıl büyük Mehmet ve Ertan ile de çok iyi anlaşmışlardı. Hoş, Mehmet Selin'i ilk gördüğü günden itibaren ilgisini ona belli ediyordu ama Selin'in tek yürütebildiği ilişkiler - nedendir bilinmez - yatakta olduğundan bu 4'lü grup için bu ilgi tamamen konuşulmaması gerekenler arasında yerini almıştı. Ne Selin, kendi için dahi olsa ki biliyordu Mahir konu Selin ise yapardı, onun zorlukla bulduğu iki arkadaşından uzaklaşmasını istiyordu. Ne de Mehmet Selin'in ona olası yaşanabileceklerden sonra posta koymasını...
Bunları düşünerek tam da çizdiği XXXHolic karakterlerinden Watanuki'nin yanına bir de Selin için geliştirdiği animesel çizimi yapacaktı ki sağ kulaklığı çekiştirildi ve çeken kişi kulaklığı kendi kulağına yönlendirdi: "Ne dinliyorsun merak etmiştim..."
"Ne var Hande?" diye bezmiş bir şekilde sordu Mahir. Yetmez miydi artık? Tam bir senedir Mahir sürekli kızı geri çeviriyordu ama hangi deliğe girse Hande'yi karşısında buluyordu. Selin ve Ertan bunu epeyce malzeme yapmışlar ama en sonunda Mahir'in onlarla görüşme sürelerini randevuya bağlamasıyla bu şakalarını bir kenara bırakmışlardı. "Ama nedense Hande beni bir türlü bir kenara koyamadı..." diye düşündü Mahir.
"Şey yok bir şey... Ben seni görünce öyle işte... Kayıt mı alıyorsun? Hangi kulübe?" diye konu açmaya çalıştı yüzüne yerleştirdiği en şirin gülümsemesiyle Hande.
Mahir yavaşça kahvesini eline alarak ayağa kalktı ve Hande'nin kulağındaki kulaklığını sol elinin parmakları ile kızdan sessiz bir şekilde istedi. Bakışları olabildiğince tahammülsüzdü ama nedense bu yapışkan kız bir türlü bunu göremiyordu.
"Ah şey kulaklığı istiyorsun tabi ki de..." deyip kulaklığı geri verdi Hande bozulduğunu belli etmemeye çalışıyarak.
Bunun üzerine Mahir geniş ve hızlı adımlarla pastırma yazının en güzel günlerini önüne sunan İstanbul havasını solumak için dışarı çıktı. Tabi arkasındaki hayranı ile beraber: "Sinemaya gidelim mi bu akşam? Hem dersler tam başlamadı."
Kızın arkadan gelen sesini duyması ile hemen ona döndü: "Hande bak..."
Kız onu dinlemek istemiyormuş gibi eliyle dur işareti yaptı: " Biliyorum, hep yaptığın gibi ilgilenmediğini söyleyeceksin ama seni çok seviyorum Mahir..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE
FanfictionYaşamadım ben... Sadece savaştım... Yaşamadım... Nereye gitsem ne yana baksam... 16 yaşımda kucağıma verilen emanet Sözüm oldu... Savaşım oldu... Litrelerce Gözyaşı oldu.