Laboratuvarın içinde kapı zilinin çaldığını belirten ışık yanıp sönmeye başlayınca elimdeki silahı bırakıp kapıya ilerledim. Şifresini girdiğim kapının açılmasını bekledikten sonra gizli asansöre bindim.
Yukarı çıktığımda kapıyı kapatıp evimin normal bir ev gibi gözüktüğüne emin olduktan sonra evin kapısına ilerledim. Kapıyı açıp karşımda siyah takımlı adamları görünce şaşırmıştım. Sakin gibi gözükmeye çalışıp "Buyrun?" dedim.
Siyah takımlı adamlardan biri konuşmaya başlarken "Başbakan sizinle görüşmek istiyor." dedi. Kaşlarım hafif çatılırken sakin bir şekilde başımı salladım. Çantamı ve evin anahtarını alıp dışarı çıktım. Bahçeden de çıkınca kapının önündeki siyah film camları olan arabayı gördüm. Adamlardan biri direksiyona geçerken diğeri eliyle binmemi işaret etti.
Arka koltuğa bindim ve sessiz yolculuğumuz başladı. Başbakan'ın benimle yine ne konuşacağını merak ediyordum.
Kafamı cama yaslarken hayatımı düşünüyordum. O olay hayatımı değiştirmişti. Eğer o olay olmasaydı diğer insanlar gibi gözüm kapalı yaşayacaktım. Tüm bu yaşanan katliamdan haberim olmayacaktı ve belki bugün burada olmayacaktım.
O gün ki Salih Abi ile konuşmamızdan sonra derslere vermiştim kendimi. Çok çalışmış ve makine mühendisliği okumuştum. Ardından nükleer enerji mühendisliğini de bitirip yurtdışında yüksek lisans yapıp ülkeye geri dönmüştüm.
İlk başlarda kendim için kurduğum bir laboratuvarda çalışmaya ve silah üretmeye başlamıştım. Silahlar hakkında, bombalar hakkında ne kadar kitap varsa incelemiş, konu hakkında bilinebilecek herşeyi öğrenmiştim.
Üniversite yıllarında etrafıma topladığım bir grupla Türkiye turnesine çıkmış insanları bilinçlendirmek için elimizden geleni yapmıştık. Bankalarla ve bakanlıklarla yazışarak üniversite mezunlarının araştırma imkanı bulabilmesi için Mucit Teşvik Kredisi'nin çıkmasını sağlamıştık. Bilim Vakıfları kurulmuş ve insanlara geniş imkanlar sağlamıştık. Büyük bir kampanya başlatıp Dahi Okulu kurdurmuştuk. Giderek büyüyen grubumuzla çok fazla iş başarmıştık.
Ve bunca çaba işe yaramıştı. Kendi laboratuvarımda gecelerce çalıştığım 4-5 senenin ardından yine evime siyah takım elbiseli adamlar gelmiş ve Başbakan'ın benimle görüşmek istediğini söylemişti. Gittiğimde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde çalışmamı istemişti. Benim yaptığım çalışmaların istihbaratını aldığını söyleyince çalıştığım laboratuvarın pek de korunaklı olmadığını anlamıştım. Başbakan ile, yapacağım silahların yanlış amaçlar uğrunda kullanıldığı takdirde silahlarımı geri çekip işten ayrılma hususunda bir anlaşma imzalamış ve onlarla çalışmaya başlamıştım.
Türkiye artık dünyada hatırı sayılır bir devlet olmuştu. En iyisi ise İsrail artık aklına estiği gibi zulüm yapamıyordu. Çünkü büyük bir çöküşün içine girmişti. Dünya pazarlarını bir bir kaybediyordu. Biz Türkiye olarak kendi ürünlerimizi üretmeye ve ihraç etmeye başlamıştık.
Yani hayallerimin çoğu kısmen olmuştu. TSK ile daha gelişmiş imkanlarla ve geniş bir mühendis grubuyla büyük bir proje yönetiyorduk. Türkiye bu proje ile silah alanında da büyümüş ve Yunanistan gibi devletlere silah satar hale gelmişti.
Evlenmemiş ve kendimi bu işe adamıştım. Sürekli çalışıyor daha iyisini üretmeye çalışıyordum. Annem ve babam Bodrum'da kendilerine bir yazlık almış orada emekliliklerini yaşıyordular. Salih Abi'ye fırsat buldukça uğruyordum. Geçen yirmi küsür yıl içinde çok yaşlanmıştı. Bense 36 yaşında bir kadın olmuştum. Fazla yaşlanmamış hala dinç sayılırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM; Gazze'nin Kuşları
AventuraBir gazeteci kızı... Bir bomba... Bir genç... Ve kuşlar.. Geleceğe dönük, uzun vadeli ve uluslararası bir intikam... İçinizden kuşlar uçuracak bir hikaye...